Türkiye çapında 60 cezaevindeki Kürt siyasi tutsakların, Öcalan’a tecridin kaldırılması, anadilde savunma ve eğitim hakkının tanınması talepleriyle başlattığı açlık grevleri kritik aşamaya ulaşmış durumda. 12 Eylülde başlayan eyleme katılan tutsak sayısı 700 civarında ve bu sayı her geçen gün artıyor. Son günlere kadar iktidar partisi AKP başta olmak üzere tüm düzen partilerinin ve medyasının görmezden geldiği açlık grevi, cezaevi dışında birçok eylemi ve inisiyatifi harekete geçirmiş durumda. Başta ezilen Kürt halkı, en temel demokratik hakların tanınması uğruna bedenlerini ölüme yatıran evlatlarına sahip çıkıyor ve her geçen gün artan bir eylemlikle soruna çözüm üretilmesini talep ediyor.
Ölümlerin önüne geçilmesi ve talepler doğrultusunda bir çözüm yolunun açılması için başta Kürt illeri olmak üzere bütün Türkiye genelinde yürüyüşler, gösteriler, kitlesel basın açıklamaları, boykotlar düzenleniyor. 30 Ekimde Kürt illerindeki kitlesel boykot eylemine büyük bir katılım gerçekleşti. Öğrenciler okullara gitmedi, kepenkler tümüyle kapatıldı, on binler sokaklara aktı. Çeşitli demokratik kitle örgütleri, aydınlar, sanatçılar yoğunlaşan eylemliliklerle soruna dikkat çekmeye, duyarlılığı artırmaya çalışıyorlar ve bir çözüm girişiminin başlatılması çağrısında bulunuyorlar.
Hükümet ise soruna çözüm için adım atacağına “gerekirse müdahale ederiz” yollu söylemlerle ateşe benzin dökmeye, gözlemci heyetlerin grevcileri ziyaret etmesine engel olmaya, grevcilere gerekli B1 vitamini gibi kalıcı hasarı önlemeye dönük bazı zorunlu maddelerin ulaşmasını engellemeye ve bu haldeki tutsakları işkenceye ve kötü muameleye tâbi tutmaya devam ediyor. Bu yetmezmiş gibi dışarıdaki eylemlere de saldırmaktan geri durmuyor. 31 Ekimde ODTÜ’de yapılan destek eyleminde öğrenciler AKP merkezine yürümek isteyince, polisin grubun kampüsten çıkmasına izin vermemek için yaptığı saldırı bunun tipik örneklerinden biriydi. Pervasızlıkta sınır tanımayan Başbakan ise kendi Adalet Bakanının söylediklerini bile unutarak açlık grevlerinin varlığını inkâr edecek denli ileri gidebiliyor. İftar sofralarında bile tıksırıncaya kadar tıkınanlar, hiç yüzleri kızarmadan, kendi çanak yalayıcı medyalarının asparagas haberleri eşliğinde BDP’lilerin dışarıda ziyafet çektiklerini iddia edebiliyorlar.
Düzenin medyası hem meşrebi hem de efendilerinin talimatları doğrultusunda soruna büyük oranda sağır kaldı. Durumun ciddileşmesi sonucu bu tavrı devam ettiremeyeceğini anlayınca da büyük oranda eylemcileri karalamaya, Kürt hareketine bir kez daha saldırmaya ve Kürt halkını bir kez daha aşağılamaya dönük bir tutum benimsedi. Yılışık yılışık “Öcalan neden açlık grevi yapmıyor”, “BDP’liler neden açlık grevi yapmıyor” diyenlerden tutun, onca zaman sustuktan sonra “bir eylem biçimi olarak” açlık grevinin “uygun olup olmadığını” sorgulayanlara kadar her türlü tiksindirici tutumu görmek mümkün.
Net biçimde vurgulamak gerekiyor: Açlık grevleri temelde Kürt sorunundaki çözümsüzlükten kaynaklanmaktadır. Bu eylem Kürt halkının özgürlük çığlığının bir kez de zindanlardan yükselmesidir. Tam da bunu ortaya koyacak biçimde, açlık grevindeki Kürt siyasi tutsaklar soruna çözüm yolunu açabilecek basit ve net talepler ileri sürüyorlar.
Açlık grevlerinde ölümler başlayacak olursa bunun sorumlusu hiç şüphesiz başta hükümet olacaktır. Hükümet Kürt sorununda izleyegeldiği baskıcı ve savaşçı politikayla sorunu daha da büyük açmazlara sokmuş durumdadır. Bu tabloya açlık grevlerinden kaynaklanan ölümler de eklenecek olursa, bu durum Kürt halkının acılarına yeni ve daha büyük acılar eklenmesi anlamına geleceği gibi, Kürt sorunundaki açmazları daha da büyütmüş olacaktır. Hele hele, “hayata dönüş” operasyonu benzeri yollara başvurulursa bunun sonuçlarının çok ağır olacağı açıktır.
Bu nedenle eylemcilerin son derece haklı taleplerinin karşılanması ve böylece hem yeni ölümlerin önüne geçilmesi hem de Kürt sorununda demokratik-barışçı bir çözüm yolunda yeni bir sayfa açmak için işçi sınıfının mazlum Kürt halkına destek vermesi büyük önem taşımaktadır. İşçi sınıfının uzatacağı enternasyonalist kardeşlik eli egemenlerin zehirli söylemine bir cevap olacağı gibi, onbinlerce can almış bu yakıcı sorunun gerçek bir çözümü için büyük bir adım olacaktır.
Kürt siyasi tutsakların talepleri derhal karşılanmalıdır!
Ölüm değil, Kürt sorununa demokratik çözüm!
link: Marksist Tutum, Açlık Grevleri Kritik Aşamada, 1 Kasım 2012, https://marksist.net/node/3121
Foxconn’da “Bir Milimetrenin Yüzde İkisi” Bardağı Taşırdı
Halkların Demokratik Kongresi 2. Genel Kurulu Yapıldı