Burjuvazi yıllarca özlemini çektiği siyasal istikrara AKP hükümetiyle kavuşmuştu. Burjuvazi için istikrar demek işçi sınıfı ve emekçiler için açlık, yoksulluk ve işsizlik demektir. AKP hükümeti, sermaye sınıfının neo-liberal uygulamalarının yılmaz yorulmaz bekçisi, milyonlarca insanın, işçinin, emekçinin kâbusu olmaya devam ediyor. Savaş, yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığının üstüne, çalışma yasalarında işçi ve emekçiler aleyhine düzenlemelerle hak gaspları birbirinin ardı sıra devam ediyor. İşçi ve emekçilerin haklarını budayan yasal düzenlemeler birer birer meclisten geçiriliyor. İş Yasası, Sosyal Güvenlik yasa tasarısı derken şimdi de sıra sözde “İstihdam Paketi”nde. “İstihdam paketi” tartışmaları 2007 yılında başlatıldı. Fakat genel seçimler öncesinde özellikle kıdem tazminatı tartışmalarıyla gündemin bulanması istenmediğinden olsa gerek geçici olarak rafa kaldırıldı. Şimdi tam da SSGSS tartışmalarının göbeğinde gündem yeniden ısıtılmaya başlandı.
“İstihdam paketi” ismi duyulduğunda belki de pek çok kişinin kulağına hoş gelecektir. “Daha ne istiyoruz, AKP milyonlarca işsizin olduğu bir ülkede işsizliği azaltmak için adım atıyor” diye düşünebilir AKP’ye oy veren işçi ve emekçiler. İşçi ve emekçiler AKP’ye umut gözüyle bakmışlardı. Ancak, seçim sonrasında yağmur gibi gelen zamlarla, sefalet ücretine kırıntı zam uygulamasıyla, sağlık ve eğitimin ticarileştirilmesiyle AKP onlara “boşuna umutlanmayın” diyor.
2007 Şubat ayında ajanslara düşen haberde hükümetin seçim öncesi istihdam paketi çalışmalarına hız verdiği yazıyordu. “SSK primleri 10 puan düşürülecek, özürlü ve hükümlü çalıştırma yükümlülüğü kaldırılacak, mesleki eğitime ağırlık verilecek, kıdem tazminatı için fon uygulamasına geçilecek”… Seçim öncesi yapılan bu açıklamalar AKP’nin patronlar karşısında görücüye çıkan gelinin kahve köpüğüydü. Tüm bunlar, “beklentilerinizi karşılayacağız ve sizlerin ihtiyaçları temelinde hareket edeceğiz” demekti. Zaten bu açıklamalar AKP’nin seçim beyannamesinde de yazılı olarak belirtilmekteydi: “SSK işveren prim oranı, 2008 yılında beş puan ile başlamak üzere kademeli olarak indirilecektir. İşverenlerin zorunlu özürlü istihdamında SSK işveren prim tutarı Hazine tarafından karşılanacaktır. Esnek istihdam biçimleri artırılacak, esneklik-güvence ilişkisi korunacaktır.”
Evet, AKP hükümeti seçim beyannamesinde de yer alan bu vaatleri yerine getirmek amacıyla var gücüyle çalışmaktadır. Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Ocak ayının ilk haftasında hükümetin çıkaracağı paket hakkında basına kısmi bilgi verdi. 20 madde olduğu belirtilen paketten bazı başlıklar kamuoyu ile paylaşıldı. Adı “İşgücü Piyasası Yapısal Dönüşüm ve İstihdamın Geliştirilmesi Planı” ve kısa adı “istihdam paketi” olan tasarıda, işverenlerin ödemesi gereken SSK prim oranlarının bu yıl %5’ten başlanarak önümüzdeki yıllarda kademeli olarak %10 oranında düşürülmesi planlanıyor. İşverenlere prim konusunda uygulanan bu kıyak ilk değildir. 2003 yılında da işsizlik sigortası prim indirimleri ve asgari ücretle prime esas kazancın alt sınırının eşitlenmesi sonucunda işveren prim oranlarında yaklaşık 9 puanlık indirim zaten gerçekleştirilmişti. AKP, bu indirimlerle işverenlerin yükünün azalacağını, böylece daha fazla yatırım yapabileceklerini ve istihdamın artacağını iddia ediyor. Yüzde 9’luk indirimden gözü doymayan patronlarsa daha çok indirim istiyorlar.
Tasarıda genç istihdamının teşvik edileceği, bu amaçla 18-29 yaş arasında işe alınacak gençlerin, işe başladıkları yıldaki sigorta primlerinin tamamının, ikinci yılda yüzde 80’inin, üçüncü yılda yüzde 60’ının, dördüncü yılda yüzde 40’ının, beşinci yılda yüzde 20’sinin Hazine tarafından karşılanacağı ifade ediliyor. Beşinci yılın sonunda ise teşvik yapılmayacak. Bu uygulama hazine gelirlerinde bir azalmaya neden olacağından istihdam paketi hakkında Hazine ve Maliyeden itiraz seslerinin yükseldiği de basına sızan haberler arasında yer alıyor. AKP programında, “insanımızın öncelikleri, kurulduğu günden itibaren partimizin öncelikleri olmuştur” deniyor. Fakat asgari ücretle çalışan işçilerden kuruşu kuruşuna SSK primi, gelir vergisi, damga vergisi kesilmeye devam ediliyor. Asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını gündemlerine bile almıyorlar. Milyonlarca işçi ve emekçiyi sefalet ücretine ve yoksulluğa mahkûm eden AKP hükümetinin, patronların yükünü hafifletmek için prim borçlarını defalarca düşürmesi, “partilerinin” önceliklerinin insan değil sermaye olduğunun kanıtıdır.
AKP hükümeti, “İstihdam Paketi” planıyla ikiyüzlü uygulamalarını adım adım ilerletiyor. Özürlülerin zorunlu istihdamı adı altında işçi ve emekçilerin bahtına ne çıkacak belli değil. Şu an var olan yasaya göre 50 işçi çalıştırılan işyerlerinde engellilere %3 oranında yer verilmesi gerekmektedir. Bu uygulama AKP tarafından kaldırılmak isteniyor. AKP engelli insanları işsizlik ve açlıkla yüz yüze bırakmayı ve sadakaya muhtaç etmeyi planlıyor.
“Ya işletmelerin eski hükümlü çalıştırma zorunluluğunu tamamen kaldıracağız, ya işverenden küçük pay alınıp hükümlülerin primini devlet ödeyecek, ya da 50’den fazla işçi çalıştıran işletmeler için geçerli olan hükümlü çalıştırma şartını 250’den fazla işçi çalıştıran işletmeler için zorunlu kılacağız” diyordu Enerji Bakanı yaptığı açıklamada. Milyonlarca insanı sudan sebeplerle suçlu ilan edip cezaevlerine tıkan ve insanları çeşitli suçlarla damgalayan bu düzende, düzen partisi AKP, hükümlüleri “topluma kazandırmak” bir yana izole edecek uygulamalara imza atmaya hazırlanıyor.
Ayrıca pakette, işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğunun kaldırılacağı ya da gevşetileceği, işyerlerinde kadın işçiler için zorunlu olan emzirme odaları ve kreşlerin zorunlu olmaktan çıkarılacağı, bu hizmetin satın alma yoluyla gerçekleştirilmesinin yolunun açılacağı belirtiliyor. İşsizlik sigortasından yararlanma koşullarının işçi lehine düzenleneceği ve işsizlik sigortası fonunun mesleki eğitim için kullanılacağı türünden düzenlemelerin hayata geçirileceği vaatleriyle göz boyamaya çalışan AKP’nin asıl amacı, işçi haklarını elden geldiğince budamaktır.
Kıdem tazminatının gaspı da gündemdeki planlar arasındadır. Uzun zamandır kıdem tazminatına atılacağı söylenen neşter bugünlerde AKP bürokratlarınca bilenmektedir. Kıdem tazminatı uygulaması yıllardır patronlar tarafından kaldırılmak isteniyor. İşçi sendikalarının bugüne kadar laf düzeyinde oldukça “net tavır” takındıkları, genel grev kelimesini sadece kıdem tazminatında ağzına aldıkları biliniyor. Tasarı su yüzüne çıktıktan sonra kıdem tazminatının nasıl tartışılacağı ise merak konusudur. En büyük işçi sendikaları konfederasyonu olan Türk-İş, asgari ücrette muhalefet şerhinden bile feragat etmiş, SSGSS yasa tasarısına karşı hükümeti yıpratacak tek kelime kullanmamak için maksimum çaba sarf edilmiştir. Dolayısıyla, sendika bürokrasisinin patronlarla ve onların hükümetiyle böylesine iç içe geçtiği bir dönemde, kıdem tazminatının tırpanlanması için zamanlama gayet yerindedir. Mücadele edilmezse ve sessiz kalınırsa, işçi sınıfının kıdem tazminatı hakkının gaspı muhtemelen Türk-İş bürokratları eliyle yapılacaktır.
İşçilerin ellerinden alınmaya çalışılan tüm haklar işçi sınıfının tarihsel kazanımı ve mirasıdır. İşçi sınıfının ödediği bedellerle yoğrulmuş olan bu kazanımları korumak için mücadele etmek proletaryanın tarihsel sorumluluğudur. Sermaye sınıfının saldırılarına, onun sadık bekçisi AKP’nin yalanlarına, baskılarına ve hain sendika ağalarının zehirli emellerine karşı mücadeleye atılmak işçi ve emekçiler için yaşamsal bir sorundur. Sermaye sınıfının saldırılarını püskürtmek, sömürü düzenine karşı baş kaldırmak, eşit, özgür ve sömürünün olmadığı bir toplum yaratmak ancak sınıf mücadelesinin yükseltilmesiyle mümkün olacaktır. Bu yolda işçi sınıfının bilimi olan Marksizm militan mücadele kılavuzudur.
link: Çiğdem Kozlu, AKP Hak Gasplarında Tam Gaz!, Şubat 2008, https://marksist.net/node/1710
Bilirim Sebebini
Burjuva Devletin Bütçesi ve Vergiler