Kapitalizmin içine girdiği derin tarihsel bunalım, kendini her türden akıldışı eğilimin toplumsal hayattaki yükselişiyle ve çürümeyle dışa vuruyor. Plüton'a uzay aracı gönderilmesinin gündemde olduğu bir dönemde, ABD'deki insanların önemli bir kısmı dünyanın güneş etrafında döndüğüne bile hâlâ inanmıyor. Ya da Fransız devriminin üzerinden neredeyse 220 yılın geçtiği Fransa'da, vergi ödeyen profesyonel astrologların sayısı 40 binin üzerinde. Dinsel ve mistik gericilik 'bilimsel' kanıtlarla körükleniyor.
Bu türden dinsel bağnazlıklar ve mistik şarlatanlıklar, sadece kapitalizmin bilgiye ulaşmasının ve düşünsel gelişmesinin önüne dağlar diktiği işçi sınıfı ve diğer yoksul kesimler nezdinde itibar görmüyor elbette. Öyle olsa geçmişe oranla çok da farklı bir durumdan söz edemezdik zaten. Safsatalar ve hurafeler bilim insanları üzerinde de etkili olabilmekte; onların 'fikirsel', burjuvazinin ise maddi katkılarıyla, toplumda bu türden 'düşünceler' daha da yaygınlaşmaktadır.
Bilim alanında da safsatalar bilimsel teoriler olarak itibar görmekte ve burjuvazi tarafından desteklenebilmektedir. Evrenin tek noktada yoğunlaşmış sonsuz enerjiden, büyük patlama yoluyla oluştuğu ve genleşmesinin sonunda kendi üstüne çökerek yine tek noktaya yoğunlaşacağını iddia eden büyük patlama (Big-Bang) teorisi bu duruma iyi bir örnektir. Büyük üniversitelerin anlı şanlı profesörleri de dâhil pek çok kimse bu yeni dönem 'yaratılış efsanesi'ne iman etmektedir. Genetikteki 'suç geni' türünden saçmalıklar da günümüz bilim insanlarının en önde gelenlerinin çalışma konularıdır.
Bilim dünyasında artan gerici eğilimler
Tutucu ve skolastik eğilimlerde gözle görülür bir güçlenme: artık iyiden iyiye ihtiyarlayan kapitalizmin bilimde ve felsefede bugün içinde bulunduğu durumu bu belirlemelerle ifade etmek yanlış olmaz. Burjuvazinin akılcı bir dünya görüşünü savunduğu, bunun için mücadele ettiği ve bedeller ödediği dönemler artık çok gerilerde kaldı.
Bilim alanında son iki yüzyılda kaydedilen göz alıcı başarılara rağmen, görülüyor ki, kapitalizmin kendi tarihsel sınırlarına ulaşmasıyla birlikte, burjuvazinin elinden aklın bayrağı da düştü. Oysa burjuvazi, feodalizmi ortadan kaldırıp kendi egemenliğini kurma mücadelesi verdiği dönem boyunca, sadece üretici güçleri geliştirmek suretiyle insanlığın doğa üzerindeki hâkimiyetini arttırmakla kalmamış, bilimin sınırlarını geliştirerek de ilerici bir rol oynamıştı. Engels'in söylediği gibi, burjuvazinin yükselişine kültür, sanat ve bilimin ilerlemesi de eşlik etmişti:
Burjuvazinin yükselmesine adım adım paralel olarak ise bilimdeki müthiş atılım gelişiyordu. Astronomi, mekanik, fizik, anatomi, fizyoloji yeniden ele alındı. Burjuvazi, sanayi üretimini geliştirmek için, doğal nesnelerin özelliklerini ve doğa güçlerinin etki tarzlarını araştıran bir bilime ihtiyaç duyuyordu. Bilim ise o zamana dek, kilisenin 'imanın koyduğu sınırları aşmasına izin verilmeyen' uysal beslemesi olmuştu ' kısacası, o, bilimden başka her şeydi. Bilim kiliseye karşı ayaklandı; burjuvazinin bilime ihtiyacı vardı ve ayaklanmaya katıldı. (Sosyalizmin Ütopyadan Bilime Gelişmesi, İnter Y.,s.26)
Engels'in belirttiği gibi, 'burjuvazinin modern egemenliğini kuranlar, burjuva sınırlamaların dışında herhangi bir sınırlama tanımıyorlardı.' Aslına bakılırsa bugün de özünde durum bundan farklı değildir. Burjuvazi kendi sınırlarından başka bir sınır bilmemektedir. Ancak eskiden kendisi bir devrimci sınıf olarak feodalizmin karşısına çıkmışken bugün karşısında devrimci bir sınıf olarak proletarya durmaktadır. Bu yüzden iki yüzyıl öncesinin akılcı ve devrimci burjuvazisi iktidara geldikten sonra karşıtına dönüşmüş, akıldışı düşüncelerin bayraktarlığına başlayarak gericileşmiştir. Burjuvazinin skolastik düşünceyi bertaraf etmek için ihtiyaç duyduğu bilimsel düşüncenin zaferi, skolastikten ve taassuptan ebediyen kurtulduğumuz anlamına gelmemiştir. Burjuvazi iktidarını koruyabilmek için bugün dört elle bunlara sarılmaktadır.
Burjuvazi insanlığın birikimini çarçur ediyor
Burjuvazinin gericiliğinden ve kapitalist sistemin artık üretici güçlerin gelişiminin önünde engel olduğundan bahsederken elbette bilim ve teknolojinin mutlak bir gerilemesinden söz etmiyoruz. Çünkü böylesi bir durum 'üretim araçlarını, dolayısıyla üretim ilişkilerini ve onlarla birlikte bütün toplumsal ilişkilerini sürekli değişikliğe uğratmaksızın var olamayan' kapitalizmin doğasıyla çelişir. Ne var ki üretici güçlerin bugün barındırdığı gelişme potansiyeli ile karşılaştırıldığında mevcut bilimsel-teknolojik gelişmeler son derece cılız kalıyor. Üstelik bu gelişmeler, insanlığın ve doğanın tahribatını arttırıcı bir biçimde gerçekleşiyor. Bunun temeldeki nedeni, kapitalist toplumda bilimin de sermayenin genişletilmiş yeniden üretiminin gereklerine tâbi olmasıdır. Kapitalist toplumda, bilgi üretimi, daima bu baskının altında çarpılır ve gelişimi yavaşlar. Egemen sistemin çıkarlarına hizmet etmeyen yeni gözlem ve buluşlar sürekli baskı altındadır ve genel bilgi teorisinin içinde hak ettikleri yeri bulamazlar.
Bugün söz konusu çelişkiyi fazlasıyla yaşamaktayız. Yapılan onca bilimsel gözlem, buluş ve üretilen bilgi, çoğunlukla doğaya ve insana zarar veren bir sanayi üretiminin, kapitalistlerin dünyaya hükmetmek için ihtiyaç duydukları ideolojik çerçevenin ve israfa dayanan bir tüketimi esas alan kültürün sınırları içine hapsedilerek iğdiş edilmektedir. Genel çıkarlar gözetilerek yaşama geçirildiğinde insanlığın önünü açacak bilimsel buluşlarsa, eğer o sırada burjuvazi için kârlı görünmüyorsa veya onun ideolojisiyle bağdaşmıyorsa hasıraltı edilmektedir. Böylece insanlığın yarattığı göz kamaştırıcı birikim hayata geçirilememekte, atıl durmakta ya da israf olmaktadır. Kâr ve rekabet kıskacında üretici güçlerin insan ve doğa yararına gelişmesi boğulmaktadır.
Yani muazzam bir potansiyel, burjuva çıkarların belirlediği sınırlar dâhilinde çarçur edilmektedir. Bu durumun pek çok örneği mevcut; alternatif enerji kaynakları ve alternatif teknolojiler mümkünken fosil kaynaklı teknolojilerde ve nükleer fisyon reaktörlerinde ısrar edilmesinin doğa üzerindeki tehdidi, insanlığın bilgi hazinesinin kullanım hakkının patentler yoluyla dev tekellerin kasalarında atıl durması, savaş sanayiine yapılan yatırımların muazzamlığı ortada. Bönleştirici bir eğlence sektörünün devasa boyutlara ulaşması da insanlığın birikiminin kapitalist ellerde nasıl har vurulup harman savrulduğunun göstergeleri. Üstelik burjuvazinin sağlayabildiği bilimsel ve teknolojik dönüşümler, işçi sınıfının bir bütün olarak daha fazla sömürüsüyle ve doğanın belki de geri dönülemez bir biçimde tahribiyle mümkün olmaktadır. Kapitalizm altında ilerlemenin bedeli budur.
Kapitalist toplumda bilgi üretimi baskılanıyor
Burjuvazinin bilime kendi sınıf çıkarları yönünde müdahalesi ve engellemeleri, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin önünü önemli ölçüde tıkamaktadır. Skolastik düşünceye karşı mücadelesinde pek çok şehitler veren burjuvazi bugün var gücüyle engizisyon gibi işlev görecek mekanizmaları geliştirmektedir. Neyse ki günümüzde de Giordano Bruno gibiler var olabilmektedir. Onun gibileri yakan engizisyonun yerini ise kapitalistlerin malî giyotinleri almıştır.
Nükleer politikalarını desteklemediği için 'demokrat' İsveç hükümeti tarafından aforoz edilen ve fonları kesilen Hannes Alfven'in başına gelenler anlamlıdır. Yine, evrenbilimci Rennan Pekünlü tarafından aktarılan gökbilimci Halton Chip Arp'ın yaşadıkları da bir istisna olmasa gerek:
Bulguları, evrenbilimin ana akıntısındaki görüşleri çürüttüğünden ünlü gözlemevlerindeki teleskop zamanı elinden alınmış, bilimsel makaleleri yıllarca bekletildikten sonra ya basılmamış ya da basılabilmesi için 'bilimsel ödünlerde' bulunması istenmiştir!
İstenen 'bilimsel ödünlerin' büyük patlama teorisiyle bağlantısına işaret eden Pekünlü, bu teorinin egemenlerin ihtiyaçlarına nasıl hitap ettiğini de vurguluyor:
Big-Bang yalnızca evrene ilişkin bir model değildir. Bu model, birçok fiziksel süreçlerin yanı sıra, insanın tanrılarıyla olan ilişkileri gibisinden metafizik sorunlarına; yönetici sınıfların yönetilenlerle olan hiyerarşik ilişkilerine de yanıt veriyor. ('Evren Genişliyor mu?', Bilim ve Ütopya, sayı 31)
Burjuva ideolojisi yalnızca toplumsal bilimlerde değil doğa bilimlerinde de etkili oluyor görüldüğü gibi. Yani sınıflı toplumlarda egemen fikirlerin, maddi üretim araçlarını ellerinde bulunduranların fikirleri olduğu gerçeği bilim alanında da doğrulanıyor.
Üretici güçleri kendi içinde çelişkili olarak geliştirmeyi sürdüren kapitalizm, 'yıkıcı yaratıcılığı' ile insanlık için sorun oluşturmaya devam ediyor. Oysa üretici güçlerin gelişmişliğinin ulaştığı düzey, bizler için, bugün çok daha farklı bir dünyada yaşayabilmeyi olanaklı kılıyor. Bilimin gelişmesi insanlığı uzun zamandır kolektif mülkiyet biçimine zorluyor aslında. Bu nesnel gelişime prangalar vurmaya kalkan burjuvazi ise, bilim alanında yaşanan sorunlarda görüldüğü üzere çökmekte olan Roma misali akıldışılığı yaygınlaştırıyor.
Marksizmin tüm açıklığıyla farkında olduğu bu durum, bizler için umutsuzluk değil kapitalizme karşı mücadelemizde bir motivasyon kaynağı olmalıdır. Çünkü bu akıldışı düzen bizler mücadele etmeden yıkılmıyor; insanlığı barbarlığa sürüklüyor. Bu mücadele de bilim dâhil yaşamın tüm alanlarını kapsamalı elbette. Biliyoruz ki; tarihsel sürecin tüm aşamalarında, baskılara karşı bilim ve felsefe alanında sarf edilen özgürleşme çabaları, toplumsal ve politik mücadeleleri beslemiş ve karşılık olarak onlardan güç alarak sıçramalar yapmıştır.
Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimizin olmadığı bu dünyada, adı sosyalizm olan ve mücadele ederek kazanacağımız bir yaşam var. Sosyalizm denen o insana yakışır yaşamla birlikte: 'Kapitalist zincirlere mahkûm edilmiş olan bilimsel araştırma-geliştirmenin önündeki tüm engeller kalkacak ve kapitalizmin bir kenara attığı, ihmal ettiği, gelişmesini tökezlettiği, insan ve doğaya uyumlu buluşlar kısa sürede fışkıracak, en yaygın biçimde hayata geçirilecektir. Tüm bu etmenler bir yeryüzü cennetinin oluşumu için gerekli maddi temeli belki de şaşılacak kadar kısa süre içinde döşeyecektir. Zira üretici güçlerin mevcut gelişmişlik düzeyi daha önce hiç olmadığı kadar güçlü olanaklar sunmaktadır.' (Deniz Moralı, Radyoaktif Kapitalizm, Tarih Bilinci Yayınları, s.54)
link: Selim Fuat, Gericiliğin Kuşattığı Bilim, 1 Şubat 2006, https://marksist.net/node/2122
Petrol-İş’te Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı Tartışıldı
Sıra 14 Şubat’ta saldırın mağazalara!!!