Yılbaşı geçti, bayram geçti, şimdi sıra 14 Şubat’ta. “Haydi işçiler alışverişe” diye bağırıyor burjuvazi radyolarda, gazetelerde, televizyonda. Nereye baksak 14 Şubat Sevgililer Günü ile ilgili bir şeylerin yazılıp çizildiğini görüyoruz. “Hediye alın yoksa sevgiliniz küser ya da sizin onu sevmediğinizi düşünür ha ona göre!”
Burjuvazi her şeye burnunu soktuğu gibi sevgililik ilişkisine de burnunu sokuyor. Her şeyin çıkar ilişkisine dönmesi ne büyük mutluluk, çünkü bundan kâr ediyorlar. Mallarını, ürünlerini satarak tüketiyorlar. Cicili bicili hediyeler, ihtişamlı takılar... Bütün bunlar niye? Sevgilimize sevgimizi bu şekilde mi göstermek gerek? Biz zaten karnımızı zor doyuruyoruz. Sevmek öyle hediye almakla olmaz, sevmek paylaşmak demektir. Sevmek çıkarsızca sevmektir. Ama tabii bu sistemde her şey çıkar ilişkisine dönüştürülmeli ki burjuvazi kâr etsin, bu düzen sürsün. Evet dostlar bizler asgari ücretle karnımızı doyuramazken burjuvazinin pisliklerine nasıl da alet oluyoruz.
Geçenlerde işyerinde arkadaşlar sevgiline ne aldın muhabbeti yapıyor, biri ben şunu aldım diğeri ben de şunu aldım diyor ve sonunda soru bana geliyor: Sevgiline ne aldın? Ben de “hiçbir şey” dedim. “Aaa olur mu, sen sevmiyor musun onu?” diye bir soru daha. Bunun üzerine ben de onlara bir soru sordum: Sevmek nedir, hediye almak mı? Hem de birilerinin kâr etmesi için, “bugün sevgililer günü gidin hediye alın” dendiği için hediye almak, sevgi mi sizce, dedim. Bir arkadaş “ne olursa olsun, ben hediye beklerim” dedi. Nedenini sorduğumdaysa hiçbir cevap veremedi. Bunun üzerine içimde tuhaf bir duygu uyandı, aslında insanlar neden hediye verdiklerini ve beklediklerini bilmiyorlar. Sadece burjuvazinin ve toplumun yaptığı basınçla nedensiz bir beklenti bu. Bu düzen sürdükçe de böyle nedensizce bekleyecek insanlar. Oysa biz işçiler böyle bomboş, saçma sapan şeyleri beklemek yerine mücadele ederek dolu dolu yaşamayı istemeliyiz. Yoksa insan ilişkilerinin çıkar ilişkisine döndüğü bir dünyada yaşamaya devam ederiz. Çıkar ilişkisi diyorum çünkü insanların duyguları parayla satın alınabilir hale geliyor. Yani aslında sevgiliniz bir kuyumcuya ya da lüks bir mağazaya gidip size bir şeyler aldığında aslında sizin de duygularınızı satın almış oluyor.
Bizlerin duygularının alınıp satılmadığı, insanca ilişkilerin yaşandığı bir dünya ancak ve ancak sosyalizmle kurulacak. Sosyalizm insan duygularının alınıp satılmadığı, çıkar ilişkisine dönüşmediği bir toplumdur. Sınıfsız bir dünya için el ele verelim. Dünyanın bütün işçileri el ele. İşçiler birlik olsa dünya yerinden oynar!
link: MT okuru bir büro işçisi, Sıra 14 Şubat’ta saldırın mağazalara!!!, 13 Şubat 2006, https://marksist.net/node/928
Gericiliğin Kuşattığı Bilim
İran Hedef Tahtasında