Ekonomik kriz, savaş, yurdunu terk ederek mülteci haline gelen milyonlar, açlık, yoksulluk, toplumsal yozlaşma… Bunlar kapitalizmin yol açtığı felâketler. Kimi bilim adamları bunlara bakıp “insanlığın sonu geliyor” diyor. Doğru, dünya olumsuz anlamda değişiyor. İşçiler-emekçiler de yaşamlarının olumlu yönde değişmediğinin farkındalar. Genelde geçmişle yapılan kıyaslama sonucunda varılan bu sonuç, geçmişin şimdiye göre daha iyi olduğu yönünde. Mesela insanlar ya kendi hayatlarından ya da duydukları anılardan “insanların birbirilerine saygısı vardı” diyorlar. “İnsanlar birbirine sahip çıkardı, şimdi ise herkes birbirine düşman” diye ekliyorlar. Yani dünyadaki kaos büyüyor ve bu durum farklı bir dünyada yaşadığımızı insanlara hissettiriyor.
Dünyanın değiştiğini söyleyen başka bir kesim daha var; patronlar sınıfı! Dünyaca bilinen kimi ultra zenginler veya Birleşmiş Milletler gibi kurumlar yaptıkları açıklamalarda dünyanın değiştiğini ve geleceğin daha kötü olacağını söylüyorlar. Savaşların, açlığın, kıtlığın ve bunlara bağlı olarak da sosyal patlamaların artacağını söylüyorlar. İçinde yaşadığımız düzen insanlığı her gün bir adım daha yok oluşa sürüklerken düzen sahiplerinin yaptığı bu açıklamaların, bu kötü gidişe dur deme isteği anlamına gelmediğini biliyoruz. Bu gidişatın işçi-emekçi sınıfların düzene karşı ayağa kalkmasına neden olabileceğini bilen egemenler, bir anlamda düzeni korumak için bu açıklamaları yapıyorlar.
Dünyanın değiştiğine dair bir örnek de Türkiyeli egemenlerden geldi. TÜSİAD’ın 48. Olağan Kongresinde “Dünyanın ekonomik ve siyasi yapısında önemli değişimler yaşanıyor. Bu değişime uyum sağlamak ve değişimin geniş kitleleri etkileyen sonuçları ile başa çıkmak için birçok ülkede, güçlü liderler dönemine girildiğini görüyoruz” denildi. Bu ifadeler değişen dünyanın patronlar için ne anlama geldiğini özetliyor. Yani patronlar şunu demek istiyorlar: “Düzenimizin içine girdiği tarihsel kriz işçi-emekçi sınıflar için daha fazla savaş, yıkım, açlık, işsizlik getirecek. Ama şunu unutmayalım; bu, ezilen sınıfların düzene karşı öfkesini de büyütecek. Öfkeli kitleler düzen için büyük bir tehdit oluştururlar. Bunu engellemek için kitleleri peşinden sürükleyebilecek ya da yeri geldiğinde böylesi bir hareketi ezebilecek liderler gerekir!”
Patronlar sınıfı değişen dünyada kendi sınıf çıkarları için önlemler alıyor ve kafa yoruyorlar. Onların kendi çıkarları için aldığı önlemler bizler için savaş demek, yoksulluk demek, kısacası bizler için cehennem demek! Bu planlarında epey bir yol aldıklarını da söyleyebiliriz. Dünyanın hemen hemen her köşesinde “güçlü liderler”, “güçlü hükümetler” işbaşına geliyor ve ırkçı, milliyetçi, göçmen karşıtı söylemlerle işçi sınıfını bölüyor, halklar arasına düşmanlık tohumları ekiyorlar. Bu argümanlarla kitleleri yürüttükleri paylaşım savaşlarına ikna etmeye çalışırken diğer yandan da OHAL düzenleri, otoriter ve baskıcı yönetimleri ile işçi sınıfının elindeki hakları alıyorlar. Grevler yasaklanıyor, haksızlıklara karşı gelmek ise vatan hainliği ile suçlanarak bastırılmaya çalışılıyor. Kendi sınıf çıkarlarını toplumun genel çıkarıymış gibi gösteren egemenlerin söylemlerine kanmamalıyız. Onların sınıf çıkarları varsa biz işçi ve emekçilerin de kendi sınıf çıkarlarımız var. Kendi çıkarlarımızı savunmanın yolu, işçiler olarak yan yana gelip bu düzene karşı mücadele etmekten ve dünyayı bizlerden yana değiştirmekten geçiyor.
link: İstanbul Yeşilkent’ten bir işçi , Dünya Değişiyor, Değişecek!, 9 Şubat 2018, https://marksist.net/node/6210
Sacco ile Vanzetti’nin Hikâyesi
Sosyalist Yazar Sabahattin Ali