Geçtiğimiz günlerde İstanbul Teknik Üniversitesi’nde İşletme Mühendisliği bölümünden birincilik derecesi ile mezun olan bir arkadaşımız, tüm medya ve otoritelerin karşısında korkusuzca ve kendinden emin bir şekilde konuşma yaptı. Konuşmasında, çürüyen ve sürdürülebilirliğini kaybetmiş kapitalist sistemin birçok sorunundan bahsetti. Kadına şiddet ve buna karşı kılını kıpırdatmayan devlet, asgari ücretle ailesini geçindiremediği için intihar eden insanlar, deneyim elde etmek için şirketler tarafından sömürülen sıra arkadaşlarımız, iş bulamadığı için asgari ücrete mimarlık, mühendislik yapan akranlarımız ve daha nice sorun… Belki de ona sunulacak çeşitli iş imkânlarını ve fırsatlarını elinin tersiyle iterek, bu çürüyen sisteme boyun eğmeyeceğini ve tüm gençlerin eğmemesi gerektiğini çeşitli sorunları dile getirerek anlattı.
Biz gençler, kapitalist sistemin insanları yıpratmaktan, kaygıya düşürmekten başka bir meziyeti olmadığını ve olmayacağını biliyoruz. Kendi içinde dahi çelişkiler yaşayan, eşitlikten ve adaletten uzak bu sistem hiçbir şekilde gelecek vaat etmiyor. Patronlar sınıfı bolluk içinde yaşarken, emekçilerden asgari ücretle bir aile geçindirmesini ve kıtkanaat yaşamasını bekliyorlar. Porsiyonları küçültelim diyenler, 30 bin euroluk saat, 50 bin dolarlık çanta kullanıyorlar. Bunlar kendi çıkarlarından ve güçten başka bir şey düşünmedikleri için emekçiler gözlerimizin önünde çaresizliğe mahkûm ediliyor. Bugün öyle bir noktadayız ki, evine ekmek götüremediği için, çocuğuna oyuncak alamadığı için insanlar intihar ediyor. Peki, ya yıllarca eğitim gören, lise sıralarında, üniversite kampüslerinde okuduğu bölüme dair umutlar filizlendiren biz gençler? Gençlerin umutları, hayalleri sermayenin kudurgan kâr hırsına kurban gidiyor. Çift diploması olan gençler bile okuduğu bölümlerle alâkasız işlerde, karın tokluğuna çalışmak zorunda bırakılıyor. Yeni mezun mühendis, mimar vs. olan gençler deneyimsizlik bahanesiyle uzun süre işsiz kalıyor veya asgari ücretle çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Kapitalist sistem, yaş fark etmeksizin emekçilerin umutlarını bitiriyor ve gelecek kaygısı yaşatıyor. Bu sistem adeta bir girdap gibi insanların emeklerini, iş güçlerini çekip karşılığında hayal kırıklığından başka bir şey vermiyor.
İşçi sınıfının mücadelesine inanan biz gençler, korkmadan, yılmadan ve vazgeçmeden bu yolda yürümeye devam etmeliyiz. İTÜ’lü gencin tüm otoriteleri karşısına alıp söylediği gibi, çeşitli sorunlara karşı sessiz kalmayıp, o sorunlara karşı mücadele etmeliyiz. Bizim ve bizden sonraki gençlerin, tüm işçi sınıfının adaletsizlik, eşitsizlik ve gelecek kaygısı olmayan bir dünyada yaşaması için sesimizi yükselterek bu düzenin karşısında olduğumuzu söylemeli ve bu düzeni değiştirmek için çaba göstermeliyiz. Bizler örgütlenerek, birbirimize güç olarak, haksızlığa karşı hep birlikte karşı durarak mücadelemizi güçlendireceğiz. Geleceğe dair umutlarımızı, gençliğin içindeki inançla taze tutacağız.
link: Fatih’ten bir üniversite öğrencisi, Bu Düzeni Değiştirmeliyiz!, 4 Ekim 2021, https://marksist.net/node/7476
“Eşekli Kütüphane” ve Mustafa Güzelgöz
Kapitalizm Cehennemine Karşı Mücadele Ruhu