İşçi sınıfının 301 evladının katledilmesinin üzerinden sekiz yıl geçti. 13 Mayıs 2014’te Soma’da Eynez kömür madenindeki yüzlerce işçiyi kavuran yangın, adaletin zerresinin kalmadığı bu düzen yüzünden sönmüyor. 301 canın geri gelmesi mümkün olmasa da bu katliamın sorumlularının hesap vererek cezalarını çekmeleri madenci ailelerinin ve işçi sınıfımızın yüreğini bir parça soğutabilirdi. Ama aksine, egemenlerin adaleti işçilerin içini cayır cayır yakmaya devam ediyor!
Soma davasını yıllarca süründürüp bu katliamın sorumlularını en fazla birkaç yıllık cezalarla kurtarmayı amaçlayanlar, 2021 Haziranında karara bağlattıkları davada, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’ı 20 yıl, baş kontrolör iki mühendisi ise 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla kurtarmışlardı. Bu insafsız ve adaletsiz karar ailelerin itirazı üzerine Yargıtaya taşınmıştı. İtiraz haksız görüldü ve hükmedilen ceza nihayetinde bir ay önce onandı. Oysa aynı Yargıtay dairesi 2020’de sanıkların olası kastla insan öldürme suçundan 301 kez ayrı ayrı cezalandırılmasına karar vermişti. Fakat bunun ardından söz konusu Yargıtay dairesinin üç üyesi değiştirilmiş ve değiştirilen üyeler Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine bu kararı bozarak, sanıkların “kastla öldürme” değil “bilinçli taksirle öldürme” suçundan cezalandırılmaları gerektiğine hükmetmişlerdi. Geçtiğimiz yıl çıkan ve bu yıl onanan kararın arkasında işte böyle bir dümen bulunmaktadır. Can Gürkan son infaz düzenlemelerinden yararlanarak en fazla 2,5 yıl daha hapis yatıp çıkacaktır. Böylece Gürkan katili olduğu 301 madencinin her biri için 8 gün hapis yatarken egemenler için bu dava kapanacaktır. Bu da yetmezmiş gibi, sekiz yıl önce madenci yakınlarını yerlerde sürükleyip tekmeleyenler bugün yüklü maaşlarla ballı mevkilere atanıp alenen ödüllendirilmektedir. Yani faşist rejim, acılı ailelere, bir bütün olarak madencilere ve daha da ötesi Türkiye işçi sınıfına tekme tokat saldırmaya devam etmektedir.
Bugün Türkiye’de, iş cinayetlerini kader, fıtrat diyerek normalleştirmeye çalışanlar yüzünden her üç ayda bir Soma dolusu işçiyi toprağa veriyoruz. Egemenler Soma gibi toplu ölümler olmadığında tepkinin son derece düşük kaldığını görerek, denetimsizlik koşullarında sömürüyü dizginsiz hale getiriyorlar. Dolayısıyla, madenci aileleri için de Türkiye işçi sınıfı için de kapanmayan ve bu sömürü düzeni yıkılmadıkça kapanmayacak olan davamız Soma’yla sınırlı değildir.
Geçtiğimiz yıl madenci ailelerinden Durmuş Sidal şöyle demişti bir duruşma sonrasında:
“Bizim çocuklarımızı katleden vahşi kapitalizmin gazabına uğradık. Ben çocuğumun kanını yerde bırakmayacağım. İnanmak istiyorum ama inanmıyorum, hukukun içi boşaltılmış. Sermayenin uşaklığını yapıyorlar. Burada olan sınıf kavgasıdır. Sermaye sınıfı emekçilerin üzerinde kara bulut olarak geziyor. Ama biz mücadele edeceğiz. Gün gelir devran döner hesap döner.”
Evet, sermaye sınıfı ve kapitalist sömürü düzeni emekçilerin üzerinde bir kara bulut gibi dolaşıyor. Ama işçi sınıfının büyüyen kavgasının o kara bulutu darmaduman edeceğine hiç şüphemiz yoktur. Gün gelecek, devran dönecek ve yiten canlarımızın hesapları bir bir sorulacaktır!
link: Marksist Tutum, Sekiz Yıldır Sönmeyen Yangın: Soma, 13 Mayıs 2022, https://marksist.net/node/7638
Yıkılacak Bu Düzen!
O Gün