Malûmunuz, HDP’ye yönelik kapatma davasını AYM kabul etti. Tabii pek mahir savcılarımız sadece bu partiyi kapatmak istemekle kalmıyor, partili 451 kişiye de siyasi yasak talep ediyorlar. İddianameye göz atan vicdan ve namus sahibi herhangi bir kişi, suçlamaların son derece mesnetsiz olduğunu anlayacaktır. Bir örnek vermek yeterli olur sanırım. Siyasi yasak istenenlerden biri de sosyal medya hesabından bir haberi retweet ettiği yani başkalarıyla paylaştığı için 2,5 sene hapis cezası alan Ömer Faruk Gergerlioğlu. Kapatma davasında Gergerlioğlu’na da siyasi yasak talep eden pek sayın(!) savcımız, iddianamesinde Gergerlioğlu’nun bir haberi retweet ettiğini değil, kendi yazdığı yazıyı paylaştığını söylüyor. Yani bir haberi retweet etmekten bir milletvekiline ceza verildiği yetmiyormuş gibi, işlemediği hayali bir suçtan ötürü de siyasi yasak talep ediliyor. Türkiye’nin yargı sisteminin başı koskoca AYM de bu iddianameyi kabul ediyor. Böyle hukuk mu olur demeyin! Memleketimizde hukuk sistemi o kadar müstesna bir durumdadır ki bunun gibi pek çok örnek bulmak işten bile değildir.
Eskiler hukuk alanındaki böylesi saçmalıkları anlatmak için “bunlar Hükm-ü Karakuşî” derlermiş. O da nereden çıktı diyeceksiniz, onu da demeyin. Anlatayım. Rivayete göre meşhur Selahaddin Eyyubi zamanında Kahire’de yolsuzluklarıyla, yanlış ve abuk sabuk kararlarıyla ünlü bir kadı yaşarmış, adı da Karakuşî’ymiş. İşte onun verdiği bu tür mesnetsiz ve saçma kararlara Hükm-ü Karakuşî denirmiş. O günlerden bugünlere Karakuşî’nin hikâyeleri nesilden nesile anlatılır ve hukuksuzluğun ayyuka çıkıp uydurma iddialarla insanların suçlu bulunduğu durumlarda emsal verilir olmuş. İşte bu hikâyelerden birini, Demirel (toprağı bol olmasın!) 12 Eylül’de kendisi de içeri atılıp siyasetten menedilirken anlatmış. Biz de ondan nakledelim.
Bir gün Kadı Karakuşî bir lokantanın önünden geçerken vitrinde nar gibi kızarmış ördeği görür ve sahibi başkası olmasına rağmen lokantacıdan ördeği ister. Lokantacı da Karakuşî’yi iyi bildiğinden itiraz edemez ve ördeği verir. Bir süre sonra sahibi gelip de parasını ödemiş olduğu kızarmış ördeğini isteyince lokantacıyla kavgaya tutuşur. Bu kavga esnasında lokantacı elindeki bıçakla orada bulunan gayrimüslim bir müşterinin kazayla gözünü çıkarır. İşin büyüdüğünü görünce kaçmaya başlar. Kaçarken can havliyle bir duvardan atlar ve yine bilmeden hamile bir kadının üzerine düşüp kadının karnındaki bebeği düşürmesine neden olur. Ardına gayrimüslimin yanı sıra kadının kocası da takılır. Lokantacı önde bunlar arkada kovalamaca sürerken bu sefer de Yahudi bir vatandaşa çarpıp onu devirir ve o da lokantacının peşine düşer. Nihayetinde zaptiyeler lokantacıyı yakalar ve Kadı Karakuşî’nin huzuruna getirirler.
Önce ilk mağdur söz alarak “bu adam parasını ödediğim halde kızarmış ördeğimi başkasına sattı” der. Kadı lokantacıya ördeği ne yaptığını sorunca, aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyık durumundaki lokantacı ne yapsın, “ördek uçtu” deyiverir. Kadı açar kara kaplı defterini ve “ördek tayyardır, yani uçan hayvandır, uçması suç değildir” diyerek suçlamayı düşürür. Ardından gözü çıkan gayrimüslime cevaben de “her kim bir gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o Müslümanın tek gözü çıkarıla” der. Gayrimüslim “benim tek gözüm çıktı” deyince de “o halde önce senin ikinci gözünü çıkaracağız sonra da lokantacının tek gözünü” diyerek gayrimüslimin davadan vazgeçmesini sağlar. Sıra çocuğunu düşüren kadına gelince, kocasına, “karını vereceksin, bu lokantacı yeni bir çocuk koyacak” der, der demez de durumu anlayan koca hemen suçlamasını geri çeker. Son olarak sıra Yahudiye geldiğinde kadı “senin şikâyetin nedir bre” diye sorunca, öncekilerin durumundan meselenin nereye gideceğini anlayan Yahudi “ne diyeyim kadı efendi, adaletinizle bin yaşayın e mi!” diye bağırıp toz olur.
İşte bu kıssayı anlatan Demirel, hisseyi de şöyle özetlemiş: “Ananı öpen kadı ise kimi kime şikâyet edeceksin? Bugün ülkedeki durum bu, anladın mı?”
Biz de Demirel’in yalancısıyız, herhalde anlamışsınızdır…
link: İstanbul/Avcılar’dan bir MT okuru, Memleketimden “Karakuşî” Hikâyeleri, 30 Haziran 2021, https://marksist.net/node/7390
Emek Hırsızları Vergi Hırsızlığında da Zirvede!
Onların Huzuru, İşçi Sınıfının Cehennemidir