Amerikan finans çevrelerinin dergisi “Forbes Magazine” tarafından hazırlanan dünyanın dolar milyarderleri listesinde yer alan 1125 milyarderin toplam servetinin 4,4 trilyon dolar olduğu açıklandı. Dünyanın en zenginlerinin yer aldığı bu listeye göre ABD, 469 milyarderle 1125 kişilik listede 1. sırada bulunuyor. ABD’yi, bu yıl Almanya’yı geçerek 87 milyarderle 2. sıraya yerleşen Rusya izliyor. Bölgesel dağılıma göre en çok milyarder ABD’de yaşarken, listedeki 298 milyarder Avrupa’da, 211’i Asya-Pasifik bölgesinde, 84’ü Ortadoğu ve Afrika’da (Türkiye bu bölge içinde), 63’ü de Kuzey (ABD hariç) ve Güney Amerika’da bulunuyor.
Dünyayı pençesine alan ekonomik kriz bir yandan da yeni milyarderler doğuruyor. Holdingler batıp, işyerleri kapanıp, savaşlar sürerken zenginliğine zenginlik katanların sayısı gittikçe artıyor. Kârı düşenler, kârlarını yükseltme yolu olarak savaşları seçerek, ateşin altına odun yerine binlerce işçiyi, emekçiyi atıyorlar. Böylece büyük tekeller, krizlerden kârlı çıkmanın yolunu da bulmuş oluyorlar.
En zenginlerden herhangi birinin serveti, dünyanın birçok ülkesinin bütçesinden kat kat fazla. Bu bir avuç insanın din, dil, sınır ayrımları yok. İşçilere milliyetçilik zehri yutturulurken, onlar sınırları çoktan aşmış ve yatırımlarını işgücünün en ucuz olduğu yerlere kaydırmışlardır. Bu burjuvalar bir taraftan işçileri milliyetçilik ve din temelinde birbirine boğazlatıp diğer taraftan da onların ellerinde kalan son kırıntıları almaya çalışıyorlar.
Dünya nüfusu göz önüne alındığında oldukça kısa olan bu listede, kadın patronlar ve çocuk vârisler de var. Bu anlamda paranın ve zenginliğin cinsiyeti de yok. İşçi kadınların karşısında, sınıfını ve servetini savunan taş yürekli kadınlar var. Buna, Türkiye siyasetinde son dönemlerde öne çıkan TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ da dâhil.
En zenginler listesinde yer alan Türkler öyle bir iki tane değil; sayıları 26’dan 32’ye çıkmış durumda. Burjuvazi bu haberi övünerek gazetelerde tam sayfa yayınlıyor. İşçilerden de bundan gurur duymaları bekleniyor. Olanı biteni kader olarak kabullenmiş ya da “birazını da yoksullara verse” diye iç geçiren bilinçsiz işçilerin sayısı da az değil. Onlar hiçbir şeyi sorgulamadıkları gibi bunu da sorgulamıyorlar. Kader inancıyla ve işsizlik kaygısıyla sindirilmiş milyonlarca işçi, sorunlarının gerçek kaynağını göremedikleri gibi, bütün zenginliklerin kaynağının kendi emekleri olduğunu da göremiyorlar.
Burjuvazinin ideolojik bombardımanı işçilerde büyük bir bilinç çarpılmasına yol açmaktadır. İşçiler kendi emekleri sonucunda ortaya çıkan muazzam ürüne yabancılaşmış ve onun yaratıcısının kendileri ve sınıf kardeşleri olduğunu unutur hale gelmiştir. Oysaki işçiler olmadan fabrikalar, okullar, hastaneler, oteller, marketler çalışamayacağı gibi, burjuvazinin kursağından bir lokma bile giremez. O çok kutsadığı piyasası, şalterler indiğinde anında duruverir. Yaşam soluksuz kalır. Dünyanın her yerindeki patronları birbirine bağlayıp bu düzenin çarkını dönmesini sağlayan ipi işçi sınıfı isterse dişleri ile koparır. Ama bu bilinçli işçilerin ortak mücadelesiyle mümkündür ancak. Aksi halde işçi, burjuvaların hamasi nutuklarıyla uyutulur ve bu akıl almaz eşitsizliği görmek yerine, sırtından zenginleşen patronu ile gurur duyup onu ayakta alkışlar bulur kendini.
Oysa bu burjuvaların cebinde milyonların kanı ve azgınca sömürülmüş emeği var. Tuzla’da iş cinayetlerini işleyen onlardır. Kuyruklarda bekleşen binlerce emeklinin aylığını çalanlar onlardır. Hastanelerde sahte ilaç satanlar onlardır. Halkları savaştırıp, dünyayı kana bulayıp, sonra ceplerine giren milyarlarla hep birlikte gülüşenler onlardır. Onlar ki, insanların evlerini toplarla, füzelerle başlarına yıkıyorlar. Kadınları, çocukları, bebekleri pazarlıyorlar. Gemilere insan doluşturup diri diri denize döküyorlar. Köpeklerini işçilerin üzerine salıp grevleri, direnişleri dipçiklerle dağıtıyorlar. Gencecik bedenleri uyuşturucularla zehirliyorlar. Kurdukları sömürü düzenine karşı işçi sınıfının çıkarları için mücadele eden devrimcileri, öncü işçileri, zindanlara atıyorlar, katlediyorlar.
Yani onların “başarıları” saymakla bitmez… Burjuva düzende, devlet, yargı, hukuk, din vb. her şey onlara hizmet eder ve onların çıkarına işler. Bu yüzden sınıf düşmanlarımızı tanıyalım ve neyi “başardıklarını” bilelim. O listede yer alsın almasın tüm patronların sınıf düşmanımız olduklarını bir an olsun unutmayalım.
link: Ilgın Çevik, Dünyanın En Zenginleri ve “Başarıları”, 6 Mayıs 2008, https://marksist.net/node/7224
1 Mayıs 2008’in Ardından
Kızıyor Karadeniz