Kapitalizmde 100 dolara ne alabilirsiniz? Örneğin, Sudan'da 90 dolara bir köle satın alabilirsiniz (hatta 1990'da savaş nedeniyle bu fiyatın 15 dolara kadar düştüğü de belirtilmektedir). Bugün dünyada alınıp satılan, esir edilen, şiddet gören, sırtından para kazanılan 27 milyon köle olduğu tahmin ediliyor. Kapitalizmin bizlere reva gördüğü ya ücretli kölelik ya gerçek köleliktir.
Kötünün iyisine katlanmayı tercih edip yaşananlara göz yumanlar zihinlerinde ve yüreklerinde çoktan köleleştirilmişlerdir. Geçmişte milyonlarca insan köleleştirilerek, esir alınarak zenginlere satıldı. Bugün de durum farklı değil, bugün de özgür insanlar, çocuklar kaçırılarak zorla çalıştırılıyorlar. Geçmişten farklı olarak kölelerin ürünleri küresel ekonomide yerini alıp borsalarda dolaşıma girerken, kaçırılanların, rehin alınanların ne kadar yaşadığı ve üzerlerinden ne kadar kâr elde edildiği bilinmiyor. Ancak şu bir gerçek, uluslararası köle ticaretinin mağdurlarının yarınlara dair bir hayalleri yok. Köleliğe karşı tepki vermekten, örgütlenmekten, seslerini duyurmaktan mahrumlar. Kaba dayak, küfür, hakaret, ölüm tehditleri yaşamlarının bir parçası. Hepsi bambaşka yaşam öyküleriyle yüklü. Kapitalizmde iyi bir yaşam vaadiyle ya da iş umuduyla ve hatta sıradan bir günde apansız kaçırılmışlardı. National Geographic dergisindeki bir makalede, kaçırılan kölelerden birinin öyküsü şöyle anlatılıyor:
Victoria daha 20'sinde uluslararası köle ticaretinin mağdurlarından biri. Victoria'nın serüveni 17 yaşında, eski Sovyet Cumhuriyeti Moldova'nın ekonomik açıdan çökmüş başkenti Kişinev'de okulunu bitirir bitirmez başlamış. 'Ne iş vardı ne de para' diye açıklıyor sadece. Bu yüzden bir arkadaşı ''en azından ben arkadaşım olduğunu düşünüyordum' diyor' Türkiye'deki bir fabrikada iş bulmasına yardım edebileceğini söylemiş, o da bu fırsatın üzerine atlayarak arkadaşının Romanya üzerinden arabayla kendisini götürme teklifini kabul etmiş. Ama batıya, Sırbistan sınırına doğru götürüldüğünü fark etmiş. Yaşamının 3 yılını esaret altında geçirmiş. Hapsedilerek, özgürlüğü kısıtlanmış ve şiddet yoluyla denetim altında tutularak zorla çalıştırılmaya zorlanmış. İki yıl boyunca farklı genelev sahipleri tarafından 1500 dolara 10 kez satılmış. Sonunda 4 aylık hamileyken kürtaj korkusuyla kaçmış ve Bosnalı bir grup kadının yanına sığınmışken bulunmuş. Victoria bir meta gibi alınıp satılan ve hiçbir hakkı olmayan dünyadaki tahminen 27 milyon erkek, kadın ve çocuktan sadece biri.
Tarih boyunca işçi sınıfı için yasaların pek bir şey ifade etmediğini, burjuvaların da kendi koydukları yasalara çoğu kez uymadıklarına tanık olduk. Yasalar her zaman egemenleri korudu.
Burjuvazinin işçi sınıfının önüne her dönem dikilen kanunları, söz konusu insan ticareti olunca işlemiyor. Kölelerin nerelerde alınıp pazarlandığı, köle köylerinin nerelerde kurulduğu ve uluslararası kaçakçılık yapan şirketler belliyken, burjuvazi üç maymunu oynuyor. Burjuva devletlerin sınırları ve güvenlik şeritlerinin arasından her yıl binlerce insan alınıp satılıyor. Satılan kadınların önemli bir bölümü seks köleleri haline getiriliyor.
Birleşmiş Milletler'in kölelik ve insan ticaretiyle mücadele uzmanlarından biri olan profesör Kavin Bales, araştırmasına, 'kölelik bu kadar saklı mı? Neden hiç kimse farkında değil?' sorularını sormakla başlıyor. Neticede, 'dünyanın dört bir yanında kullandığımız çatal bıçaktan, gardırobumuzdaki giysilere kadar birçok şeyde köleliğin izi, kölelerin emeği var. Ve tarihin en büyük köle nüfusu 27 milyon köle, emeklerinin karşılığını alamadan hiçbir sosyal güvenceleri olmadan, bir kuruş para almaksızın, 'bozulduklarında' yenileri ile değiştirilmek suretiyle çalışıyor, çalıştırılıyorlar' diyerek küresel ekonomide kölelerin yeri üzerine çok somut veriler aktarıyor.
Seks kölesi haline getirilen kadınların bedenlerinden, günde 15 ilâ 30 arasında ilişkiye zorlanarak 2250 dolar, yılda 765 bin dolar kâr elde ediliyor. Kapitalist sistemin egemen olduğu her yerde, köle ticareti mağdurlarına rastlamak mümkün. Bu kadınlar kendi istekleri dışında, zorla kaçırılarak, alınıp satılarak, cinsel ilişkiye ya da bir işte çalıştırılmaya zorlanıyorlar. Burjuva devletler insan ticaretini bir sorun olarak görmüyor.
Tüm bunları yaşayan kadın, erkek, çocuk köleler ya hastalıktan ölüyor ya da bu çirkefliğe katlanamayarak akıl sağlığından oluyor ve intihar ediyorlar. Birçoğu karşı koyduğu için işkencelere maruz kalıyor. Çocuk köleler cinsel tecavüze maruz kalırken birçok pis, zor ve ağır işte zorla çalıştırılarak ve çoğu kez sakatlanarak kullanılıyorlar. Çocukların bazıları zorla kaçırılırken bazıları da açlığın, sefaletin olduğu ülkelerde iyi bakılacakları, eğitilecekleri, iş sahibi olacakları düşüncesine kanan aileler tarafından insan tacirlerine satılıyorlar. Bedenlerine hükmedilen bugünün kölelerinin geçmişten tek farkı, ayaklarına demir pranga vurmak yerine, kameralı dijital demir kapılar ardında tutuluyor olmaları.
İşçilerin, gençlerin, ezilen ulusların üzerine ordusunu, polisini göndermekte, kendi kanunlarını işletmekte gecikmeyen burjuvazi, uluslararası insan ticaretine dokunma gereğini pek duymuyor. Aşırı üretimin olduğu, sefaletin kıtlıktan değil bolluktan kaynaklandığı ve bu bolluktan sadece burjuvaların nasiplendiği kapitalist sistemde, açlığın, köleliğin, fuhuşun kimler için kader olduğunu anlamak güç değil. İnsan ihtiyaçları temelinde örgütlenmeyen bu sistemde sınıfsal uçurumlar kendini inanılmaz örneklerle gözler önüne seriyor.
Kölelik, alınan tüm kararlara, yasalara karşın kaldırılabilmiş değildir. Meselâ ABD'de, 2000 yılında, İnsan Ticareti ve şiddeti Kurbanlarını Koruma Yasası çıktı. Bu yasa ile zorla, hileyle ya da baskıyla, gönülsüz kulluğa, köleliğe, esarete tâbi tutmak amacı ile istihdam yasaklandı. Dünyanın en gelişmiş kapitalist ülkesinde, 2000 yılına gelindiğinde bile hâlâ böyle bir yasanın çıkarılma ihtiyacının hissedilmesi, dün sorunu çözemeyen burjuvazinin bugün de aynı sorunları çözemediğinin başlı başına bir kanıtıdır.
Bugün kölelik karşıtı birçok sivil örgütü, kurumu sayabiliriz: Uluslararası Kölelik Karşıtı Örgüt, Köleliğin ve İnsan Ticaretinin Durdurulması İçin Koalisyon, UNİCEF, Koruma Projesi vb. Ancak unutmayalım ki, kapitalist sistemin kendisine karşı olunmadan sistem içindeki bozuklukları düzeltmek de mümkün olmayacaktır.
Bu sistemin sefaleti getirdiği ve getireceğini göstermek için, dudak ısırtan, insanın kanını donduran sayısız örnek olduğunu biliyoruz. Ancak burjuvazi ve onun iktidarının ideolojik aygıtları her seferinde bu örnekleri devede kulak göstererek bu pisliklerinin üzerini örtmeye ve bireyleri tek tek suçlayarak sistemdeki çelişkiyi geçiştirmeye çalıştılar. Bu sistem her seferinde aklanarak bir yandan çocuklar, kadınlar, diğer yandan 'kötü adamlar' suçlandı. Burjuvazi kendini yasalarıyla aklayıp yasadışı çalışmaya devam etti. Sermayedarların ayakta kalabilmek ve sistemin devamını sağlamak için giriştikleri kâr savaşları, talanlar, katliamlar ve kıyımlar ortada. Ölenler, fuhuşa zorlananlar ve köle olarak satılanlar, hep işçi sınıfı ve yoksul halkın çocukları olmuştur.
Bir alandaki örgütsüzlük birçok alana yansıyor. İşçi sınıfının örgütlü gücünü karşısında görmedikçe burjuvazi her türlü barbarlığa devam edecektir. Çözüm, ücretli kölelik de dâhil insanın insana kulluğunu toptan kaldıracak olan işçi sınıfının kendi örgütlülüğünü dünya çapında kurmasıyla ve kapitalist sistemi yıkmasıyla mümkün olacaktır. Bütün bunlara ancak sosyalist bir dünya için mücadele ederek karşı koyabiliriz. Elleri bağlı, tutsak, zorla çalıştırılan, ölüme terk edilen, fuhuşa zorlanan, kanları emilen 27 milyon köleye ancak yüreğini, beynini Marksizmle dolduranlar ve kapitalizme karşı mücadele edenler yardım edebilirler.
link: Ilgın Çevik, Kapitalizmde İnsan Ticareti, 10 Haziran 2006, https://marksist.net/node/7204
Nepal'de Halk Krallığı Salladı
Toprak Çürüdü