Yaşamakta olduğumuz olaylar, yaşayacağımız olaylara ayna tutuyor. Esenyurt’ta geçtiğimiz günlerde gerçekleşen cinayet bunun açık bir göstergesi olsa gerek.
Gazetelerin yazdığına göre, bir AVM’den iki liseli gencin çıkışı esnasında alarm çalıyor, hırsızlık şüphesiyle polisin müdahale etmesi sonucu çocukların elleri kelepçeleniyor ve gözaltına alınıyorlar. Ancak karakola götürülecekleri sırada çocuklardan biri kaçmaya çalışıyor ve polis 16 yaşındaki bu çocuğu kafasından vurup öldürüyor.
16 yaşındaki bu gencin adı Ömer Barış.
Peki, sizce bu cinayet bir şeyleri sorgulamamızı gerektirmiyor mu?
Boyalı basına bakarsak ölen genç suçludur, polis sadece görevini yapmıştır. Peki, gerçeklik bu mudur? 16 yaşındaki bir insanın hayatı bu kadar ucuz mudur? Ömer Barış’ın korkuya kapılıp kaçmaya çalışması, tek kurşunla kafasından vurulup öldürülmesi için yeterli sebep midir?
Polis bu cesareti ve bu kadar yetkiyi kimden alıyor?
Hadi diyelim ki bu çocuk gerçekten bir şey çaldı, onu bu hırsızlığa sürükleyen nedenler nedir ve neyin ürünüdür? Hırsızlık yapan bu çocuğu suçlamak kadar, buna sebep olan toplumsal sistemi de sorgulamak gerekmez mi?
Neden milyon dolarları ayakkabı kutularında saklayanların önünde esas duruşa geçilirken, bir emekçinin çocuğu sadece bir şüphe üzerine ensesinden vuruluyor? Simit çalan hırsız oluyor da neden milyon dolarları götüren hırsız sayılmıyor?
Biz işçilerin kazanılmış hakları gözümüzün içine baka baka çalınırken bu hırsızlığın daniskası olmuyor mu?
Ama tabii, burjuvazi için özel mülkiyetinden daha kutsal bir şey yoktur. Onun kasasından bir simit parası dahi çalınırsa bu ölümcül bir suç sayılır! Burjuvazinin bu “kutsal” özel mülkiyeti kimin emeğini gasp ederek elde ettiğini ise kimse sormaz…
Ömer Barış’ın hayatını elinden alanlarla bize daha beterini dayatanlar aynı egemen sınıfın üyeleridir. Buna “evet” mi diyeceğiz “hayır” mı?
link: Esenyurt’tan MT okuru bir işçi, Sizin Özel Mülkiyetiniz Yerin Dibine Batsın!, 15 Mart 2017, https://marksist.net/node/5518
Gece Yarısına 2,5 Dakika Kaldı!
Umut Ekiyoruz