Anayasanın 4. maddesinde “Din ve Vicdan Hürriyeti” başlığı altında şöyle denilmektedir: “Kimse dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
Burjuvazi bizlere, hangi sınıfa mensup olursak olalım, kim olursak olalım, yasalar karşısında “eşit” olduğumuzu söylemektedir. Oysa sınıfsal eşitliği bıraktık bir yana, devlet Kürtlere ve Alevilere karşı şiddet de kullanarak ayrımcılık yapıyor. Anayasada din ve vicdan hürriyeti ile ilgili kısım teoride gayet açıkken, bunun pratikte yani gerçek yaşamda karşılığının hiç de böyle olmadığını somut bir şekilde görmekteyiz.
7 Haziran seçiminden sonra tek başına iktidar olamayan AKP, 2,5 yıldır silahların susmuş olduğu “müzakere” dönemini bitirip savaşı tekrar başlattı. Bu haksız savaşta hayatını kaybeden askerler memleketlerine getirilip burada dini inançlarına göre tören yapılmaya çalışıldıktan sonra defnediliyorlar. Tören yapılmaya çalışıldıktan sonra diyorum çünkü devlet ölen Alevi bir ailenin çocuğu olunca cemevlerinde askeri tören yapılmasına izin vermiyor. Devletin ayrıştırıcı, asimilasyoncu tutumu hâlâ devam ediyor. 2012’de İzmir Foça’da hayatını kaybeden Özkan Ateşli, Ağustos ayında Hakkâri’de Kenan Ceylan ve Şırnak’ta yaşamını yitiren Barış Aybek... Devlet Alevi inancını yok sayarak, cemevlerindeki cenaze törenlerine hiçbir askeri ve mülki heyeti katmamaktadır. Cemevlerindeki törenlere alternatif olarak kendilerinin katılacağı törenler düzenlemektedirler.
Son bir ayda gerçekleşen çatışmalarda hayatını kaybeden Alevi askerlerin cenaze törenlerinde de benzer manzaralar sergileniyor. Devlet cemevlerinde resmi tören düzenlemiyor, Alevi askerlerin naaşlarını kent merkezlerine, kaymakamlık önlerine, camilere taşıyarak resmi tören düzenliyor. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanlığı yapmış olan HDP İstanbul milletvekili Ali Kenanoğlu’nun bu durum karşısında “Alevinin dirisine de ölüsüne de asimilasyon uygulanıyor” demesi, devletin Alevilere karşı tutumunu açıkça gösteriyor. Kendi çıkarları doğrultusunda “hepimiz büyük bir aile gibiyiz” deyip, diğer taraftan en insanî hakları bile engelleyen ve onları gasp eden bir aileyi düşünebiliyor musunuz? Yasada geçen din ve vicdan hürriyetiyle sözde herkese eşit yaklaşılmakta ama Aleviler ve cemevleri söz konusu olduğunda devletin “vicdan ve hürriyeti” Alevi inancını tanımamaktadır.
Bir diğer örnek ise 15 Haziranda yaşamını yitiren Altınoluk Cemevi yöneticisi Kemal Divrikli’nin cenaze töreni. Öncelikle aile, cezaevinde bulunan oğul Doğan Divrikli’nin cenaze törenine katılması için bin bir zorlukla karşılaştı. Sözümona güvenlik gerekçesiyle, aileye, ancak cemevinin bütünüyle insansızlaştırılması halinde buna izin verilebileceği söylendi. Askerlerin tören alanını insansızlaştırmaları yetmiyormuş gibi, bir de tabutundan çıkararak cenazeye “üst araması” yapmaları, bir devletin nasıl da pespayeleştiğinin resmidir. Bu uygulamaların örneklerini ne yazık ki daha da arttırabiliriz. TC’nin 92 yıllık tarihi, asimilasyon, inkâr ve imha politikalarının sayısız uygulamasıyla doludur. “Ölene şeytan bile karışmaz” diye bilinir. Ama tüm kötülüğün anası olarak bilinen şeytan figürü, bunların yanında masum kalmaktadır.
Devletin güdümünde olan Diyanet’in feda hutbesinde “namus için, bayrak için, vatan için, ezan için fedakârlık; candan, anadan, yardan geçebilmektir” demesi, diğer taraftan tüm halklara Sünni mezhebini dayatması onların nasıl da bin yüzlü olduklarını gösteriyor. Bizler onların tekçiliklerine karşı tüm farklılıklarımızla bir arada durup ama aynı zamanda emekçi olmanın bizleri birleştiren ortak payda olduğunu tekrar tekrar bilince çıkarıp bir arada mücadeleyi büyüteceğiz ve yaşanılabilir bir dünya kuracağız.
link: Okan Üniversitesi’nden bir öğrenci, Devletin Ayrımcı Uygulamaları, 16 Eylül 2015, https://marksist.net/node/4465
İş Cinayetleri Hız Kesmiyor
Düşmanımız Birbirimizle Savaşmamızı İsteyenlerdir!