Dünyada giderek artan bir enerji tüketimi ve bunu karşılamak için de giderek artan bir enerji üretimi var. Türkiye de alt-emperyalist bir güç olarak daha fazla enerji üretmek ve enerjide dışa bağımlılığını azaltmak istiyor. Açgözlülüğünü ise türlü bahaneler kullanarak gözlerden saklamak istiyor. Hükümet, “ekonomimiz büyüyor, ülkemiz gelişiyor, dünyanın 17. büyük ekonomisi olduk” söylemleri ile insanların kafasını bulandırıp kendine pay çıkarıyor. Enerjide dışa bağımlılıktan dem vurup, bunu azaltmak için daha fazla yerli üretimin olması gerektiğini ifade eden hükümet, üçüncü nükleer santral için de yeşil ışık yaktı. Akkuyu’daki nükleer santralden sonra Sinop’ta kurulması planlanan ikinci nükleer santral projesi de Meclis’ten onay aldı. Ayrıca termik santrallerin enerji üretimindeki payı da neredeyse iki katına çıkarılmak isteniyor. AKP’nin planına göre enerji üretiminde kömürün payı %25’ten %40’a çıkarılacak. Bunun yanında Türkiye’de 69 ilde 478 HES var. 61 ilde 534 HES daha yapılması planlanıyor.
Peki, ne yapacağız bu kadar enerjiyi, bu enerji tüketimi çılgınlığı da neyin nesi? Biz işçilerin aldığı asgari ücretle acaba üretilen enerjinin ne kadarını tüketme şansımız var? İstesek de bunu yapamayız zaten. Peki, bizler bu kadar enerjiyi tüketemiyorsak kim tüketiyor, ne için tüketiliyor bu enerji?
Burjuvazi biz işçilere, emekçilere, enerji tasarrufu konusunda hiç de başarılı olmadığımızı söylüyor. Tasarruflu olmalıymışız! Çok fazla doğalgaz kullanıyormuşuz! Kışın sadece tek odanın peteğini aç, orada otur, kombiyi iyice kıs, üşürsen battaniyeye sarıl. Gereksiz lambaları yakma, televizyon ışığı ile otur. Evde olmadığında fişleri prizden çıkar. Gereksiz su harcama, haftada bir banyo yapsan yeter. Ülkemizin ekonomisini düşünmek ve çevreci bireyler olmak için bunları yapmalıyız! Ayrıca doğayı katleden de biziz, onu kâr uğruna talan eden burjuvazi değil! Çeri çöpü dışarı atıyoruz, çevre kirleniyor; bunu yapmasak bakın doğa nasıl korunuyor, ne kadar temiz bir çevremiz oluyor! İşte bu yalanlarla suçu bize atıp kapitalizmi aklamaya çalışıyor patronlar sınıfı.
İşçileri ölesiye sömüren, kâr uğruna kanımızı emen egemenlerin sistemidir kapitalizm. Biliyoruz ki üretilen enerji biz işçiler için üretilmediği gibi, biz işçileri sömürerek üretiliyor. Ne uğruna? Çürümekte olan kapitalizmi ayakta tutma uğruna. Çıkmazda olan kapitalizm, insanı ve doğayı hiçe sayarak ne pahasına olursa olsun bu çıkmazdan kurtulmaya çalışmaktadır. Kurtulmaya çalıştıkça da güçsüz olanı daha çok ezmek istemektedir. Peki, bu noktada bizlere ne görev düşüyor? Tabii ki bu düzene karşı daha fazla örgütlü mücadele!
link: Ankara’dan MT okuru bir sağlık işçisi, Kimin İçin Enerji?, 20 Nisan 2015, https://marksist.net/node/4142
Örtülü Başkana Örtülü Ödenek
Akdeniz’de Göçmen Katliamı Devam Ediyor