"Türkiye Diyarbakır Cezaevi Gerçeğiyle Yüzleşiyor" başlıklı sempozyumun üçüncüsü 3 Aralıkta İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleştirildi. İlki Diyarbakır'da, ikincisi Ankara'da gerçekleştirilen sempozyumun son oturumunda sonuç bildirgesi açıklandı.
Sempozyum, Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İstanbul Eczacı Odası, Karşı Sanat Çalışmaları, Katılımcı Avukatlar Grubu, KESK İstanbul Şubeler Platformu, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı, Türk Tabipleri Birliği, İstanbul Tabip Odası, TUAD-FED, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği ve 78'liler Girişimi'nin katkılarıyla gerçekleştirildi.
Diyarbakır Cezaevi'nde yaşamını yitiren devrimciler ve demokrasi şehitleri için bir dakikalık saygı duruşu ile başlayan sempozyumda, ilk olarak "Diyarbakır Askeri Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu"nun çalışmaları anlatıldı.
Açılış konuşmasını 92 yaşındaki komünist yazar Vedat Türkali yaptı. Türkali, komünistlerin ezilen ulusların ayrı devlet kurma haklarını tanıdıklarını, bunun eski bir kavga olduğunu belirterek Türkiye'de sol hareketin doğuşundan itibaren Kemalistlerce asimile edildiğini anlattı. Bugünkü TKP'yi "Türkiye Kemalistler Partisi" diye adlandırarak eleştiren Türkali, sol hareketi "Kemalizm pisliği"nden arınmaya çağırdı. 75 yıllık mücadele yaşamı boyunca, bu istekle ve merakla bugüne kadar yaşadığını söyleyen Türkali, "biraz daha yaşarsam bunun için yaşayacağım" dedi.
Program Hüseyin Karabey'in hazırladığı, "Resmi Tarihin Kör Karanlığına Yakılan Işık" adlı belgesel gösterimiyle devam etti. Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde zulme uğrayan tanıkların anlatımlarından oluşan belgesel, izleyenlerin adeta kanını dondurdu.
Sempozyumda, 78'liler Girişimi tarafından oluşturulan Diyarbakır Cezaevi Gerçeğini Araştırma ve Adalet Komisyonu'nun üç yılı aşkın süredir yürüttüğü çalışmalar sonucu, 500'den fazla mağdurla yüz yüze yapılan 900 saatlik görüşme kayıtları ve 8000 sayfalık deşifreden elde edilen belge ve bulguların tıbbi, sosyolojik, psikolojik ve hukuki açıdan değerlendirmeleri üç oturumda ele alındı ve sonuçları açıklandı:
· Türkiye 1980 darbesiyle tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşadı.
Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi bu dönemde insanlığa karşı işlenen suçların en önemli merkezi oldu.
· Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlar etnik kin ve öfkenin askeri bir sistem içersinde uygulanmasıdır. Bu vahşet ve zulmün amacı Kürtleri aşağılamak, kişiliksizleştirmek, Kürt kimliğini yok etmek ve Türkleştirmektir.
· Bu cezaevinde yaşananlar Türkiye Devleti'nin bir utancıdır. Anadolu coğrafyasında bir arada yaşamanın, barışın, adaletin ve demokrasinin kurulması için Diyarbakır Cezaevi'nde işlenen bu "insanlığa karşı suçla" yüzleşilmeli ve sorumlular cezalandırılmalıdır.
Ortaya çıkan bu sonuçlara göre Meclis'te Hakikati Araştırma Komisyonu kurulması için çalışma yürütülmesi kararı alındı. İleride sadece tanıkların konuşacağı bir sempozyum yapılacağı duyurularak sempozyum sona erdi.
Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanan vahşetin ve 12 Eylül faşizmine ilişkin hakikatlerin tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarılması çok önemlidir. 12 Eylül faşizmi, yükselen devrimci hareket karşısında burjuvazinin kendi sömürü düzenini korumak için nasıl canavarlaşabileceğinin kanıtıdır. Diyarbakır Cezaevi, bu caniliğin ve vahşetin en azgın örneklerinden birini oluşturmuştur. Kapitalizm, işçi sınıfı tarafından yok edilmediği sürece faşizm tehlikesi her zaman insanlığı tehdit edecektir.
link: Marksist Tutum, “Türkiye Diyarbakır Cezaevi Gerçeğiyle Yüzleşiyor” Sempozyumu, 5 Aralık 2011, https://marksist.net/node/2828
Dersim Katliamı ve Tayyip’in “Özrü”
Modern Emperyalist Egemenlik ve İslami Köktencilik