İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü resimdeki afişi birçok işçi mahallesine asmış. Veremli hastaları bulmak, tedavisi için imkânlar sağlamak ve hastalığı en aza indirmek için yol kat etmekmiş amaç. Ama veremle savaş haftası gibi resmi günler, bürokratik kutlamalar ve asılan afiş ve reklâmlarla bugüne kadar kim kurtuldu bu hastalıktan?
Hepimizin bildiği bir gerçek var ki, o da veremin bir yoksul hastalığı olduğudur. Yoksul işçi ve emekçi mahallelerinde birçok veremli insan görmüş, duymuş veya tanık olmuşuzdur. Oysa verem, hem önlenebilir hem de tedavisi mümkün bir hastalıktır. Fakat bu hastalık hâlâ yok edilebilmiş değil ve veremden ölen pek çok insan var.
Bu pankart gözümüze sokarcasına bir tehlikeye işaret ediyor: Veremli insan sayısı gün geçtikçe artıyor! Bulaşıcı ve tedavi edilmediği takdirde ölümcül bir hastalık olan verem, aynı zamanda toplumsal bir tehdittir. Veremli bir hasta yılda 14 kişiye verem mikrobunu bulaştırma potansiyeline sahip. Veremle ilgili verilere baktığımızda dünyada her yıl 8 milyon kişinin bu hastalığa yakalandığını ve 3 milyon kişinin de verem nedeniyle öldüğünü görüyoruz. Türkiye’deyse her yıl 40 bin kişi vereme yakalanıyor ve bu hastaların ancak 6 bini tedavi olabiliyor.
Özellikle kriz ve savaş dönemlerinde veremli hasta sayısında patlamalar yaşanıyor. Yani tam da içinden geçtiğimiz dönem benzeri dönemlerde aniden hortlayan bir hastalık verem. İşçi mahallelerindeki işsizlik, açlık ve yoksulluk verem hastalığına dönüşüp milyonlara kan kusturmaya başlıyor. Kirli hava, kirli su, kötü çalışma koşulları, rutubetli meskenler, dengeli beslenememek ve önleyici sağlık hizmetlerinden yararlanamamak nedeniyle bir anda işçi ve emekçiler verem mikrobuna karşı çaresiz kalıyorlar. Burjuva devletse bir yandan tam gaz sağlığı paralı hale getirirken, bir yandan da tam bir ikiyüzlülükle “tedavisi ücretsiz hastalık” ibareli pankartlar asıyor. İşçi ve emekçilerin sosyal haklarına saldırıda sınır tanımayan burjuvazi, onları güvenli konutlarda yaşama hakkından da mahrum bırakıyor. İş yasalarındaki işçi haklarını budayarak çalışma şartlarını ağırlaştırıyor. Egemen sınıflar için temel kural “paran kadar sağlık hakkı”dır. Paran varsa tedavi ol, yoksa öl!
Tehditlerin en büyüğü içinde yaşadığımız kapitalist sistemdir. Sağlıklı ne varsa hasta eden, yeni hastalıklar üreten ve kârlı görmediği hiçbir şey için kılını dahi kıpırdatmayan kapitalist sömürü düzeni! Her yanı mikroplu hasta düzen! Kapitalist sisteme son vermedikçe sağlıklı bir toplum inşa edilemez. Yıllar önce önlenen verem hastalığının yeniden hortlamasının nedeni işte bu düzendir. Hastalıkların önlenebilmesi için tüm imkânların alabildiğine seferber edildiği ve tüm hastalıkların ücretsiz tedavi edildiği bir düzeni ancak işçi sınıfı kurabilir. Eğer mücadele etmezsek hepimiz kapitalizmin saçtığı verem ya da başka bir hastalıktan öleceğiz. Tüm hastalıkların tedavisinin ücretsiz olması, ancak kâra dayalı bu sömürü düzeninin son bulmasıyla mümkün olacak.
link: MT okuru bir işçi, Parasız Sağlık mı?, 11 Mart 2008, https://marksist.net/node/1726
Can Veriyoruz
Savaş güzel bir şey mi?