Savaş güzel bir şeymiş gibi anlatılıyor bizlere, ama aslında öyle olmadığını babalarımızın, ağabeylerimizin veya yakınlarımızın karşımızda o ölü yatan, o sararmış yüzlü ve soğuk cenazelerini görünce anlarız. Yüzyıllardır yapılan onca savaşın yaraları daha sarılmamışken, ABD’nin Irak’a girmesiyle yenileri açıldı. Savaşları çıkaranlar korkunç kârlar elde ederken, zararlı çıkan ise hep işçi sınıfı oldu. İşte 1902 Doğumlular adlı kitap da bunların tarihsel bir kanıtını sunuyor. I. Dünya Savaşının konu alındığı kitapta, Almanya’nın kendi çıkarları için bir savaşı başlattığı ve ardından da ülkedeki tüm işçi ve emekçileri kandırarak burjuvaların çıkarları için cephede diğer ülkelerden sınıf kardeşlerini boğazlamaya gönderdikleri anlatılıyor. Bizim babalarımız, kardeşlerimiz veya yakınlarımız da, bir gün bu savaş okunun kendilerine döneceğini düşünmeden, kendilerine sömürüden başka bir şey getirmeyen, hep bizim dediğimiz ve aslında hiç bizim olmayan toprakları korumak için savaşlara katılıyor.
Bir kitapta okumuştum şöyle diyordu: “Benim için insanlar iki gruba ayrılır, ezenler ve ezilenler. Bunların dini, imanı, dili, rengi, ırkı beni ilgilendirmez. Ezen mi ezilen mi ona bakarım. Sen Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelseydin Hıristiyan olacaktın. Bu sen öyle istediğin için değil koşullar öyle gerektirdiği için öyle olacaktı.” Evet, sadece iki sınıf vardır: ezen ve ezilen. Ezilen işçi sınıfının tamamı da böyle düşünmeli bence, ama şimdilik işçi sınıfının çoğunluğu bunun farkında değil. Kitapta, milliyetçilik zehriyle bilinçleri felç edilmiş işçi-emekçi sınıfından insanların nasıl olup da “Alman olmayanlar”ı dışladıkları ve burjuvazinin tuzağına düştükleri çarpıcı biçimde anlatılıyor. Aynı insanlar sonradan, savaşın burjuvazi için kâr kapısı olduğunu, kendilerine bir şey kazandırmadığını gördüklerinde ise iş işten geçmişti. Bir zamanlar sırf “Alman” diye kardeş gibi gördükleri burjuvalar şimdi onları cephelere sürerek ölüme yolluyorlardı. Bunu kitapta anlatan en güzel yerse şu paragraftı:
“Biz savaşı büyük bir kardeşlik bilmiştik; şimdi birden bire kazanç aracı olduğunu bildiriyorlardı. Savaş demek Almanya zengin olmalı su, kömür ocakları, şu ya da bu deniz yolları Almanya’nın olmalı demekti. Bunu kavramıyorduk. Almanya bir işletme, savaş bir girişim, babalarımız da yöneticileri evlerinde oturan bu işletmenin işçileri mi olmuştu? Kahramanlar ne zamandan beri işçilik yapmaya başlamıştı?”
İşte bu kitapta anlatıldığı gibi, yıllar öncesinde bunlar yaşandı ve zararlı çıkan, acı çeken emekçi sınıflar oldu. Şimdi Irak’ta yaşanan savaşta da yine ezilenler emekçiler ve yoksullar. Burjuvaların kurdukları sadece kâr etmeye dayanan bu sistem yıkılmadıkça bu böyle sürecek ve bu sistemi yıkacak tek güç de dünyayı ve her şeyi yaratan işçi sınıfından başka hiç kimse olmayacak. Öyleyse, örgütlenelim ve Marksizmin yolumuza tuttuğu ışıkla bu sistemi yıkana kadar mücadele edelim.
link: Ankara’dan MT okuru bir lise öğrencisi, Savaş güzel bir şey mi?, 9 Mart 2008, https://marksist.net/node/1727
Parasız Sağlık mı?
Fotoğraflarla Emperyalist Savaşın Dehşeti