Türkiye’de son beş ay içinde iki kez seçimlere gidildi, Kürt halkına yönelik kirli savaş azdırıldı, Ortadoğu’daki savaş yangınının alevleri içimize sıçradı. Bu gelişmeler, Türkiye’de işçi sınıfının en temel sorunlarını gündemde en son sıralara itiyor. Bu sorunların en önemlileri arasında yer alan işsizlik, ağır siyasi tablonun gölgesi ardında büyümeye devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı “İşgücü İstatistikleri”ne göre, 2015 yılı Temmuz döneminde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 103 bin kişi artarak 2 milyon 970 bin kişi oldu. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısı ise 3 milyon 96 bine çıktı. TÜİK’in açıkladığı rakamlara, umudu olmadığı için ya da diğer nedenlerle son 4 haftadır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle işsiz sayılmayanlar dâhil değil. Bu kesimler de eklendiğinde işsiz sayısı 5 milyonu geçiyor, işsizlik oranı %16’ya yaklaşıyor. İşinden memnun olmayan ya da eksik ve yetersiz istihdam edilenler eklendiğinde ise sayı 6 milyonu aşıyor. Bu rakamın geniş işgücü içindeki payı %19’a ulaşıyor. İşsiz kitlesi içinde uzun süreli işsizlikle boğuşanların sayısı da çok büyük bir orana tekabül ediyor. Son bir senedir işsiz olan insan sayısı 1,5 milyonu geçiyor. Ekonomik kriz dikkate alındığında, bu sayıların hızla artacağı da ortada.
Burjuva siyasetçiler, patronlara daha fazla teşvikte bulunarak ve yatırımların önünü açarak istihdamı arttıracaklarını ve işsizlik sorununu böylece çözeceklerini iddia ederek emekçi kitleleri kandırmaya çalışıyorlar. AKP hükümeti de şimdiye dek bu doğrultuda, patronlara büyük kıyaklar anlamına gelen nice teşvik paketi çıkardı. AKP iktidarı döneminde yürütülen politikalarla Türkiye dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına girdi. Ne var ki, patronlar sınıfının övündüğü bu büyüme de, sermayenin işçi sınıfının sırtından elde edilen kârların katmerlenerek artmasını hızlandıran teşvikler de işsizliği azaltmadı. Aksine, işgücü daha da ucuzlarken, işsizlik kangrenleşen bir sorun olarak artmaya devam etti, ediyor.
Son 10 yılda iş saatleri uzadıkça uzadı. Türkiye’de yıllık ortalama çalışma süresi OECD ortalamasından 100 saat fazla. Taşeron işçi sayısı katlanarak artıp 3 milyona yaklaştı. Artan işsizlik, çalışmaya devam eden işçiler üzerinde büyük bir baskı yaratarak örgütlenmenin ve hak aramanın engeli haline geldi. İşçiler hak aradığında her seferinde sermeyenin ve hükümetin baskılarıyla karşılaşıyorlar. Sınıf dayanışmasının ve mücadelenin örülememesinin de etkisiyle grevler kolayca yasaklanıyor. Tüm bu faktörler yoksulluğun ve işsizliğin daha da artmasının önünü açıyor. Böylelikle yoksulluk içinde yaşayan insanların sayısı 17 milyonu aştı. Yani tepe tepe kullanılan teşviklerden, coşan yatırımlardan, büyüyen zenginliklerden işçilerin payına sadece sefalet ve işsizlik düşüyor.
İşsiz kalmak işçiler için açlık, yıkım ve büyük bir çıkışsızlık hissi anlamına geliyor. Bu durumun toplumsal patlamalara yol açacağından korkan burjuva ekonomistler, hükümete işsizlik sigortası fonundan yararlanmayı kolaylaştırmayı ve yararlanma süresini uzatmayı öneriyorlar. Mesleki eğitim kurslarını arttırmayı ve okuldan yeni mezun olan genç işsizlere iş buluncaya kadar 5 ay süreyle işsizlik sigortası verilmesini tavsiye ediyorlar. Ancak hükümet bu konuda henüz bir adım atmış değil. Üstelik bugüne kadar yaptıkları dikkate alındığında, hükümetin işsizlik fonundan yararlanmayı işçilerden ziyade patronlar için kolaylaştırmaya devam edeceği kolaylıkla öngörülebilir.
İstihdam yaratma bahanesiyle işsizlik fonunu patronların yağmasına açan hükümet, 2002’den bu yana işsizlik maaşından yararlanmak üzere başvuru yapan 5,7 milyon işçinin 1,7 milyonunu geri çevirdi. Fondan yararlanan işçilerse en fazla 10 ay süreyle işsizlik maaşı alabildiler. İşsizlik sigortası prim ödemeleri toplamı 2013 yılında 1 milyar 272 milyon lira, 2014 yılında 1 milyar 658 milyon lira olmuştu. İşsiz sayısı milyonlara ulaşmasına rağmen, 2015 yılının ilk 6 ayında yapılan toplam işsizlik maaşı ödemesi tutarı ise 1 milyar 54 milyon lirada kaldı. Böylelikle fonda biriken para 85 milyar lirayı aştı. Ancak hükümet zaten düşük ücretlerle boğuşan işçiden kesinti yapmaya ve bu fonu teşvik adı altında patronlara akıtmaya devam ediyor.
Hükümet, patronlar ve burjuva ekonomistler yüzsüzlükte sınır tanımıyorlar. Kaşıkla verip kepçeyle aldıklarını inkâr ederek işverenlerin de fona katkı sağladığını, dolayısıyla fondan yararlanmanın onların da hakları olduğunu iddia ediyorlar. Fonun kullanımı söz konusu olduğunda utanmadan adaletten söz ediyorlar. Oysa yukarıdaki rakamlar her şeyi açıklamaya yetiyor. Bu fon sayesinde patronların SGK prim maliyetleri büyük oranda karşılanırken, işçilerden yapılan kesintiler azalmak bir yana artarak devam ediyor. İşçilere “sizden çok kesinti yaptık, bir müddet kesinti yapmayalım” diyen çıkmıyor. İşsizlerin fondan yararlanmasının önüne türlü engeller dikilirken, sermayeye büyük kolaylıklar sağlanıyor. Patronlara sağlanan teşviklerin biri bitmeden öteki açıklanıyor. İşsizliği azaltmak için bu fonu kullanarak kamuda istihdam edilen işçi sayısının arttırıldığından dem vuran AKP hükümeti, bu işçilerin en fazla 6 aylık süreyle çalıştırıldığı gerçeğini hasıraltı ediyor. Bu işçilerin kadrolu ve güvenceli bir işe kavuşturulması konusunda ise tek laf edilmiyor. Fonun kullanımına ilişkin tartışmalar ve sendikaların itirazları devam ederken AKP hükümeti bildiğini okumayı sürdürüyor. Sözde fonun yönetiminde söz sahibi olan sendikalar tüm kararların dışında tutuluyor.
2015’in Nisan ayına kadar hükümet fonda biriken paranın %30’luk kısmını kullanma tasarrufuna sahipti. Nisan ayında işçi örgütlerine danışılmadan alınan bir kararla, bu oran, “aktif işgücü programları ve toplum yararına çalışmaya aktarılacak kaynak” adı altında arttırıldı. Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, fonun bir önceki yıl prim gelirlerinden söz konusu alanlara aktarılacak kaynak 2015 yılı için %42’ye çıkarıldı. Böylelikle fazladan 2,8 milyar liranın patronların hizmetine sunulması kararı alındı. Ancak bu karar alınırken, bugüne kadar patronlara kaynak akıtma ve işçilerden kısma formülüyle istihdamın ne kadar arttığına ilişkin hiçbir açıklama yapılmadı. İşsizlerin fondan alacağı payın arttırılıp arttırılmayacağına dair tek söz edilmedi.
Elbette AKP hükümeti böylesine pervasız davranırken işçilerin örgütsüzlüğünden yararlanıyor. Bilinç ve örgütlülükten yoksun işçi sınıfı işsizlik kırbacının altında inim inim inlerken, işsizlik sigortası fonunu kurtlar sofrasına terk ettiğinin farkına varamıyor.
Sayısı milyonları bulan işsizlerin sorunlarını işsizlik sigortası ile telafi etmek elbette mümkün değildir. Ancak iş güvencesinin yok edildiği Türkiye’de işsizlik sigortası hakkının korunup geliştirilmesi büyük önem taşıyor. İşsizlik fonunun yağmalanması karşısında sessizliğini bozarak mücadeleye girişen işçi sınıfı, yarının daha büyük mücadeleleri için de idmanlı olacaktır. İşsizlik sigortası fonunun kaderi de, işçilerin kendi elleriyle yarattığı zenginliklerden ve kaynaklardan daha fazla pay alması da, verilecek mücadelenin gücüne ve kararlılığına bağlıdır. Elbette işsizliğin ve onun kaynağı olan kapitalizmin kurutulabilmesi de…
link: Ezgi Şanlı, Büyüyen İşsizlik Rakamları ve İşsizlik Sigortası, 3 Kasım 2015, https://marksist.net/node/4566
Ankara Katliamının Ardından AKP’nin Manipülasyonları
Büyük İnsanlığın Umudu