Büyük insanlık sekizinde işe gider
Yirmisinde evlenir
Kırkında ölür
Büyük insanlık.
Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
Pirinç de öyle
Şeker de öyle
Kumaş da öyle
Kitap da öyle
Nâzım, henüz küçük bir çocukken, dünya birinci emperyalist paylaşım savaşının alevleriyle kavrulmaktadır. Dünyanın tüm ezilenleri yüzlerini sonu gelmeyecek sanılan bu savaşın bitmesini sağlayan Rus işçilerine dönmüştür. Rusya’da işçiler iktidarı ellerine almış, barışı sağlamış ve daha güzel bir dünyanın mümkün olduğunu, işçilerin yepyeni bir dünya yaratabileceğini bir kez daha kanıtlamışlardır. Daha önce yazmış olduğu bir şiirde onlardan, işçilerden bahsetmiştir Usta. Toprakta karınca, suda balık kadar çoktur işçiler. Doğrulup ayağa kalkarlarsa yeryüzündeki her şeyin bahtı değişecektir. Rusya’da olanlar, Rus işçilerinin Nâzım’ı haklı çıkardığı ve derinden etkilediği bir devrim sürecidir. Nâzım Usta dizelerini coşkuyla yeniden yazar:
demir, kömür ve şeker,
ve kırmızı bakır,
ve mensucat,
ve sevda ve zulüm ve hayat,
ve bilcümle sanayi kollarının,
ve küçük ve büyük ve beyaz rusya ve kafkasya, sibirya ve türkistan,
ve kederli volga yollarının
ve şehirlerin bahtı
bir şafak vakti değişmiş oldu.
bir şafak vakti karanlığın kenarından
karlı çizmelerini o n l a r
mermer merdivenlere bastıkları zaman...
Tüm dünyanın bahtı değişsin diye, mücadelesine devam eder işçi sınıfının ozanı.
Dünya bu savaşların ikincisine şahit olurken tüm dünyada yaşanan vahşetin acıları yansır Nâzım’ın dizelerine. Bu dizelerde en çok da çocuklar vardır. Yedi yaşında Hiroşimalı bir kız ölürken, onun yanı başında can vermişçesine acılıdır Hikmet:
Saçlarım tutuştu önce
gözlerim yandı, kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
Bu şiiri dinleyen Japon çocuklar nasıl olup da kendi acılarının başka bir dilde böylesine yürekten anlatılabildiğine şaşırırlar ve kavrarlar Nâzım Hikmet’in farkını. Çünkü o bir komünisttir. İnsanın insanı sömürmediği bambaşka bir dünya düşlemektedir. Dünyanın diğer ucundaki insanların acıları kendi acıları, sevinçleri kendi sevincidir. Amacı dünyadaki tüm insanların bahtiyar olmasıdır. Ama bilir ki bu ümidinin düşmanları vardır. Tüm yüreği ve gücüyle dikilir bu düşmanların karşısına. İşçilerle, ezilenlerle omuz omuza saf tutar.
Doğduğu topraklarda da işçiler başkaldırmayı öğrenmeye başlar. Tıpkı güneşe uzanmak için başını kaldıran bir filiz gibi. Çatlayan bir tohum gibi. Ozanın yüreğinden dizelerine, oradan bu toprakların işçi sınıfına bir selam dökülür:
Türkiye işçi sınıfına selam
Selam yaratana
Tohumların tohumuna
Serpilip gelişene selam
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir.
Haklı günler, büyük günler
Gündüzlerinde sömürülmeyen
Gecelerinde aç yatılmayan
Ekmek gül ve hürriyet günleri
Türkiye işçi sınıfına selam
link: Ezgi Şanlı, “Büyük İnsanlığın” Büyük Şairi: Nâzım Hikmet, 3 Haziran 2009, https://marksist.net/node/2149
BDSP’lilere Yapılan Saldırılar Protesto Edildi
Emperyalist Savaşın Ateşi Pakistan’ı da Yakıyor