Barışa ve sevgiye susayan bir çocuk gibi suya susar toprak, çıra gibi yanar Temmuz vakti. Temmuz olunca toprağa düşer bahar ayında çiçeklenen bademler, toprak kucaklar bademleri. Günlerden 20 Temmuzdu, toprak kucakladı yere düşen 33 bedeni. Sarı sarı buğday başaklarının kokusu yayılır Temmuz ayında. Kan kokusu yayıldı, tarih 20 Temmuz 2015 idi. Toprak, bombaların ortasında yanan 33 bedenle birlikte yandı bir Temmuz vakti. Toprak ağladı, su ağladı. 6 yıl geçti, badem ağaçları eskisi gibi çiçeğe durmadı.
“Hiçbir düş yarım kalmayacak!” diye yola çıkan 33 düş yolcusu yollarından alıkoyulalı 6 yıl oldu. Yüreklerinde yarınların umudunu, torbalarında çocukların sevincini ve oyuncaklarını taşıyan 33 genç, 6 yıl önce Suruç’ta katledildi. Umut eden, kavga veren, düşler kuran 33 gencimiz, bombayı IŞİD’in eline tutuşturan sömürücü egemenler tarafından katledildi. Düş yolcularıydı, hayalperest değillerdi. IŞİD çetelerinin ağır kuşatması altında harabeye dönen Kobanê’deki yıkıma sessiz kalmayan bu gençler, Kobanê’nin yeniden inşası için çeşitli kentlerden yola çıkmışlardı. IŞİD tarafından yerle bir edilen kent için yürüttükleri kampanyalar sonucunda topladıkları kitapları, oyuncakları, gıda maddelerini Kobanê’nin çocuklarına ulaştırmak, bir kenti yeniden ayağa kaldırmaktı dertleri.
Tarih 20 Temmuz 2015. Yer Suruç Amara Kültür ve Sanat Merkezi önü. Sınırın bu yanı Suruç, öte yanı Kobanê… Çoğu SGDF’li yaklaşık 300 sosyalist genç, sınırı geçmeden önce Amara Kültür Merkezi önünde düzenledikleri basın açıklaması sırasında bombalı saldırıya uğradı, 33’ü can verdi, yüzün üzerinde genç yaralandı. Düşleri ve umutları sınırları aştı fakat 33 beden Suruç’un öte yanına varamadı. Ellerinde pankartlarıyla, dillerinde sloganlarla son marşlarını söyleyen 33 canımız, geriye kalanlara sorulacak bir hesap daha bırakıp gitti.
Ne yas tutuyoruz, ne de yalnızca gidenleri anmakla yetiniyoruz. Hesap sormakla, hatırlamakla mükellefiz. 7 Haziran seçimlerindeki yenilgiyi sindiremeyenler totaliter rejimin inşa sürecini “resmen” başlatmışlardı Suruç’un peşi sıra Türkiye’nin çeşitli kentlerinde patlayan bombalarla, Kürt illerinde yaşatılan vahşetle faşist tırmanış hızlandırılmış, totaliter rejimin zemini döşenmişti. O günden bu güne bu topraklar her güne yeni bir acıyla, gözyaşıyla, uyandı. Hesabı sorulmamış katliamlara yenileri eklendi. Hesap defteri kabardıkça öfke çoğaldı, yitirilenler unutulmamaya ant içildi.
Suruç Katliamına ilişkin “yargılama” sürecinin başından bu yana 19 duruşma görüldü. Faillerin korunduğu, avukatların taleplerinin her defasında mahkeme heyeti tarafından reddedildiği, Ankara Katliamı davasından tutuklu olan Yakup Şahin’in bu davada da fail olarak iddianamede yer aldığı ve tek tutuklu sanığın duruşmalara bile katılmadığı yargılama süreci devam ediyor. Tüm örtbas taktiklerine rağmen avukatlardan oluşan “Suruç İçin Adalet Platformu” ve “Suruç Aileleri İnisiyatifi”, yaralılar ve tanıklar adalet arayışını sürdürüyor. Suruç’un hesabı yalnızca mahkeme kapılarında değil sokaklarda, meydanlarda sorulmaya devam ediyor. 6 yıldır “Suruç İçin Adalet, Herkes İçin Adalet!” denilerek hesabı sorulmaya çalışılan Suruç katliamı, bu sene de katliamın gerçekleştiği yerde, birçok kentin meydanında, yaşamını yitirenlerin mezarı başında düzenlenen anma törenleriyle, etkinliklerle, adalet zinciriyle protesto edildi. Birçok protesto gösterisi polis saldırısıyla engellenmeye çalışıldı, protestoya katılanlar gözaltına alındı.
Katliamın zeminini hazırlayanlar, göz göre göre gelen katliamı engellemeyenler, katliam perdesini aralamak isteyenlere baskılarla, yasaklarla, gizlilik kararlarıyla engel olanlar bugün de mücadele bayrağını taşıyanlara, inatla hesap soranlara saldırarak Suruç katliamının esas faillerinin kim olduğunu gösteriyor. Ülkeyi koyu bir karanlığa sürüklemek için Suruç katliamına yol verenler, bugün de Kürt düşmanlığını kaşıyarak Kürtlere yönelik saldırılarına, Alevileri, muhalifleri, sosyalistleri hedef tahtasına koymaya devam ediyorlar.
Her gün saçılan pisliklerinin üzerine yenileri eklenirken saldırılarında da sınır tanımayan rejim, örgütlü bir karşı duruş olmadıkça durmayacak, doymayacak. Ancak örgütlü mücadeleyle tüm acıların, katliamların gerçek hesabının sorulacağını bilenler de durmuyor, durmayacak. Emekçilerin yükselteceği mücadele bayrağı altında zalimlerden hesap sorulacak, hiçbir düş yarım kalmayacak!
link: Suna Akaltan, 6. Yılında Suruç Katliamı: “Hiçbir Düş Yarım Kalmayacak!”, 20 Temmuz 2021, https://marksist.net/node/7413
Utanç Sınırları Aşılmayı Bekliyor
Kültürel Çölleşme ya da AKP Müteahhitlerinin “Sanat” Eserleri