Bir süre önce televizyonlarda ve gazetelerin tam boy sayfalarında bir reklâm yayınlandı: “Meslek lisesi memleket meselesi”. Koç holding ve vakfı yememiş içmemiş meslek liselerini kendine dert edinmiş, hatta bunu bir memleket meselesi olarak sunmaktan geri durmamış. Bu soruna neden bu kadar duyarlı olduğuna ve nasıl çözmeye çalıştığına baktığımızda, burjuvaların kendi çıkarlarına olmayan hiçbir sorunu gündemlerine almadıklarını ve tam bir ikiyüzlülükle kendi çıkarlarını toplumun genel çıkarı olarak sunduklarını görüyoruz.
Bildiğimiz gibi meslek liselerinde teknik eğitim verilmektedir. Bu öğrenciler otomotiv, makine, metal, bilgisayar, elektrik, elektronik gibi bölümlerden kalifiye genç işçiler olarak mezun olurlar. Kendi alanlarında biraz daha eğitime ihtiyaç duyduklarında üniversite bünyesindeki yüksek okullara sınavsız girip okuyan bu öğrenciler, aylık 160 milyon staj ücreti alarak, ezilmeyi, kanaat getirmeyi öğrenmiş, öfkesi ağır çalışmayla bilenmiş ve kendini sanayinin içinde bulmuş bir halde toplam 6 yıllık eğitimlerini tamamlarlar. Aynı branşta mühendis olmak istediklerinde ise, patronların lise ya da yüksek okul mezunu teknik elemanlara daha çok ihtiyaç duymalarından dolayı, önlerine yasal engeller çıkarılmakta ve sınav sistemini aşamadıklarından mühendis olamamaktadırlar.
Hal böyleyken Koç topluluğunun eğitim sorunlarına mı el attığı yoksa ucuz işgücüne mi iyiden iyiye kafayı taktığı belirsizdir. Sanayideki uluslararası rekabet ve kapitalizmin yaşamaktan kendini kurtaramayacağı ekonomik krizler bu dönemde artık geçmişten farklı olarak sermayedarları farklı alanlarda atağa kaldırıyor. Ve ne acı ki, işçi sınıfının çocuklarına daha beter çalışma koşulları ve gelecek sunarlarken prestij kazanmaktan ve yoğun sömürüyle rakiplerinden bir adım önde olmaktan geri durmuyorlar. Tıpkı bilgisayar sektöründeki krizin okullara ve öğrencilere ucuz bilgisayar kampanyaları olarak yansıması gibi. Sermayedarlar ve onların her türden kampanyaları stoklarını eritmek ve yeni stoklar yaratabilmek üzere kurulu. 8 bin öğrenciye burs adı altında sunulan bu koca yalan, gerçekte her ay öğrencilere 50 milyon vererek borçlandırmak ve mezun olur olmaz kendine bağlamak, çok düşük bir staj ücreti ödemek ve kendi işletmelerinde asgari ücret düzeyinde çalıştırmaktan öteye gidemiyor. Üstelik verilen burslar belli koşularda verilip belli koşularda kesilebilecek. Koç holdingin umurunda olan gençler değil, dinamik, kalifiye işçilerin yıllarca kanını emmek ve kendine borçlu olan bu küçük işçileri kendi istediği koşullarda uzun süre çalıştırmaktır. Amaç, gençlere gelecek vaadi altında patronların geleceğini garantiye almaktır. Yani bu genç işçiler savaş dâhil her türlü eyleme kayıtsız, okumayan, tartışmayan bireyler olarak, okul atölyelerinden askere, oradan da ağır işletmelere akacaklar. Onlar, onların çocukları, onların ve onların çocukları…
Okullarda, işyerlerinde, mahallelerde, kısacası her yerde sınıf mücadelesini anlatmak ve her yerde burjuvaziyi, onun politikalarını ve kapitalizmi teşhir etmek zorundayız. Öğrenci, genç, işçi, işsiz örgütlenmeliyiz. Aksi halde patronlar canlarının istediği ve çıkarlarına olan her politikayı “memleket meselesi” olarak sunarak kendilerini kurtarıcı, işçileri ve onların çocuklarını ise kurban yerine koymaktan vazgeçmeyeceklerdir. Bugünün ve yarının genç işçileri sermayedarların politikalarını, yaşayarak ve bedelini ağır ödeyerek değil, sınıf mücadelesinin deneyiminden geçerek öğrenmeliler.
link: İstanbul’dan bir eğitim işçisi, Meslek Lisesi: Patronların Semirme Meselesi, 28 Ocak 2007, https://marksist.net/node/1350
Lenin’e Dair - Tarihte Bireyin Rolü
Hangisini istersiniz: Cennet mi, Cehennem mi?