Dünya kapitalist sisteminin yüreğine korku salan ve dünyayı sarsan on gün diye adlandırdığımız Ekim Devriminin üzerinden 88 yıl geçti. Ancak devrimle kurulan işçi iktidarı bürokratik bir diktatörlüğe dönüşüp yıkılsa da, Ekim Devrimin yaktığı ateş sönmedi ve hâlâ dünya proletaryasına ışık tutmaya devam ediyor. Aradan yıllar geçmesine rağmen, yeni Ekim Devrimleri gerçekleşmedi ve kapitalizm yaşamaya devam ediyor. Sayısız devrimci fırsatların yaşanmasına rağmen dünya devriminin olmayışı, bizlere Ekim devriminden daha fazla ders çıkarmamız gerektiğini kanıtlıyor. Ekim Devriminin oluşumunu ve başarısını sağlayan neydi? Neden Avrupa’da devrim için nesnel koşullar varken, kapitalist gelişkinlik açısından çok daha geri bir ülkede işçi devrimi gerçekleşti? Çünkü nesnel koşullar olarak adlandırdığımız işçi sınıfının devrimci kabarışı olmasına rağmen bu kabarışı doğru yöne kanalize edecek ve işçi sınıfına iktidarı gösterecek bir devrimci önderliğin olmayışı, Avrupa’da devrimin yenilmesine yol açmıştır. Var olan önderlikler ise işçi sınıfına iktidarı göstermek yerine, yaratılan devrimci kabarışın sistem içinde tutulmasını sağlamıştır. Devrimin gerçekleşmesini sağlayacak olan öznel koşul dediğimiz devrimci parti, sadece Rusya’da ve Lenin tarafından yaratılabilmişti.
Kitlelerle sağlam bir bağ kuran ve canlı hücrelerden oluşan Bolşevik Parti, uzun ve meşakkatli bir yoldan geçerek devrime önderlik etmeyi başardı. Ekim Devriminin başarı ile sonuçlanması, tamamen Bolşevik Partiye bağlıydı. Eğer Bolşevik Parti olmasaydı, Şubat devrimi, burjuvazinin egemenliğini tesis etmesinden başka bir işe yaramayacaktı. Ancak Lenin olmadan Bolşevik Partinin bunu başaramayacağını, Şubattan Ekime kadar geçen süreç kanıtlamıştır. Lenin’in tren garında yapmış olduğu konuşma ve bu konuşmada, Rus devriminin dünya sosyalist devriminin ilk adımı olduğunu söylemesi, gerek sosyalist partileri gerekse Bolşevik Partiyi şaşırtmıştı. Bolşevik Partinin geçici hükümeti desteklemesi devrim açısından kabul edilemez bir şeydi. Ve Lenin Rusya’ya geldiğinde Nisan Tezlerini yazmış ve bunu tüm yoldaşlarına kabul ettirmiştir. Nisan Tezleriyle ikili iktidar fikrini silip atan Bolşevikler, Lenin’in ortaya koyduğu işçi sınıfının doğrudan iktidarını savunan “bütün iktidar sovyetlere” şiarını yükseltmişlerdir. Lenin’in parti içindeki müdahaleleri olmasaydı, Bolşevik Parti Menşeviklerin peşine takılmaktan kurtulamayacaktı. Lenin’in yine merkez komitesinde Bolşevik Partiyi ayaklanmaya ikna etmesi ve ayaklanma zamanını belirlemesi ancak bir önderin hissedebileceği ve karar verebileceği bir durumdu. Devrimden önce ve devrimden sonra Lenin’in vermiş olduğu kararlı mücadele sayesinde, devrim gerçekleşmiş ve yaşatılmaya çalışılmıştır.
Devrimden sonra proletarya diktatörlüğünü bekleyen yığınla sorun ortaya çıkmıştır. Bu sorunların getirmiş olduğu yükü göğüslemek, devrimin yaşatılması ve yayılmasını sağlamak gerekiyordu. Lenin fiziken iş göremez hale gelinceye dek mücadeleye devam etti. Burada amaç Lenin’i kutsamak ve partiyi yadsımak değildir. Çünkü Lenin’i Lenin yapan Bolşevik Partisidir. Bir önderin, önderlik vasfını kazanması için, bir parti ya da kolektif yaratması gerekir. Önderlik, tek kişinin gerçekleştirdiği bir eylem değildir. Lenin’in yaptığı şey, kendi tarzında bir kolektif yaratmaktı. Bolşevik Parti işte bu tarzın sonucudur.
Lenin öldüğünde hiç kimse onun yerini alamadı. Troçki bile onca birikimine rağmen Bolşevik Partinin içinde bürokrasinin kurbanı oluverdi. Ne Zinovyev ne Buharin ne de Kamanev sıradan insanlar değildi. Lenin tarafından eğitilen nitelikli kişilerdi. Ancak bütün bunlar olmasına rağmen, Lenin olmadığında yanlış yapanlar yine de bu Bolşevik önderlerdi. Bugün kapitalizm çürüyor ve yeni bir Ekim devrimiyle yıkılmayı bekliyor. Ekim Devriminden ve onun önderliğinin başına gelenlerden ne kadar ders çıkartabilmişsek ve devrimci önderliğin dünya devrimindeki rolünü ne kadar iyi kavrayabilmişsek dünya devrimi bizim için o kadar yakındır. Yaşasın Ekim Devrimi ve onun sönmeyen ateşi!
link: Topkapı’dan devrimci Marksist bir işçi, Lenin ve Ekim Devrimi, 7 Kasım 2006, https://marksist.net/node/982
Marksizm İçin Atan Bir Kalp Durdu!
Emperyalizm ve Papalık