7 Haziran seçimlerinde istediği sonucu alamayan AKP ve Erdoğan, seçimlerin tekrarlanması için gerekli çalışmaları yürüttüler ve hükümet kurulamadığı için de erken seçim dediler. 1 Kasım seçim tarihi belirlendikten sonra AKP’nin temel sloganı “istikrar sürsün” oldu.
Ekonomik istikrarsızlık ve siyasal krizin iç içe geçtiği bir dönemde “istikrar sürsün” şiarıyla kitlelerden oy istemek ve bunun zeminini döşemek sadece burjuva siyasetçilere özgü bir şey olsa gerek. AKP iktidarı döneminde görüntüde ekonomik kriz yaşanmadı. Kürt açılımı adı altında Kürt sorununu çözüyormuş gibi de yaptılar. 7 Haziran öncesinde asker cenazeleri de gelmiyordu. Halkın iradesi deniliyordu. Ne olduysa 7 Hazirandan sonra ülkede birden kaos yaşanmaya başlandı. Halkın iradesi yok sayıldı. Doğuda çatışmalar tırmandırıldı, asker ve polis cenazeleri gelmeye başladı. HDP’nin yüksek oy aldığı yerlerde sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar başladı. HDP binalarına saldırılar yapıldı. Katledilen Kürt çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar terörist ilan edildi. Suruç’ta, Ankara’da bombalar patladı ve toplu katliamlar yaşandı. Toplum korku ve baskı altına alındı.
Fabrikalarda da durum farklı değildi. Özellikle işsiz kalma korkusu hâkimdi bu süreçte. Bu kaos devam ederse fabrikalar kapanır ya da küçülmeye giderse işsiz kalırım korkusu öne çıktı. Ekonomik olarak zaten zor durumda olan, ayın sonunu getirebilmek için fazla mesailere boyun eğen, hayatının büyük bir kısmını tezgâh başında geçiren işçi, üç kuruş ücretten de olmamak için iyice kabuğuna çekildi.
Sanki bu yaşananlar AKP hükümeti döneminde yaşanmıyormuş gibi, “kaos istemiyorsanız, istikrar sürsün istiyorsanız 400 vekil verin, tek parti hükümeti olsun, koalisyon olmasın” söylemleriyle kitlelerden oy istediler. 400 vekil alamadılar ama AKP tek başına iktidar oldu. Şimdi sormak gerekir: Kaos bitti mi? İstikrar geldi mi? Kaosun sorumlusu kim?
Seçim sonrasında doğu illerinde yasaklı bölgeler ilan edilip insanlar yine ölüme, açlığa, susuzluğa mahkûm edildi. Her gün bir yerlerde sokağa çıkma yasağı konuluyor, sivil insanlar öldürülüyor, doğmamış bebekler anne karnında katlediliyor. Askeri çatışmalar devam ediyor. Hani istikrar gelecekti, kaos bitecekti? İstikrar çatışmaların devam etmesi mi, kadınların, çocukların evlerinin önünde öldürülmesi mi?
Biliyoruz ki bu kaosun sorumlusu sistemin kendisi ve onun siyasi temsilcileridir. Kaosu yaratanlardan çözüm beklemek ise işçi-emekçilerin ve ezilen halkların ne kadar örgütsüz olduğunu gösterir. O nedenle asıl çözümü kendi gücümüzde görüp örgütlenmeli, kaosun sorumlusu olanlardan hesap sormak için örgütlü mücadele etmeli.
link: Kıraç'tan bir işçi, Kaos Bitti mi?, 27 Kasım 2015, https://marksist.net/node/4598
Türkiye Rus Uçağını Düşürdü: Savaş Derinleşiyor
Kapitalizmi Ali Koç Değil İşçiler Yıkacak