14 Şubat sevgililer günü! Kimi acaba ne hediye alsam diye düşünüp dururken, bazıları da maddi sıkıntılardan dolayı sevgilisine hediye alamama korkusuna kapılıyor! Öyle ya sevdiğine bir şey almalı, yoksa sevdiğin nereden belli olacak!
Seviyorsan ispat edeceksin! Nasıl mı? Aldığın hediyenin kalitesine ve fiyatına göre... Örneğin, Tokyo’da özenle yapılan bir sevgililer günü hediyesi! Pırlantalarla süslü, fiyatı mı, fazla bir şey değil, sadece 6 trilyon! Evet 6 trilyon. Çok seviyorsan, ya mücevherlerle süslü bir kolye veya son model araba. Eee seviyorsan alırsın! Ama seçme hakkın da çok. Al ama ne alırsan al! Şunu da unutma, sevgin aldığın şeye göre belli olur. Bu hediyeler öyle kuru kuru da verilmez ki! O eskidendi. Güzel bir yemeğe gidersin, göz göze bakışmaların içinde hediye verilir. Yeni adettir!
Evet dostlar, ne güzel değil mi birinin bizi sevdiğini beli etmesi ya da bizim birini sevmemiz. Fakat biz sevdiğimiz kişilere sevgimizi metalarla mı belli etmeliyiz? Sevgimiz böyle alınıp satılan bir şey mi? Yaşadığımız topluma yani kapitalist topluma baktığımız zaman nasıl ki her şey alınıp satılan bir metaya dönüştürülmüşse sevgi de bir metaya dönüştürülmüş durumda. Kapitalistler bizi cezbeden insani duygularımızı da bir pazar konusuna dönüştürmüş durumda. En insani duygularımızı sömürerek bir sürü günler yaratarak (anneler günü, babalar günü, doğum günü, öğretmenler günü, sevgililer günü vs.) elindeki mallarını elden çıkarıp kârına kâr katacağı bir pazar yaratmıştır. Ve bu özel günler geldiği zaman vitrinler süslenir: boy boy gazete afişleri, bir sürü reklâmlar, her yaşa her kesimin ekonomik durumuna hitap eden ürünler… Al, ama ne alırsan!
Oysa şu gerçek de gizlenemez durumdadır. Bu tam anlamıyla bir tüketim günüdür. Kapitalistlerin böyle günleri el üstünde tutmasının sebebi budur. Daha çok mal satmak, daha çok kâr elde etmek. Kapitalizm için her şey paradır. Aldığımız nefesten, attığımız adıma, içtiğimiz suya kadar. Marx “bir kapitalist gölgesini satamadığı ağacı keser” diyerek çok güzel anlatıyor aslında kapitalizmin cibilliyetini. Bu sözlerin ne kadar da doğru olduğunu görüyoruz günümüz kapitalist işleyişine baktığımız zaman.
Bir kapitalist için o günün önemini o gün elde ettiği kâr belirler. Eğer ki biz sevgimizi alınıp satılan meta parçalarının üzerine inşa edersek, bu inşaatın harcı biz, mimarı da kapitalistler olacak demektir. O zaman sonumuz hayrola!
Evet dostlar! Dostluklar da, sevgiler de kapitalistlerin arzuladığı üzere pazar konusu durumuna dönüşmüş durumda. Gerçek dostluklar, sevgiler alınıp satılan metalar olamazlar. Kalıcı sevginin yolu güven temelinde oluşur. Güven kendiliğinden oluşan bir şey değildir. Güven ancak ortak amaç için bir araya gelen ve bu amaç için mücadele eden insanlar arasında olur. Ve bu güveni sağlamadan sevgi kalıcı bir sevgiye dönüşemez. Bu en insani duygularımızın kapitalistlerin kâr konusu haline dönüşmesini istemiyorsak; gerçek sevgi, gerçek dostluklar için güven temelinde mücadele etmeliyiz. Sevgi hediyeler değil, emek, mücadele, dayanışma ve güven ister!
Güzel bir dünya, iyi bir gelecek için devrimci mücadele bayrağını yükselt!
link: bir işsiz işçi, Sevgi hediye değil, emek, mücadele, dayanışma ve güven ister!, 6 Aralık 2006, https://marksist.net/node/927
Petrol-İş’te Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı Tartışıldı
Sıra 14 Şubat’ta saldırın mağazalara!!!