Sınıflı toplumlarının oluşmasıyla birlikte kadınlar hep insanlığın ezilen cinsi oldu. Kadın aşağılandı, yok sayıldı, “görev ve sorumlulukları” belirlendi ve bir çerçeveye hapsedilmek istendi. Kadına, ne istediği, ne hayalleri, ne de özlemleri soruldu. Hep onun adına karar verildi. Kadınlara, çizilen role biat edilmesi buyruldu. Ama bunun karşısında tarihin her döneminde ezen sınıfa karşı kadınlar eşitlik ve özgürlük mücadelesinin ön saflarında yerlerini aldılar. Sınıflı toplumların son evresi olan kapitalizmde ise ezen sınıfın kadınları erkekleriyle büyük ölçüde eşitlendi ama işçi sınıfının kadınlarının payına çifte ezilmişlik düştü. Aslında kapitalizm altında kadın sorunu kendinden önceki sınıflı toplumlara kıyasla hiç olmadığı kadar sınıfsal bir boyut kazandı.
Bir illüzyon yaratıp kadın sorununu sınıfsal bağlamından koparmaya çalışanlara inat, işçi sınıfının saflarında dünyayı değiştirme mücadelesine katılan devrimci kadınlar buna karşı amansız mücadeleler yürüttü. Tarihin ilk ve tek muzaffer işçi devrimi Ekim Devriminde Bolşevik kadınlar, emekçi kadınları yalnızca erkek egemen zihniyete karşı değil kapitalist sömürüye karşı da mücadeleye çağırdılar. Kadın sorununu, burjuva ideolojisiyle işçi sınıfının içinde bir kutuplaştırma aracına dönüştürenlerin aksine, erkek ve kadın işçileri sosyalist bir dünya için mücadele saflarında birleştirdiler. İşçi sınıfının devrimci önderi Lenin’in eşi ve yoldaşı olan, emekçi kadın çalışmalarında önemli roller üstlenen Krupskaya, “İşçi kadınları işçi erkeklerle birleştiren şey, onları ayıran şeyden daha güçlüdür. Ortak hak yoksunlukları, ortak ihtiyaçları, ortak koşulları, yani mücadele ve ortak hedefleri ile birleşiyorlar… Erkek ve kadın işçi dayanışması, ortak faaliyet, ortak hedef, bu hedefe giden ortak yol; işçiler arasındaki «kadın» sorununun çözümü işte budur”diyordu. Kapitalizmin derinleştirdiği ve yarattığı tüm sorunlarda sınıfsal bir tutumla mücadeleyi elden bırakmayan Bolşevikler, direngenlikleriyle, azimleriyle ve tutkularıyla devrime giden yolun taşlarını döşemeyi başardılar. Emekçi kadınlar arasında emperyalist savaşa karşı barış, sömürüye ve eşitsizliğe karşı ekmek ve gül talebinin yükseltilmesi için canla başla ter akıttılar.
Emekçi kadınlar olarak bugün bize düşen görev Ekim Devriminin ışığında mücadelemizi büyütmektir. Çünkü milyarlarca insanın açlık, yoksulluk ve yoksunluk çektiği, milyonlarcasının yerinden yurdundan edildiği, emperyalist savaşlarla kentlerin, insanların yok edildiği, nefessiz bırakıldığı, gençlerin umutlarının çalındığı bir dünyadan herkesin eşit, özgür ve sömürülmediği bir dünyaya geçiş işçi sınıfının devrimci mücadelesiyle mümkündür. Sömürü, kan ve gözyaşıyla beslenen bu kahrolası sistemi yıkalım, dünyamıza gerçek barışı ve eşitliği getirelim! Ekim’in izinde işçi sınıfının devrimci mücadelesini büyütelim!
Yaşasın Ekim Devrimi, Yaşasın Sosyalizm!
link: İstanbul Avrupa yakasından bir grup emekçi kadın, Yaşasın Eşitlik Mücadelemiz, Yaşasın Sosyalizm! , 7 Kasım 2023, https://marksist.net/node/8109
Vardım, Varım, Var Olacağım!
Ekim’in Fenerinde İşçi Devrimi Hayalimiz