Sudan’da egemen sınıfın tepesindeki iki askeri güç arasında 15 Nisandan bu yana kanlı bir kapışma yaşanıyor. Paramiliter Hızlı Destek Güçlerinin (RSF) başındaki Muhammed Hamdan Dagalo’nun isyanı ve Orgeneral Abdul Fettah El Burhan başkanlığındaki ordunun bu isyana verdiği sert yanıt sonucunda şimdiye kadar 600’ü aşkın insan hayatını kaybetti. On binlerce insanın canını kurtarmak için başkenti terk ettiği, bunların bir bölümünün Güney Sudan, Çad ve Mısır’a kaçtığı ülkede tam bir can pazarı yaşanıyor. Evlerinden çıkamayan halk gıda sorunuyla yüz yüze. Bombaların isabet etmesi nedeniyle ciddi hasar gören çok sayıda hastanede hizmet verilemiyor ve ilaç sıkıntısı çekiliyor. Yüz binlerce mülteci ve göçmen işçiyse ne yapacağını bilmez halde çatışmaların son bulmasını bekliyor.
Yaşanan bu kanlı çatışmanın geri planında aslında 2018 Aralığında patlak veren halk isyanıyla belirlenen gelgitli süreç uzanıyor. Bilindiği gibi ordu, yükselen devrimci hareketi bastırmak için 2019 Nisanında darbe yapmış ve diktatör Ömer El Beşir’i tutuklayıp “rejimin kaldırıldığını” söyleyerek kendisini rejimin dışındaymış gibi göstermeye çalışmıştı. İki yıllık bir geçiş süreci sonunda yeni anayasayla seçimlere gitmeyi vaat eden darbeciler, kitleleri evlerine dönmeye çağırmıştı. Fakat rejim güçlerinin gerçekleştirdiği katliamlara rağmen emekçi kitleler “rejimin yeni kıyafetlerle devam etmesine” izin vermeyeceklerini söyleyerek, sivil bir geçiş hükümeti oluşturulması yönünde bastırmaya devam etmişlerdi. Buna rağmen, hareketin liderliğine soyunan burjuva ve küçük-burjuva güçler[1], cuntayla müzakere adına uzlaşmacı bir rotaya girip mücadeleyi çıkmaz sokağa hapsetmişti.[2] Bu sınıf uzlaşmacılığın bedeliniyse bu süreç boyunca defalarca ordunun kanlı saldırılarına uğrayan emekçiler ödemişti. 2021 Ekiminde Abdul Fettah El Burhan’ın, daha önce yapılan anlaşma gereği[3] yönetimin sivillere devredilmesine bir ay kala gerçekleştirdiği askeri darbe karşısında da milyonlarca işçi ve emekçi direniş komiteleri oluşturarak, genel grev destekli kitlesel eylemler düzenleyerek ayağa kalkmıştı. Fakat “2023 Temmuzunda sivil yönetim seçilene kadar ordunun demokrasiye geçiş sürecini yönetmeyi sürdüreceğini” söyleyen Burhan, devrime ihanet eden önderliklerin pasif ve uzlaşmacı tutumu sayesinde iki yılı daha garantiye almayı başarmıştı. Şimdi yaşanan çatışma, işte bu tarihe üç aydan kısa bir süre kala patlak vermiş ve sivil yönetime geçiş süreci bir kez daha baltalanmıştır. Daha önce Nisan başında imzalanacağı iddia edilen nihai geçiş anlaşması ve anayasa deklarasyonu süresiz olarak ertelenmiş, sözde 11 Nisana kadar kurulacağı söylenen yeni ortak geçiş hükümeti ve sivil yönetime geçiş süreci de suya düşmüştür.
Bugün kanlı bir çatışmaya giren Burhan ve Dagalo, hem ülkenin iki büyük silahlı gücünün başındaki şahıslardır hem de yürütme gücü olan Egemenlik Konseyinin tepesindeki en yetkili iki isimdir. Burhan ordunun ve Egemenlik Konseyinin başıyken, Dagalo isyancı güç olarak sivrilen Hızlı Destek Güçlerinin başıdır. Darfur kasabı olarak da anılan ve 2019’dan bu yana yaşanan tüm karşı-devrimci müdahalelerde Burhan’ın sağ kolu olan Dagalo (namı diğer Hemedti), Ömer El Beşir’in devrilmesinden sonra oluşturulan Egemenlik Konseyinin de iki numaralı ismidir aynı zamanda.
Bu iki güç arasındaki çatışmanın somutlaştığı en temel husus, Aralık ayında imzalanan “sivil yönetime geçiş çerçeve anlaşması”nın da içerdiği RSF’nin orduya entegrasyonu meselesidir. Dagalo, ancak sivil yönetime geçildikten ve El Beşir döneminden gelen İslamcılar siyaseten tasfiye edildikten sonra RSF’nin Sudan ordusuna entegrasyonunu kabul edeceğini söylemektedir. Aslında Burhan da Dagalo da ellerindeki gücü yitirmek istememektedir. Burhan, “sivil yönetime geçiş” sürecinin genelkurmay liderliğinde yaşanmasını dayatarak, iktidarını perde arkasından devam ettirmek istemektedir. Darfur savaşı sayesinde tam bir savaş ağası haline gelen Dagalo ise bu zenginliğin güvencesi olarak gördüğü RSF’yi kaybetmek istememektedir. 2000’lerin başında Çad’da ve Darfur’da yürüyen savaşta gerçekleştirdikleri katliamlarla, tecavüzlerle öne çıkan paralı çetelerin oluşturduğu Cancavid milislerinin lideri haline gelen Dagalo, bu kirli savaş sürecinde yükseldiği makamlar sayesinde ülke ihracatının yüzde 40’ını oluşturan altın madenlerini kontrol eder hale gelerek büyük bir zenginliğin sahibi olmuştur ve RSF onun bu konumu sürdürmesinde kilit bir rol oynamaktadır.
Sudan’da yaşanan çatışmayı büyük güçler arasında yürüyen emperyalist kapışmadan bağımsız olarak görmek de mümkün değildir. Üçüncü Dünya Savaşına dönüşen emperyalist hegemonya mücadelesinde Sudan önemli bir yer tutmaktadır. Rusya’nın paralı askeri ordusu Wagner’in ciddi operasyonlar yürüttüğü Sudan, Rus donanmasına liman hizmeti de sunmaktadır. Ağır silahlarla donanmış 100 bin askerden oluşan ve paralel bir ordu niteliği taşıyan RSF’nin başındaki Dagalo’nun, altın ticareti üzerinden de askeri ilişkiler üzerinden de Rusya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle sıkı bağları bulunmaktadır. ABD’nin başını çektiği Batılı emperyalist güçler için bu durum büyük bir rahatsızlık kaynağıdır ve çeşitli müdahalelerle bunu ortaya koymaktadırlar. Mısır da Sudan ordusuyla yakın ilişki içindedir ve Burhan Mısır tarafından desteklenmektedir.
Rejim güçleri 2019’dan bu yana yönetimi sivillere devretmemek için katliamdan darbeye her yola başvuruyorlar. Burjuva ve küçük-burjuva muhalefetin bir kesimi de egemenler arasındaki kapışmanın parçası olmak da dâhil türlü uzlaşmalarla bu sürece ortak oluyor. Yerel direniş komiteleri, KP ve diğer bazı muhalefet emek güçleriyse, bu kriz ve kaostan emekçiler lehine tek çıkış yolunun devrimci hedefler etrafında birleşik bir mücadelenin yürütülmesi olduğunu dile getiriyor, bu doğrultuda çağrılar yapıyorlar. Sudan’da 2019’dan bu yana yaşanan süreci çeşitli aşamalarda değerlendirirken dikkat çektiğimiz temel hususlardan biri şuydu:
“Devrimci durumlarda her sınıf kendi meşrebine göre tutum takınır. Ayağa kalkan işçi ve emekçiler böyle bir durumda büyük oranda ileri atılmaya hazırdırlar. Küçük-burjuvazinin daha alt kesimleri işçi sınıfının kararlı bir duruş sergilemesi halinde proletaryanın saflarına geçebilir; orta ve üst kesimlerine ise genelde tereddüt hâkim olur. Bunlar tutumlarını gücün kimde olduğuna bakarak belirlerler ve güçler dengesindeki değişime ve hareketin gidişatına göre her an saf değiştirmeleri mümkündür. Muhalif burjuva güçler için son tahlilde belirleyici olansa hareketin düzen sınırları dışına taşmamasıdır; bunlar hareket içindeki tüm radikal çıkışları engellemeye çalışırken, iktidarı elinde tutan burjuva güçlerle uzlaşmaya da daima açıktırlar.”[4]
İşçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki sınıf kavgasının uzun tarihi boyunca sayısız kez kanıtlanan bu olgular, Sudan’da dört yıldır devam eden mücadele içinde de doğruluğunu ispat etmiştir. Genel grevler, darbeler ve nihayetinde bu kanlı çatışma karşısındaki tutumlar bu nedenle hiç şaşırtıcı değildir.
Yine aynı yazımızda şunu da vurgulamıştık:
“Rejim güçleri diledikleri gibi yönetip manipüle edecekleri bir sandık süreci sonunda ipleri ellerinde tutmaya devam edeceklerine olan güvenle seçimlere gidebilirler. Ne var ki otokratik yönetimin kanunlarının ve süngüsünün altında gidilecek bir seçimin demokrasiye geçişi sağlayamayacağı açıktır. Emekçi kitleler açısından çok daha önemli olan bir gerçekse, onları ayağa kaldıran işsizlik, yoksulluk, eşitsizlik gibi sistemik sorunların en demokratik burjuva rejim altında bile ortadan kalkmasının olanaksız oluşudur. Sudanlı işçi ve emekçiler, «Beşir’in gitmesi yetmez, tüm rejim gitmeli» derken, ekonomik ve toplumsal sorunlarının aynen devam edeceği «demokratik» bir kapitalizmi tahayyül etmemektedirler. Örgütsüz kitlelerden taleplerini ve bunları gerçekleştirebilecekleri toplumsal sistemi dört başı mamur bir şekilde formüle etmeleri beklenemez. Bunu yapması gereken, işçi sınıfının devrimci örgütleridir; devrimci bir program doğrultusunda emekçileri iktidarı kendi ellerine almaya yönlendirmek ve bu mücadelede ona yol göstermek sınıfın devrimci öncüsünün görevidir. Ne var ki Sudan’da eksik olan tam da budur. Defalarca ayağa kalkan emekçi kitleler her seferinde daha güçlü ve direngen bir mücadele yürütseler de devrimci kalkışmanın yarı yolda kalmasının sebebi bu hayati eksikliktir.”
Bu hayati eksiklik ne yazık ki halen tüm yakıcılığıyla varlığını koruyor ve egemenler bu eksikliği fırsat bilerek emekçilerin üzerinde ter ter tepinmeye devam ediyor.
[1] Başını Sudan Meslek Örgütleri Birliğinin (SPA – doktorların, avukatların, öğretmenlerin vb. meslek örgütleri) çektiği Özgürlük ve Değişim İttifakı içindeki diğer bazı kurum ve örgütler şunlardı: Sudan Komünist Partisini ve İslamcı Ulusal Umma Partisini de içeren Ulusal Uzlaşı Güçleri, Sudan Çağrı Güçleri, Cumhuriyetçi Parti, Liberal Parti, Girifna Gençlik Hareketi, Değişim Şimdi, Sivil Güçler İttifakı, Sudan Direniş Komiteleri, Geniş Ulusal Cephe, Hartum Alumni Üniversitesi Kongresi, Sivil Toplum Örgütleri Konfederasyonu, Yeniden Canlanma Devrimci Konseyi, Sudan İnşa Partisi, Kadına Şiddete Hayır İnisiyatifi…
[2] Sudan’daki bu sürece dair ayrıntılı bilgi için şu yazılarımıza bakılabilir: İlkay Meriç, Sudan’da Halk İsyanı ve Askeri Darbe (17 Nisan 2019), Sudan’da Karşı-Devrimin Saldırısı, Süresiz Genel Grev Kararı ve Geri Adımlar (13 Haziran 2019), Sudan’da Askeri Darbe ve Harlanan Devrim Ateşi (3 Kasım 2021)
[3] 2019 yazında, Özgürlük ve Değişim İttifakı kitle hareketinin düzen sınırlarının dışına çıkmasından duyduğu korkuyla öyle uzlaşmacı bir rotaya girmişti ki, bu süreçte oluşturulan Egemenlik Konseyinin başkanlığını geçiş döneminin ilk 21 ayında askerlere bırakmayı bile kabul etmişti. O günlerde imzalanan anlaşmaya göre, Egemenlik Konseyinin başkanlığı 27 Kasım 2021’de Özgürlük ve Değişim İttifakına geçecek ve 18 ay boyunca onda kalacaktı. Ne var ki emekçiler, rejim güçlerinin geniş yetkilerle donanmış konsey başkanlığını sivillere devretmemek için darbe de dâhil her yola başvuracağını gayet iyi biliyorlardı. Nitekim Eylül ayında bu doğrultuda bir darbe girişimi yaşanmış, ancak kitleler sokağa dökülüp bu girişimi püskürtmeyi başarmışlardı.
[4] İlkay Meriç, Sudan’da Karşı-Devrimin Saldırısı, Süresiz Genel Grev Kararı ve Geri Adımlar, 13 Haziran 2019, marksist.net
link: İlkay Meriç, Sudan’da Egemenler Arasında Kanlı Kapışma, 28 Nisan 2023, https://marksist.net/node/7972
Rejimden Diyarbakır Merkezli 21 İlde Operasyon Terörü
1 Mayıs Coşkusuyla Mücadele Ateşini Büyütelim!