Zorlu bir kış biz öğrencileri bekliyor. Ekonomik sıkıntıların ve siyasi baskıların giderek arttığı bir dönemden geçiyoruz. Öyle bir dönem ki bu, “şu kaygıdan bir kurtulayım” demeye kalmadan bir yenisi ekleniveriyor üstüne.
Bu sene 1 milyondan fazla genç üniversiteye yerleşti. Çeşitli zorluklarla ve stresle sınavda ter döken öğrencilerin daha terleri bile kurumadı ama yeni bir stres ve sorun eklendi hayatlarına: Yurt bulma, yani barınma sorunu… Türkiye’de üniversite okuyan öğrenci sayısı 4 milyona yakınken KYK yurtları sadece 700 bin kişiye barınma imkânı sunuyor. Devlet yurtlarının yetersiz kapasitesi, birçok öğrenci ve ailesi için yeni masraflar demek. Giderek artan ev kiraları emekçi aileleri için daha da yakıcı bir hale geliyor. Yurt çıkmayan öğrencinin alternatifi olan özel yurtların ve öğrenci evlerinin fiyatları emekçi bir ailenin bütçesini aşıyor. Hal böyle olunca barınmanın bile lüks olacağı bir kışa hazırlanıyoruz.
2021-2022 eğitim öğretim yılının Eylül ayında, yüksek yurt ve kira fiyatlarını ödeyemeyen üniversite öğrencileri Türkiye’nin pek çok ilinde “Barınamıyoruz” eylemleri gerçekleştirmişler, artan baskı ve gözaltılara rağmen bu eylemlerini sürdürmüşlerdi. Boğaziçi protestolarından “Barınamıyoruz” eylemlerine, gençlerin tepkisinin arttığı bir süreçten geçtik ve geçmeye de devam ediyoruz. Yaşadığımız ekonomik kriz ve rejimin baskıcı politikaları biz gençlerin öfkesini körüklüyor. Rejimse sesini çıkaran öğrenciyi hedef gösterip “terörist” damgasını yapıştırıyor.
Geçtiğimiz ay İçişleri Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığının “güvenlik sorunu” kapsamında 81 ilde yayımladığı genelge boşuna değil. “Üniversitelerde Güvenlik ve Barınma Tedbirleri” konulu genelgeye göre yeni dönemde üniversitelerde sözde öğrencilerin barınması için fahiş yurt fiyatlarının kontrol altına alınacağı, maddi imkânsızlık yaşayan öğrencilere yardım edileceği, uyuşturucu kullanımının önüne geçileceği gibi pratikte hiçbir karşılığını göremediğimiz vaatler yer alıyor. Bunların yanında olumsuz koşullara karşı oluşan öğrenci tepkilerini bastırmaya ve örgütlenmenin önüne geçmeye yönelik maddeler yer alıyor genelgede. Zaten rejimin asıl amacı da bu! Örneğin üniversitelerde polis sayısının arttırılacağı, “terörle bağlantılı” gördükleri öğrenci kulüplerinin ve kadın platformlarının faaliyetlerinin yasaklanacağı, çeşitli eylemlerin önüne geçmek için istihbarat birimlerinin kurulacağı söyleniyor. Bunun yanında “terör örgütlerine” karşı farkındalığın artması için çeşitli panel ve eğitim çalışmalarının organize edileceği, daha önce de gündeme getirilen sosyal medyada “dezenformasyon yasası” tedbirlerince muhalif paylaşımlar yapan öğrenciler hakkında cezai işlem uygulanacağı belirtiliyor. Kısacası rejim önümüzdeki süreçte daha da zorlaşacak olan hayat koşullarına karşı oluşacak tepkileri şimdiden engellemeyi hedefliyor.
“Güvenlik sorunu” diye kastedilen gençlerin değil rejimin güvenliği ve bekası sorunudur. Üniversitelerde yaratılan baskı ve korku atmosferi bunun göstergesidir. Fakat bizler tüm baskılara ve zorluklara rağmen hayallerimizden, umutlarımızdan ve geleceğimizden vazgeçmiyoruz. Biliyoruz ki bugünlerin sonu aydınlığa çıkacak. Gelecek aydınlık günler bu sisteme karşı el ele ve kol kola mücadelemizle olacak.
link: Avcılar’dan MT okuru bir öğrenci, Üniversitelerde “Güvenlik ve Barınma Tedbirleri” , 13 Eylül 2022, https://marksist.net/node/7749
Ukrayna Savaşı: Bir Yanlış Tutumun Eleştirisi
Çöküşteki Ekonomi, Artan Baskı ve Çürüme