Kuruluşundan bu yana rejimin yüz binlerin katılımıyla şova dönüştürmeye çalıştığı 15 Temmuz İstanbul mitingi bu sene Saraçhane’de yapıldı. Belli ki Erdoğan da katılımın çok yüksek olmasını beklemediği için miting alanı olarak Yenikapı yerine Saraçhane’yi tercih etmiş. Mitinge yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı söyleniyor fakat buna rağmen yandaş gazete ve televizyonlar abarttıkça abarttı. “7’den 70’e Saraçhane’ye akın ettiler”, “Vatan uğruna, Türkiye aşkına binler Saraçhane’ye akın ediyor”, “Türkiye’nin kalbi Saraçhane’de attı” manşetleriyle manipülasyon yaptılar. Oysa Saraçhane zaten küçük bir park alanı ve yandaş medyanın gazladığı gibi bir kitle akışı söz konusu olamaz. Nitekim önceki yıllarda mitingler kalabalık olduğunda havadan çekimlerle kitlenin kalabalıklığı herkesin gözüne sokulurdu. Bu seneyse yoğun bir katılım olmadığından daha çok Erdoğan ve sahne görüntülerine yer verilmiş. Drone çekimleri yerineyse yakın çekimlerle portreler tercih edilmiş.
Tablo buyken Yeni Şafak yazarı Selçuk Türkyılmaz şunları yazmış: “15 Temmuz’un yıldönümü vesilesiyle tertip edilen programlara katılım herhâlde tahmin edilenin oldukça üstündeydi. Eğer devamlılık arz eden bir süreç olarak kabul edilirse 15 Temmuz’un öncesi ve sonrasını yaklaşık on yıllık bir dönem olarak görebiliriz. Muhtemelen 2023’te nihaî aşamaya geçilecek. Bu da sürecin tamamlanmadığını, yeni gelişmelere hazır olunması gerektiğini gösterir. (…) 15 Temmuz’un yıldönümü vesilesiyle tertip edilen programlara katılımın üst seviyede olması da ciddî bir anlama sahiptir. Bu da oldukça önemsenmesi gereken bir devamlılığa işaret etmektedir.”[*]
İktidar medyasının kalemşorları yalan haber üretme ve çarpıtma konusunda oldukça başarılılar diyelim. Yazdıklarına, söylediklerine kendileri ne derece inanıyorlar bilinmez ama inandırıcılıklarını önemli ölçüde yitirdikleri kesin. Çünkü bu abartılı destansı masallara artık kendi tabanları bile pek inanmıyor, itibar etmiyor. Destanlar karın doyurmadığı için dün bunlara inananlar, 15 Temmuz anmalarına pek ilgi göstermediler. Daha önceki mitinglere katılım sayısı bizzat yandaş medya tarafından milyonlu sayılarla ifade edilirken bu sene rakam telaffuz edilmedi. Katılım sayısı önemli olmakla birlikte bu sene ondan daha önemli bir şey vardı. Mitingler coşkusuz, cansızdı. Erdoğan mitingde “15 Temmuz’da destan yazıldı; Cumhur İttifakı olarak 2023 sınavını da başarıyla vereceğiz” diyerek gaz vermeye çalışsa da katılanların çoğunluğunun ifadesinde coşku ve heyecandan çok tedirginlik ve durgunluk hâkimdi. Alkışlama esnasında bile bu cansızlık hissediliyordu. Görünen köy kılavuz istemez. Zaten son zamanlarda Erdoğan’ın katıldığı mitinglerde gözle görülür bir azalma var. Bunlardan biri de Kayseri’de 23 Temmuzda gerçekleştirilen toplu açılış töreniydi. Kayseri mitingine çeşitli fabrikalardan işçilerin katılımı zorunlu tutuldu. “Çok çok önemli mazereti ve izinde olanlar hariç katılım zorunludur, yoklama alınacaktır” denilerek işçiler mitinge gitmeye mecbur bırakıldılar. Günler öncesinden her sokağa dev afişler asıldı ve billboardlar aracılığıyla mitingin duyurusu yapıldı. Elbette AKP’nin yaptığı bu reklam ve propaganda çalışmaları yeni değil ama buna rağmen katılımların zayıflığının bir anlamı var. İktidar kitle desteğini yitirdikçe, baskı ve zorbalıkla, yalan ve manipülasyonla toplumu zapturapt altına almaya çalışıyor.
15 Temmuz mitingleri “Sıradan Faşizm” adlı belgeseldeki bir sahneyi hatırlatıyor. Almanya’da Hitler’in iktidara nasıl tırmandığının ve toplumun üzerine bir karabasan gibi nasıl oturduğunun anlatıldığı bu belgeselde, Nazi iktidarının çöküşü de çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriliyor. Faşist liderlerin kibri öyle tavan yapar ki kendilerini ilahlaştırırlar. Kitleleri de buna ikna ederler. Hitler’in yalan yayma bakanı Goebbels, kitlelerin psikolojisini etkilemekte oldukça başarılıydı. Sistematik bir biçimde kitleleri sürekli yalan bombardımanına tutuyordu. Fakat gerçeklerin er ya da geç gün yüzüne çıkmak gibi bir huyu vardır denir. Faşizmin en bayağı, en adi ve zalim uygulamaları arttıkça kitleler yavaş yavaş gerçekliği anlamaya başladılar.
Teşbihte hata olmaz ama belgeselde Nazi iktidarının son dönemlerinde Goebbels’in Nazi tabanındakilere topyekûn savaşı isteyip istemediğini sorduğu sahneye benziyor 15 Temmuz’un “coşkusu.” Daha önce bu nutukları ateşli biçimde dinleyen Alman halkı cephelerden ölüleri geldikçe, savaşın yıkıntıları altında kaldıkça savaşın gerçek yüzüyle tanıştılar. Bu yüzden insanlar karşı çıkamasa da zamanla tepkiler içten içe büyüdü. Goebbels’in nutuk attığı insanlar aynıydı ama değişmeye başlamışlardı. Yüzlerdeki ifadelerden tedirginlik, hüzün ve inançsızlık okunuyor. “Goebbels’i dinlerken onun söylediklerini duyduklarından bile şüpheliyim” deniyor belgeselde. Hitler selamı ve yeminler, törenler aynı şekilde devam ediyor ama değişen şey insanlar. Nazilerin bile eskisi kadar inançlı ve şevkli olmadığını yüzlerdeki şaşkın, düşünceli ifadelerinden net görebiliyorsunuz.
Türkiye’ye dönecek olursak, rejim devletin tüm olanaklarını kullanarak ele geçirdiği medyanın borazanlığında gece gündüz büyük yalanlar söyleyerek hiç olmazsa kendi tabanını korumak ve diri tutmak istiyor. Fakat kendisine oy veren kitlenin güvenini ve desteğini her geçen gün daha fazla kaybettiği görülüyor. Ekonomik kriz, işsizlik, adam kayırmacılık, baskı ve zorbalık ayyuka çıktığı için “dava” anlatısı eskisi gibi tutmuyor. “İslam âleminin lideri”, din kardeşliği ve yoksulların babası pozlarını önemli bir kesim artık yutmuyor.
Rejimin yazdığını iddia ettiği “destanlarla” emekçilerin karnı doymuyor. Başta hayat pahalılığı olmak üzere yaşamlarını çekilmez hale getiren bin bir sorunla baş etmeye çalışan emekçi kitlelerde hoşnutsuzluk giderek artıyor. Bu yüzden bir taraftan yalan makinesinin gazına basılırken, öte taraftan da baskılar her boyutuyla arttırılarak toplumsal muhalefet sindirilmeye çalışılıyor. Ama tüm baskılara rağmen işyerlerinde grevler, direnişler ve toplumun çeşitli kesimlerinden protesto eylemleri giderek yükseliyor. Bu iktidarı sona erdirecek dinamikler giderek olgunlaşıyor. Onun korkusu ve gittikçe artan baskısı da bu yüzdendir ama olacağa çare değildir!
link: İstanbul/Pendik’ten bir işçi, 15 Temmuz’un Hatırlattığı “Sıradan” Şeyler, 5 Ağustos 2022, https://marksist.net/node/7721
Top Gun “Maverick”: Zamanlaması Manidar Bir Film!