Top Gun filmi 80’lerin popüler filmlerinden biriydi. Dönemin gençleri filmden o kadar çok etkilenmişlerdi ki Ray-Ban gözlükler, Bomber montlarla Tom Cruise gibi kasılarak gezerlerdi. 1986 yılında gösterime girdiğinde yoğun izleyici talebini karşılamak için ek sinema salonları açılmıştı. 15 milyon dolarlık bir bütçeyle yapılmış olan bu filmle gişe rekorları kırılmış ve 356 milyon dolarlık hâsılat elde edilmişti. Film popülerliğini hiç kaybetmedi ve hâlâ aksiyon ve duygu yüklü bir film olarak pazarlanıyor. Oysa bu film ABD ordusunun propaganda filmiydi. Vietnam savaşı sonrası ABD ordusunun prestijini düzeltmek, orduya ilgiyi arttırmak, dünyaya ABD’nin en büyük güç olduğunu anlatmak için hazırlanmıştı! ABD ordusu zaten filmin yapılması için gereken tüm maddi desteği sağlamaktan geri durmamış, film ekibine ihtiyaç duyduğu savaş teçhizatlarının yanı sıra, çok düşük bir bedelle savaş uçaklarını da kullandırtmıştı. ABD’de gençler filmden o kadar çok etkilenmişlerdi ki, sinemadan çıkar çıkmaz orduya yazılmak için kuyruğa giriyorlardı. ABD donanması, milliyetçi duyguları tavan yapmış olan gençleri bu duyguları soğumadan ensesinden tutuyordu! O dönem bu kuyruklar o kadar işe yaramış ki, deniz havacılığı için donanmaya yazılan gençlerin oranının %500 arttığı kayıtlara geçmiş.
36 yıl sonra filmin devamı olarak “Top Gun: Maverick” vizyona girdi. Film vizyona girince bir türlü yaşlanmayan Tom Cruise’un performansı ve karizması tartışmaların ana konusu oldu. Ancak Top Gun’ın beyaz perdeye neden döndüğü, filmin militarist, şovenist niyetleri burjuva medyanın gündemine pek de girmedi. Filmin konusu şöyle: İsmi açıklanmayan bir ülkedeki kitle imha silahları üretilen bir tesisin yok edilmesi gerekmektedir. Bu zor görev için seçilmiş olan özel bir ekibin eğitimini üstlenen “gözü kara”, “cesur”, “dizginlenemez”, “yok edilemez”, “müthiş yetenekli” kahraman, ekibi bildiği tarzda yetiştirir, görev başarıyla tamamlanır ve “dünya kurtarılır”! Kurtarılan ülkenin ismi verilmeyerek izleyicinin sezgilerine bırakılıyor ama Ortadoğu coğrafyası olduğu anlaşılıyor.
Bu film de tıpkı orijinal Top Gun gibi Hollywood’un ABD ordusuyla el ele hazırladığı bir film. Yani Hollywood, ordunun bir siparişini daha “başarıyla” gerçekleştirdi! 170 milyon dolarlık bir bütçeyle hazırlanan filmin tanıtımı için de ayrıca on milyonlarca dolar harcandı. Filmin galası bir dönem ABD donanmasının uçak gemisi olup daha sonra müze haline getirilen USS Midway’de yapıldı. Bu gemi hem 1. Körfez Savaşında hem Vietnam Savaşında kullanılmıştı. Yani USS Midway saldırganlık ve yıkımın sembolü olan bir gemi! Filmin prestijli oyuncuları kırmızı halıya çıktığı sırada birkaç savaş uçağı gökyüzünde kükreyerek galayı selamladı. Tom Cruise da o sırada neşeli bir poz vererek yumruğunu havaya kaldırıp jet pilotlarını selamladı.
Filmde ABD saldırganlığının, bu saldırganlıkta kullanılan teknolojinin, yıllar boyunca dünyanın farklı bölgelerinde yıkıma neden olan jetlerin, füzelerin, silah sistemlerinin reklamı gözdağı verilircesine yapılıyor. Bununla birlikte çeşitli mesajlar da veriliyor: “Amerika çok güçlü, hem de çok... Onu güçlü yapan sadece teknoloji değil; güç, irade, hırs, kararlılık sahibi gözü kara insanlar... Amerika gözünü karartırsa kimse onu durduramaz. Bir kere karar verdiğinde sonuna kadar gider, sınırları zorlar, akıl dışı gibi görünen hareketlerin sonunda zafere ulaşan odur... Onu kimse yenemez...” ABD hegemonyasını koruma savaşı veriyor. Sermayesiyle, ordusuyla, ideolojisiyle dünyanın her tarafında daha fazla nüfuz elde etmek istiyor, en büyük güç, en büyük otorite olmaya devam etmek istiyor. Hegemonya savaşı kızışıyor, yeni güç dengeleri eski statükoyu zorluyor. Hem ABD’de hem de dünya genelinde son yirmi yıldır kapitalist sisteme karşı tepkiler giderek büyüyor.
Gösterime girdiği ilk ayda bile yüz milyonlarca dolar kazandıran bu filmle para dışında başka getiriler de hedeflendiği kuşku götürmüyor: Şovenizm ve militarizm yükseltilerek girilen emperyalist savaşları haklı göstermek ve dünyayı sarsan ekonomik krizin etkilerini manipüle etmek... Bunun yanı sıra sosyalist bir dünya arayışına çomak sokmak, emperyalist savaşta haklı ve güçlü taraf olarak görülmek! Kapitalist sistemin egemenleri de tıpkı kendilerinden önceki sistemlerin efendileri gibi kitlelerde asla yıkılmaz ve sarsılmaz bir düzenlerinin olduğu duygusunu yaratarak ömürlerini uzatmaya çalışıyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, nafile! Hiçbir kuvvet, işsizlik, açlık ve yoksulluğa itilen milyarların önüne sonsuza dek set çekemez. Eninde sonunda tüm yanılsamalar, korkular, engeller bunları yaratanlarla beraber yok olacaktır!
link: Aylin Dinç, Top Gun “Maverick”: Zamanlaması Manidar Bir Film!, 3 Ağustos 2022, https://marksist.net/node/7720
El-Salvador’da Dünden Bugüne Sömürünün ve Zulmün Zincirleri
15 Temmuz’un Hatırlattığı “Sıradan” Şeyler