Bilim, insan türünün ortak deneyimlerinin ve bilgi birikiminin üzerinde yükselse de, her dönemde egemen sınıflar bilimsel faaliyeti yönlendirmek ve onun sonuçlarından kendi sınıfsal çıkarları temelinde faydalanmak istemişlerdir. Özellikle kapitalizmde bu muazzam boyutta yaşanmaya başlamıştır. Öte yandan bilim dünyası dokunulmaz bir tabu gibi algılanır. Bir şey “bilim” ile açıklanıyorsa akan sular durur, üzerine söz söylenemez. Oysa bilimsel olan, bilimin de sorgulanabilmesi, bilimin kim için ve ne için yapıldığının hesaba katılmasıdır. Bilim insanlık için midir yoksa sermayenin çıkarları için mi? Tarihe, dünyaya en fazla zarar vermiş bir “bilim” insanı olarak geçen Thomas Midgley’in hayatı, bu sorunun ne kadar mühim olduğunu ortaya koyuyor.
Amerikalı bir makine mühendisi olan Thomas Midgley, son derece zehirli kimyasal maddelerle deneyler yapmayı severdi. Hem de dünyaya, insan sağlığına ve çevreye getireceği sonuçlar konusunda herhangi bir endişe duymadan! Midgley, 1921 yılında benzin için katkı maddelerinin geliştirilmesi üzerine çalışan bir General Motors ekibinin içindeydi. Motor vuruntusuna, yani yakıtın motorun silindirlerinde eşit olmayan şekilde yanması sorununa benzine tetraetil kurşun ekleyerek bir çözüm üretti. Zehirli bir kimyasal olduğu bilinmesine rağmen Midgley yaptığı birçok deneyde tetraetil kurşun kullanmayı tercih ediyordu. Çünkü istediği sonucu veren en ucuz madde kurşundu. Oysa kurşunun çeşitli rahatsızlıklara, deliliğe ve hatta ölüme neden olduğu belgelere dayanıyordu ve bu bilgiler Eski Roma’da M.Ö. 100 yılına kadar eskiye gidiyordu. O, kurşunun bilinen tüm zararlarına rağmen yine de kullanmayı tercih etti. İnsan sağlığına ve çevreye duyulan sorumsuzluk, kapitalist açgözlülükle buluşmuş, öldürücü bir güce dönüşmüştü! Midgley 1923 yılında ekibin başındaki bir diğer burjuva mühendis Charles Kettering’le icadı üzerine yaptığı bir telefon görüşmesinde, önceliğinin kârları olduğunu çok sade bir şekilde anlatıyordu: “Bununla ne kadar para kazanacağımızı hayal edebiliyor musun? 200 milyon dolar, belki de daha fazlasını kazanacağız.” Kapitalist zihniyet için önemli olan para kazanmak olunca, gerisi teferruattır!
Midgley kurşunlu benzinin zararlarını bile bile çalışmalarına devam etti. Büyük otomobil firmaları düşük maliyet nedeniyle Midgley’in zehrine milyon dolarlık yatırım yaptı, bütün araçlar tetraetil kurşun yakıtına göre tasarlanmaya başladı. Midgley, dikkatleri kurşunun zararlı etkilerinden uzaklaştırmak için her yolu denedi. Örneğin kurşunlu benzine bir kadın adı verdi: Ethl benzin. Pazarlama kampanyaları da tamamen bu yönde kurulmuştu. Öyle ki, tetraetil kurşunun sağlık kaynağı olduğu reklamları her yerdeydi. Böylece insanlar kurşunlu benzini kullanmaya teşvik edildi. Fakat öve öve bitirilemeyen kurşunlu benzin ölüm ve hastalık saçıyordu. 1924 yılında Ohio’daki prototip fabrikasında ve New Jersey’deki fabrikasında çalışan işçiler zehirli buharları soluyup kurşun zehirlenmesi geçirdi. İşçilerin bazılarında delilik, halüsinasyonlar ve depresyonların görüldüğü ve en az 15 kişinin üretimin ilk günlerinde kurşun zehirlenmesine bağlı olarak öldüğü tespit edilmişti.
General Motors tetraetil rafinerilerinden gelen raporları gazetelerden sakladı. Midgley zenginleşirken, fabrikalardaki işçiler kurşun zehirlenmesinden sağlıklarını kaybediyorlar ya da ölüyorlardı. Zehirlenen işçiler işten çıkarılarak olaylar örtbas ediliyordu. Ama fabrikalardaki ölüm sayıları dikkat çekmeye başlayınca, Midgley bir basın toplantısı düzenleyip ne kadar güvenli olduğunu ispatlamak için kurşunlu buharı 60 saniye boyunca soluduğu bir gösteri düzenledi. Ne kadar tanıdık geldi değil mi! Midgley halkı ikna etmek için hiçbir şeyden çekinmedi. Tetraetil katkı maddelerini kendi ellerine döküyor ve büyük izleyici kitlelerinin önünde şişeden derin nefesler alıyor, bunun zararsız olduğu ve endişelenecek bir şey olmadığı konusunda ısrar ediyordu. Ama bu inandırıcı gösterileri izleyen halkın bilmediği bir şey vardı: Midgley bu gösterilerinden önce Florida’da altı hafta geçirmiş, ciğerlerindeki kurşun parçacıklarını temizlemek için güneş altında golf oynamıştı. Midgley çok ucuz ve kâr getiren bu maddenin zararsız olduğunu sürekli yineledi durdu. İşini sağlama almak için kurşunun zararlarını araştıran kuruluşları da finanse ederek, kurşunun zararlarının anlaşılmasının 20 yıl kadar gecikmesini sağladı. Bir süre sonra, artan ölüm vakaları üzerine hükümet, son çareyi fabrikaları kapatmakta buldu. Fakat Midgley, kapitalist hırsları sebebiyle hiçbir engel tanımadığı gibi kâr getiren diğer buluşlarının zararlarıyla da ilgilenmedi.
1930 yılında Midgley, General Motors için çalışmaya devam ederken klimalar ve buzdolapları için toksik ve yanıcı olmayan, kokusuz bir soğutma bileşeni bulmakla görevlendirildi. Üç gün gibi kısa bir süre içinde ısıyı emme özelliği olan kloroflorokarbon (CFC) gazını keşfetti. Bu gaz, çok seri bir şekilde, aynı zamanda yöneticiliğini yaptığı Kinetic Chemicals şirketi tarafından Freon-12 olarak ticarileştirildi. Bu buluş sayesinde buzdolabı üreten şirketlerin maliyetleri düştü ve bu firmalar darboğazdan kurtuldu. Midgley, bu buluşunda da insanların güvenini kazanmak için bir kere daha gösteri yaptı. Güvenli olduğunu göstermek için büyük miktarda CFC gazı solumaktan çekinmedi. Gazın zehirli ve yanıcı olmadığını, dolayısıyla güvenli olduğunu göstermek için soluduğu gazı bir mum alevine de üfledi.
CFC gazının kullanımı giderek yaygınlaştı ve her eve girdi. Gazın kullanımı onyıllar boyunca serbest bırakıldı. Tıpkı kurşun gibi zararlı etkileri çok sonra kabul edilen kloroflorokarbon, ancak yetmişlerin başında yasaklanabildi. Ancak Midgley şahsında ortaya çıkan kapitalist kâr hırsı çoktan yapacağını yapmış ve dünyayı felâketlere sürükleyecek icatlarının etkisi çevreye yayılmıştı bile. Bugün küresel ısınmaya neden olan en tehlikeli gazların arasında yer alan CFC gazının 1 kilogramının, 70 bin kilogram atmosferik ozonu yok edebilme gücüne sahip olduğu biliniyor. Anlaşıldı ki bütün bu CFC gazları sadece 10 yıl içerisinde dünya atmosferinin koruyucu ozon tabakasının %4’ünü yok etmiş bile!
Bugün bile Thomas Midgley’nin ölümcül icatlarının sonuçlarından dolayı hâlâ acı çekiyoruz. Süper benzin 80’ler ve 90’larda kademe kademe yasaklanmış olsa da, kullanımı kalıcı hasarlara yol açtığı için ne yazık ki etkisi asla geçmeyecek. Bu yüzden vücudumuzda 1900’lerin başında olduğundan 625 kat daha fazla kurşun var. Midgley, icatlarıyla üç kuşaktan çocukların zehirlenmesine katkıda bulundu. Yasaklanıncaya kadar geçen süre içinde kurşunun yaygın kullanımı çeşitli sağlık sorunlarına yol açtı. Bu maddeye maruz kalan canlıların beyin ve merkezi sinir sistemleri onarılamayacak şekilde tahrip oldu.
Midgley’in “bilimsel”(!) keşifleri ona bol paralar, madalyalar ve unvanlar kazandırdı. ABD Patent ve Ticari Marka Ofisi, Motor Yakıtı patent başvurusu da dâhil olmak üzere Midgley’e 117 patent verdi. Daha sonraki yıllarda Thomas Midgley, 1941 yılında Amerikan Kimya Derneği tarafından verilen Priestley Madalyası ve 1942’de Willard Gibbs Ödülü de dâhil olmak üzere bir dizi ödül aldı. İki onursal derece ile ödüllendirildi. ABD Ulusal Bilimler Akademisi başkanı olarak seçildi. Ama tarihin bir ironisidir ki Midgley genç sayılacak bir yaşta, büyük paralar uğruna dünyanın ve tüm canlıların yaşamını zerre kadar önemsemediği “buluş”larının kurbanı oldu. 1940 yılında 51 yaşındayken, yalnızca 5 yaşının altındakileri etkilediği bilinen “çocuk felci”ne yakalanarak bacaklarını kullanamaz oldu. Çalışmalarına devam edebilmek ve herhangi bir yardım almadan yataktan kalkabilmek için bir makara sistemi icat etti. Ancak 4 yıl sonra kendi icadı olan bu makara sistemi boğazına dolandığı için boğularak öldü ve insanlığı onun olası zararlı “icat”larından kurtardı.
Bilimsel icatların her zaman insanlığa katkı sağlayacak şeyler olmadığını; silahların, atom bombalarının, nükleer fisyon santrallerinin yarattığı korkunç sonuçlardan biliyoruz. Bilim insanlığa büyük hizmetler de sunabilir, zehir de saçabilir, tıpkı Midgley örneğinde olduğu gibi! Bu iki sonuç da bilimin kimin ve neyin hizmetinde olduğuyla ilgilidir. Bilimin, dünyanın ve insanlığın geleceğini kâr uğruna satan ve “benden sonra tufan” diyen kapitalizmin hizmetkârlığından kurtarılması her geçen gün daha da elzem hale geliyor.
link: Aylin Dinç, Thomas Midgley: Dünyaya Kapitalist Hırslarıyla Zarar Veren Bir “Bilim” İnsanı, 30 Nisan 2022, https://marksist.net/node/7632
“Gezi” Davasında Nefret Kusan Rejimin İsyan Korkusu
1 Mayıs’a Yükselen Öfke Damgasını Vurdu