130 yıldır sönmeyen mücadele ateşi 1 Mayıs, tüm dünyada on milyonlarca işçi ve emekçinin aktığı meydanları aydınlatmaya devam ediyor. Bu yıl da dünyanın dört bir yanında emekçiler, kapitalist krize, emperyalist savaşa ve artan siyasal baskılarla faşizan uygulamalara karşı tepki ve taleplerini 1 Mayıs alanlarına yansıttılar.
Türkiye’de de 1 Mayıs, 160’tan fazla il ve ilçede yüz binlerin katılımıyla kutlandı. Emniyet Müdürlüğünün alabildiğine düşük göstererek verdiği 300 binden fazla katılımcı sayısı bile, 1 Mayıs geleneğinin bu topraklarda ne denli köklü bir yer tuttuğunu kanıtlamaktadır. Tek adam rejiminin ağır baskılarına, yasaklarına, keyfi sınırlamalarına ve rejimin korporatif aygıtlarına dönüşen Hak-İş ve Türk-İş üst bürokrasisinin sınıfı bölme çabalarına rağmen yüz binlerce emekçinin alanları doldurması son derece anlamlı ve umut vericidir. Bir kez daha görülmüştür ki, özellikle sendikalı işçiler, kitleler, tepkilerini dile getirmek ve taleplerini haykırmak için önlerine çıkan fırsatı değerlendirmekten geri durmamaktadırlar. Sorun sendikaların tabanında bulunan işçilerin ve daha genel olarak işçi sınıfının tepkisizliği değil, bu tepkilerini ortaya koyacak kanalların yaratılamayışıdır.
Hak-İş ve Türk-İş yönetimleri, birleşik bir kutlamayı bölmek için, bağlı sendikalarını yerini Urfa ve Kocaeli olarak belirledikleri mitinglere katılmak mecburiyetinde bırakmışlardır. Söz konusu konfederasyonların bünyesindeki işçi kitlelerinin başta İstanbul olmak üzere, bulundukları kentlerdeki sınıf kardeşleriyle tek yumruk olmalarını baltalamak üzere alınan bu haince tutum ne yazık ki amacına ulaşmıştır. Fakat ne Türk-İş ne de Hak-İş, bünyelerindeki on binlerce işçinin, iktidarın saldırılarına, ekonomik krizin faturasının emekçilerin sırtına yıkılmasına, yoğunlaşan sömürüye ve ağırlaşan yaşam koşullarına tepkisinin alanlara yansımasının önüne geçememiştir. Kocaeli’de on binlerce işçi, işbirlikçi üst bürokrasiye rağmen, başta kıdem tazminatı ve emeklilik saldırısı (EYT) olmak üzere kapitalist saldırılara tepkisini dile getirmiştir.
1 Mayıs kutlamalarında dikkatlerin esas yoğunlaştığı yer, her yıl olduğu gibi bu yıl da İstanbul olmuştur. Elbette hemen her yıl yaşanan ve artık kronik hale gelen sorunlarla birlikte! Türk-İş ve Hak-İş’in bölücü tutumunun bu konfederasyonlara bağlı sendikaların elini kolunu bağlaması nedeniyle on binlerce işçi İstanbul mitingine katılamamıştır. Öte yandan, yerel seçimlere odaklanılması nedeniyle organizasyon çalışmalarına son derece gecikmeli olarak başlanması ve buna eklenen alan tartışmalarıyla İstanbul’daki miting son günlere kadar belirsizliğe mahkûm edilmiştir. Geçmiş yılların 1 Mayıslarının tüm olumlulukları ve olumsuzluklarının deneyim hanesine yazılarak hareket edilmesi gerekirken bunun son derece uzağına düşülmüş, gereksiz tartışmalarla zaman kaybedilmiştir.
Her şeye rağmen, İstanbul mitinginde 100 bin civarında işçi ve emekçinin alana akması son derece sevindirici ve olumludur. Alanın sınırlılığına rağmen bu denli yüksek bir katılımın sağlanması, emekçi kadınların ve gençlerin ciddi bir ağırlık tutması ve hatta bazı kortejlerde çoğunluğu oluşturması kıymetlidir. Besbelli ki gerek işsizlik kırbacı altındaki genç işçilerde, gerek okullardaki gerici-baskıcı idarelerin tahakküm altına almak istediği öğrenci gençlikte öfke ve tepki giderek büyümektedir. Benzer şekilde, ekonomik krizle boğuşmanın yükünü misliyle sırtlanmak zorunda kalan ve siyasi iktidarın körüklediği gerici söylem ve zihniyetin daha fazla mağduru haline gelen emekçi kadınların tepkisi de büyümektedir.
Yalnızca İstanbul’da değil tüm merkezlerdeki gösterilerde, iktidarın açıkladığı emeğe saldırı programına karşı yoğun bir tepki sözkonusudur. Gerek sendikalar gerekse de siyasi parti ve gruplarda, kıdem saldırısı, zorunlu BES dayatması, taşeronluk sistemi, EYT’lilerin hak mahrumiyetlerine dönük tepki ve talepler öne çıktığı gibi, siyasal baskılara karşı mücadele azmini yansıtan sloganlar da belirleyici olmuştur.
Bu 1 Mayıs’a katılan kitlelerin ruh halleri de, geniş bir muhalif kesimin tüm baskılara rağmen yılmadığını ve sinmediğini, iktidarın uygulamalarından duyulan rahatsızlığın giderek arttığını göstermiştir. Kuşku yok ki, bu olumlu ruh halinde, iktidarın başta İstanbul olmak üzere pek çok büyük kentte 31 Mart seçimlerini kaybetmiş olmasının belirleyici bir etkisi vardır. İstanbul 1 Mayıs’ında CHP’nin yoğun bir katılım sağlamış olması bunu gösteriyor. CHP kortejinde emeğe dönük saldırılara karşı talep ve sloganların önemli bir yer bulması, gençlerin taşıdıkları döviz ve pankartlarda sol taleplere ve devrimci sembollere ağırlıklı yer verilmesi de önemli bir veridir. İşçi sınıfının önemli bir kısmını barındıran İstanbul gibi bir mega şehirde, ana muhalefet partisi olan CHP’nin tabanında bulunan işçi ve emekçilerin ruh halinin de, ortaya koydukları talep ve sloganların da CHP’yi aştığı ortadadır.
HDP de geniş bir kitleyle 1 Mayıs alanına gelmiştir. Kürt halkının karşı karşıya kaldığı ağır baskıların yanı sıra şu an zindanlarda açlık grevine yatmış olan binlerce siyasi mahkûmun varlığı yoksul Kürt emekçilerini endişelendirmektedir. Barış ve çözüm çığlıkları polis şiddetiyle boğulmaya çalışılan Kürt analarının barışı simgeleyen beyaz başörtüleriyle HDP kortejinin başında yer alması her şeyi fazla söze yer bırakmaksızın anlatmaktadır. Bu katılım, siyasi iktidarın Kürt coğrafyasındaki birçok merkezde 1 Mayıs kutlamalarını uyduruk gerekçelerle yasaklamasına da anlamlı bir yanıt olmuştur.
Rejim baskılarını ve emekçilere yönelik saldırılarını tırmandırırken, işçi sınıfının uluslararası mücadele tarihinin önemli bir parçası olan 1 Mayıs geleneğini yaşatmanın ve işçi sınıfı içinde umudu yeşertmenin önemi büyüktür. Bunun da örgütlülüğü her alanda güçlendirmekle mümkün olacağı açıktır. Baskılara, yasaklara ve saldırılara karşı mücadelenin başarısı, örgütlülükten ve seçim sandığının ötesine geçen bir mücadele perspektifi ve hattını örmekten geçmektedir.
link: Marksist Tutum, 2019 1 Mayıs’ı: Rejime ve Saldırılarına Tepki Büyüyor, 2 Mayıs 2019, https://marksist.net/node/6650
Faşizm Belâsı Yeniden Sahnede!