İlanın başlığına bakınca ortalama bir Türk genci bir gururlanır önce, sonra içeriğine bakar ve 4 bin liradan başlayarak artan dolgun maaş, SGK hizmetlerinden yararlanma, beslenme gibi birçok olanağa imrenir… Geçtim işsiz bir işçiyi, asgari ücretin sefalet ücreti olduğu günümüz şartlarında çalışan biri için bile ilk bakışta çok cazip bir iş fırsatı, değil mi? İŞKUR, TSK’nın ilanını “Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine binlerce sözleşmeli uzman erbaş alınacak” başlığıyla işsizlere iş fırsatı olarak duyurdu. İnsanlar işsiz kaldığında iş bulmasına yardımcı olması ya da insanları zor şartlardan kurtarmaya çalışması beklenen İŞKUR, iktidarın politikalarının gereğini yapıyor.
Milyonlarca insanın işsiz olduğu, işten atılmaların giderek arttığı ve çalışanlarınsa çalışma şartlarından hiç memnun olmadığı koşullarda böyle bir teklif nedendir? Ortadoğu’daki savaşın giderek yayıldığı, Kürt illerindeki uygulamaların (gerek sivillerin öldürülmesi gerekse de şehirlerin yakılıp yıkılması) sıradanlaştırıldığı ve oradaki savaşın yansıması olarak onlarca askerin hayatını kaybetmesi karşısında emekçilere böyle bir “iş fırsatıyla” çıkmak ne anlama gelmektedir? Asker ocağını peygamber ocağı olarak adlandırarak ölmeyi ve öldürmeyi kutsallaştırmak hangi akıl ve mantığın eseridir?
Ne gariptir ki hayat şartlarımız olabildiğince yaşanılmaz hale getirilmekte ve bunun sorumluları kurtarıcı rolüne bürünebilmektedirler. “Vatan, millet” nidalarıyla bizleri nedense onların hep kaçtığı o tatlı “şehadet şerbetini” içmeye davet ediyorlar. Egemenler saraylarında zevkusefa içindeyken ne yazık ki bizleri birbirimize boğazlatmaktan imtina etmiyorlar. Bunu ise her fırsatta farklı bir kılıfa büründürerek önümüze çıkarıyorlar. Meselâ Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konuşmasında şunları söylüyordu: “Askerlik bu millet için en kutsal vazifelerden biri olarak kabul edilmiştir. Biz askerimize Mehmetçik derken bunun bir anlamı var, bu küçük Muhammed anlamında Mehmetçik’tir.” İnsan düşünmeden edemiyor, bizlere “Mehmetçik olun” diyen Erdoğan’ın oğullarından ya da bakan çocuklarından herhangi biri o “kutsal vazifeyi” yapmışlar mıdır? Varsa eğer yapanlar, nerelerde yapmışlardır? Bunlardan herhangi birisi “Ne mutlu onun ailesine, ne mutlu onun tüm yakınlarına” sözüne mazhar olmuşlar mıdır? Gerçekten de onlar neden “Muhammed anlamında Mehmetçik” olmuyorlar?
Savaş bütçesi olarak oluşturulan 2016 bütçesinde savunma ve güvenlik bütçesi 62 milyar lirayı geçmiş durumda. Asgari ücret artışına “kaynağı nereden bulacaksınız” diye şikâyet edenler, nedense askeri harcamalar karşısında oldukça cömert davranabiliyorlar. Bizler en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamazken, onlar milyarlarca lirayı bombalara ve silahlara yatırıp yoksul emekçileri ölüme gönderebiliyorlar. Onlar, bizlerin bu şartlar altında çaresiz kalacağımızı düşünebilirler. Onlar için öldürebileceğimizi ve gerekirse ölebileceğimizi de… Her ne kadar şu an emekçiler buna karşı sesini yeterince çıkaramıyor olsalar da egemenler büyük bir yanılgı içerisindedirler. Tarih onlara bunu mutlaka gösterecektir. Bunun için işçilerin şunu bilmeleri gerekir ki, düşmanları yan yana ve omuz omuza çalıştığı kendi sınıf kardeşleri değildir. Onu ezen, sömüren, haksız savaşlarda katleden patronlar sınıfıdır ve tüm bu zor şartlar altında yaşamaya mahkûm eden çürümüş sermaye düzenidir. Elbet bir gün bu düzenin çarkına çomak sokacak olan işçi sınıfı onu yıkmak için harekete geçecektir.
Patronlar Sınıfı için Ölmeye ve Öldürmeye Hayır!
Yaşasın İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği!
link: Tuzla’dan bir öğrenci, “Geleceğe Güvenle Bak, Uzman Asker Ol!”, 2 Mart 2016, https://marksist.net/node/4941
HDK Genel Meclisi 28 Şubatta Toplandı
Hükümetin Master Planı