Makedonya işçi sınıfı 20 Mayısta, kamuya bağlı dört sektörde genel greve gitti. Yaklaşık 70 bin işçinin katıldığı grev, eğitim, yargı, savunma ve sağlık sektörlerini kapsıyordu. Asgari ücretin 120 euroya yükseltilmesi temel talebiyle başlayan grev, Makedonya’nın başlıca sendikal örgütü olan SSM (Makedonya Sendikalar Birliği) önderliğinde gerçekleşti. Savunma sektöründeki işçilerin bir talebi de sektörde acil bir yasal düzenlemeye gidilmesi ve asgari ücrete taban sınırlaması getirilmesiydi. Hava kuvvetlerindeki pilotlar ise iki ay önceden greve çıkarak, çalışanların hakları için mücadeleyi bizzat ordu içine taşıdılar.
Bundan bir buçuk yıl önce de kamu sektöründe, özellikle idari ve yargı işçilerinin çok örgütlü bir biçimde katıldıkları, 80 gün süren bir grev yapılmıştı. Arnavut-Makedon çatışmasının tırmandığı döneme denk düşen bu grev, o zamanki uzlaşmacı sendika liderlerinin savaşı bahane ederek greve son vermesiyle amacına ulaşamamıştı. Ne var ki, bu grev Makedonya işçi hareketi açısından oldukça önemli bir dönemeç noktasıydı.
Doğu Bloku’nun çöküşünden sonra “refah” ve “barış” getireceği vaat edilen kapitalizm, gerçek yüzünü göstermekte hiç gecikmedi. Emperyalist güçlerin çeşitli etnik grupları birbirine düşürdüğü Yugoslavya paramparça oldu ve emperyalizmin askerleri “BM” şemsiyesi altında bu bölgeye yerleşti. Yaşanan kanlı savaşlarda on binlerce insan öldü. Etnik temelli çatışmalar hâlâ sürüyor. Savaşın yarattığı yıkım, ekonomiyi daha da çökertmiş durumda. Şu anda Makedonya da Türkiye gibi kriz içinde çırpınan ve IMF reçeteleriyle yönetilen bir ülke. IMF’nin, girdiği her ülkeye önerdiği reçete aynı. İşçi ücretlerinin dondurulması, devlet işletmelerinin kapatılması, eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi... Kurban her yerde işçi sınıfı.
Makedonya’da, kapatılması ya da satılması düşünülen 40 kadar kamu kuruluşunda çalışan on binlerce işçi, 2002 Şubatında çeşitli gösteriler ve yürüyüşler düzenlediler. Geçmiş ücretlerinin ödenmesi, sosyal, sağlık ve emekli sigortalarının korunmasını talep eden bu işçiler, o günden bu yana yaşamlarını yeniden kurmak için kendilerine yardım edilmesini de istiyorlar. Sendikanın bu işçileri kapsayan bir erken emeklilik yasası (25 yılını dolduran işçiler için) çıkarılması önerisi, hükümetçe söz verilmesine rağmen, IMF’nin baskısıyla “bütçede para yok” bahanesiyle reddedildi. Sabrı taşan işçiler Nisan ayında parlamento binasını basarak polisle çatıştılar. Zarar ettiği öne sürülen devlete ait bu fabrika ve işyerlerinde 37 bin işçi çalışıyor. Bu kuruluşlar IMF’yle yapılan yapısal uyum anlaşmaları gereğince kapatılacak ya da satılacak.
IMF kuklası hükümetin sağlık sektörünü özelleştirme girişimleri de devam ediyor. Doktorlar ve hemşireler bu saldırıya karşı öfkeliler, çünkü pek çoğu işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Ortalama ücretin 120 euro civarında olduğu Makedonya’da, özel sektörde asgari ücret taban sınırlaması bile bulunmuyor. Böyle bir ülkede, sağlık sisteminin özelleştirilmesi, “paran yoksa yaşamaya hakkın da yok” mantığıyla on binlerce insanın ölüme gönderilmesi anlamına geliyor.
Fakat burjuvazinin işi hiç de kolay değil. İşçilerin mücadeleleri giderek daha örgütlü hale geliyor. Geçmiş son on iki yıldan farklı olarak, bu yıl SSM 1 Mayısta “Yaşasın 1 Mayıs” sloganıyla bir protesto gösterisi örgütledi. Küçük bir gösteri olmasına rağmen, bu gösteri tüm dünyada olduğu gibi Makedonya’da da değişen ruh halinin bir göstergesiydi. İşçilerin mücadeleleri 1 Mayıstan sonra da devam etti. 10 Mayısta büyük şehirleri birbirine bağlayan ana yollar kesildi. Eylem gün boyu sürdü ve şehirler felç oldu. 24 Mayısta sokaklara çıkan grevci işçilere, “zarar eden” işletmelerin işçileri de destek verdiler.
Bir haftayı aşkın bir süre devam eden grevlerin ardından hükümet 29 Mayısta geri adım atmak zorunda kaldı. Hükümet daha önce 50 euroda ısrar etmesine rağmen, asgari ücret 5060 dinara (yaklaşık 83 euro) yükseltildi. IMF’nin ücretler konusunda hiçbir tavizin verilmemesi doğrultusundaki baskılarına karşın, işçilerin kararlı mücadelesi sonuç verdi. Hükümetin asıl korkusu, kamu sektöründeki grevlerin özel sektöre de yayılmasıydı. Bu burjuvazi açısından son derece kötü bir durum yaratmanın yanı sıra hükümetin de sonu olurdu.
Ne var ki hükümet verdiği tavizi her an geri alabilir. IMF Makedonya’ya yapacağı ödemeyi askıya aldığını açıklamakta gecikmedi. Bu burjuvazinin işini giderek daha zor duruma sokmaktadır ve önümüzdeki dönemde, verdiği tavizi fazlasıyla geri almak için işçilere dönük saldırılarına hız kazandıracağı aşikârdır. Bu saldırılara göğüs germek ve burjuvaziye karşı kalıcı kazanımlar elde etmenin tek yoluysa, her yerde olduğu gibi Makedonya’da da işçi sınıfının gerçek enternasyonalist komünist bir örgütünün oluşturulmasından geçmektedir.
link: Marksist Tutum, Makedonya'da Kitlesel Grevler, 11 Haziran 2002, https://marksist.net/node/357
Ulusal Soruna Marx ve Engels'in Tarihsel Yaklaşımı
Diyalektik Materyalizm