Bu yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü tüm dünyayı saran derin bir ekonomik kriz ve savaş ortamında karşılıyoruz. Açlık, yoksulluk, işsizlik ve kapımıza dayanan emperyalist savaş tehdidi, önceki dönemlerdekinden çok daha yakıcı bir sorun olarak karşımızda duruyor.
8 Martı bizler için anlamlı bir mücadele günü yapan olayda, New Yorklu kadın tekstil işçilerini (8 Mart 1857) katledenler Amerikalı egemenlerdi. Şu “tesadüfe” bakın ki, bugün tüm Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmek isteyenler de yine onlar. Bu savaşı ne için çıkarmak istiyorlar? Amerikan emperyalizminin dünya üzerindeki hakimiyetini daha da güçlendirip mutlak hale getirmek, tüm dünyada kadınıyla erkeğiyle çalışanların emeğini daha fazla sömürmek, esaretimizi daha da arttırmak için! Amerika’nın açgözlü silah ve petrol tekellerinin kârlarını daha da çoğaltmak ve Türkiye’de onların yardakçılığına soyunan büyük sermaye gruplarının bu talandan pay almasını sağlamak için!
İşçilerin ücretleri, sosyal hakları tırpanlanırken, bütçeden eğitim ve sağlığa ayrılan pay kısılırken, savaşa milyarlarca dolar ayrılıyor. İşçiler üzerindeki baskılar, grev yasakları, işten atmalar her yerde hız kazanıyor. Türkiye’de, savaşın başlaması halinde olağanüstü hal ve sıkıyönetim rejimlerine geçilebileceğinin sinyalleri veriliyor.
Biz emekçi kadınlar da, kapitalizmin yarattığı bütün bu koşullardan hiç şüphesiz fazlasıyla nasibimizi alıyoruz. Genellikle işten ilk atılanlar bizler oluyoruz, ücretleri en fazla düşürülenler bizleriz, en kötü işlerde ve çalışma koşullarında çalışmaya zorlananlar yine biz. Böylece hem kadın hem de işçi olduğumuz için çifte sömürülenler de bizleriz.
İçinde yaşadığımız bu baskı, sömürü ve savaş bataklığını yaratan kapitalizmin ta kendisidir. Bundan kurtuluşun tek yoluysa bataklığı kurutmak, yani kapitalizmi ortadan kaldırmaktır.
Bugün dünyanın pek çok yerinde sömürüye, açlığa, yoksulluğa, emperyalist savaşlara, ırk ve cins ayrımcılığına karşı bir mücadele dalgası yükseliyor. Latin Amerika’nın neredeyse her köşesi, mücadeleye atılan kadın-erkek işçilerin ayak sesleriyle sarsılıyor. Tüm dünyada milyonlarca kişinin katıldığı savaş karşıtı gösteriler düzenleniyor, savaşa karşı genel grev çağrıları yapılıyor. Türkiye’de de dünyadaki savaş karşıtı hareketle karşılaştırıldığında biraz geriden geliyor olmakla beraber, giderek etkisi ve özgüveni artmaya başlayan bir savaş karşıtı hareket gelişiyor. Bu yükselen mücadelelerde işçi, emekçi kadınlar da en ön saflarda yerlerini alıyorlar.
Bu sömürü ve savaş düzenini yıkmak ve yerine hiçbir ayrımcılığın olmadığı, sınıfsız, sömürüsüz sosyalist bir dünya yaratmak, kadınıyla erkeğiyle biz tüm dünya işçi sınıfının elinde. Şunu bilelim ki, kapitalizm yerle bir edilmedikçe ne biz emekçi kadınların ne de emekçi erkeklerin yüzü gülmeyecek. İnsanlığı bir savaş cehennemine sürükleyen emperyalist-kapitalist zorbalara karşı, dünyamızı bir barış cennetine dönüştürmek bizim elimizdedir.
Sömürüye, Emperyalist Savaşa, Zulme Karşı Birleşelim, Örgütlenelim, Mücadeleyi Yükseltelim!
Yaşasın 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü!
Kadınlar Mücadeleye Katılmadan İşçi Sınıfı Kazanamaz!
Emperyalist Savaşa Karşı Sınıf Savaşı!
link: Marksist Tutum, Kadınlar Mücadeleye Katılmadan İşçi Sınıfı Kazanamaz!, 8 Mart 2003, https://marksist.net/node/429
Savaşa Karşı Sınıf Savaşı!
Postal Sesleri ve Bir Tezkere Müsameresi