6 Aralık Cumartesi gecesi Yunan polisi 15 yaşında bir liseli genci, Alexandros Grigoropoulos’u katletti. Bir grup silahsız liseli gencin polis karşıtı sloganlarına polisin verdiği yanıt gençlerin üzerine silah sıkmak oldu. Cinayetin gerçekleştiği yer, Atina merkezinde muhalif gelenekleri ile tanınan Exarchia Mahallesi idi. Cinayet sırasında binlerce genç çevrede yoğun olarak bulunan kafeteryalarda oturuyordu. Derhal sokaklara dökülen gençler sabaha kadar polisle çatıştı.
Cinayetin gerçekleştiği akşamki protestolar Exarchia’yı aşarak Atina, Selanik ve Patras kentlerine sıçradı. Polis cinayetine karşı isyan dalgası daha 24 saat bile geçmeden tüm ülkeye yayılacaktı. 7 Aralık Pazar günü 14 kentte binlerce kişinin katıldığı protesto gösterileri ve polis karakollarına ve devlet binalarına yönelik saldırılar gerçekleşti. Polisin gaz bombalarına molotof kokteyllerle yanıt verildi.
8 Aralık Pazartesi günü liselerin çoğu öğrenciler tarafından işgal edilmişti. Sokaklara dökülen liseli gençlerin isyan dalgasına karşı burjuva devlet önlem almaya çalışırken genç kitleler karakolları taş yağmuruna tutuyordu.
Onbinlerin katıldığı Alexandros’un cenaze töreninde bir polis timi havaya ateş açarak kitleleri terörize etmeye ve gözdağı vererek sindirmeye çalıştı. Polisin bu girişimleri Yunan halkının öfkesini daha da arttırdı.
Kitlelerin polise ve katil burjuva devlete yönelik haklı öfkesinin ve günlerdir süren protestoların ardı arkası kesilmiyor. Kitlelerin öfkesini dindirmek için burjuva düzen bilinen oyunlarını sahneliyor. Önce 2 polis tutuklandı. Ardından İçişleri Bakanı göstermelik olarak istifa etti. Başbakan istifayı reddetti. Muhalefetteki siyasi partiler erken seçim için bastırıyor. Sosyal demokrat PASOK, hükümeti, “güvenliği sağlayamadığı” için istifaya davet ediyor. 8 Aralık Pazartesi akşamı Karamanlis başkanlığında bakanlar kurulu toplandı ve isyanı bastırmak üzere “ordudan yardım istenmesi” tartışıldı. Ardından Karamanlis, kitlelerin isyanına karşı tüm siyasi partileri “ulusal birlik” oluşturmaya çağırdı.
Burjuva basın başlangıçta polisin cinayetini eleştirmişti ancak isyan dalgasının büyümesi ile derhal ağız değiştirdi, gençliğin “başıboşluğunu” tartışmaya başladı. Medya, tutuklanan polisin avukatının, “kurşunun yanlışlıkla sekerek Alex’i öldürdüğü, zaten gençlerin saldırdığı, polisin kendini koruduğu” iddialarını yayınlayarak halkı yatıştırmaya çalışıyor. Gençler ise avukatın bürosunu tahrip ederek bu yalanlara yanıt verdiler.
10 Aralık Genel Grevi
10 Aralıkta, Yunanistan’ın 2 büyük sendikası Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu ve Kamu Çalışanları Sendikasının çağrısı üzerine 24 saatlik genel grev ve ülke çapında yürüyüşler gerçekleşti. Grev kararı 3 hafta önce, yani 6 Aralık cinayetinin öncesinde alınmıştı. Kamu sektörü çalışanlarının, öğretmenlerin, gazetecilerin, banka çalışanlarının yoğun olarak katıldığı grev ve gösterilerde hükümetin ekonomi politikaları protesto edildi. İşçiler hükümetin sosyal harcamaları arttırmasını, ücretleri ve emekli maaşlarını yükseltmesini talep etti.
Atina Havaalanında uçak seferleri iptal edildi, metro dışında toplu taşıma araçları çalışmadı. Okullar kapandı. En büyüğü Atina’da gerçekleşen yürüyüşlerde polis katliamı da protesto edildi. Bazı protestocular Yunan parlamentosuna doğru yürüyerek hükümet aleyhine sloganlar attılar. Bu sefer 21 Kasım genel grevinden daha büyük ve başarılı bir genel grev gerçekleşti. Atina’da birine 40 bin diğerine 8 bin kişinin katıldığı 2 yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşlerde öğrenciler işçilere destek verirken, Yunanistan işçi sınıfı da gençliğin haklı isyanına destek verdi. Sendika liderlerinin konuşmalarının ardından mitingler sona ererken polis gençlere yine saldırdı. Polis saldırılarına yine taşlarla yanıt verildi. Çatışmalar akşam saatlerine kadar devam etti. 11 Aralıkta ise lise ve üniversite öğrencilerinin ortak eylemleri hayata geçirildi.
AB yetkilileri Yunan hükümetine isyanların krizle ilişkisinin olup olmadığını soruyor. Burjuva devletlerin hepsi kapitalizmin krizine karşı kitlelerin devrimci isyanından çekiniyor. TC. Başbakanı Tayyip Erdoğan, Yunanistan başbakanı Karamanlis’i arayarak “geçmiş olsun” dileklerini iletti. Türkiye’de medya, Yunanistan’daki isyan dalgasına çok sınırlı ve çarpık olarak yer verdi. AB yanlısı bazı medya organları içişleri bakanının istifasını ve polislerin tutuklanmasını öne çıkararak “Yunanistan’ın ne kadar demokratik bir ülke” olduğundan dem vurdu. Böylelikle AB demokrasisine, yani 15 yaşındayken katledilen Aleksandros’un katillerine desteğini sunmuş oldu.
Oysa Yunanistan devletinin işçi sınıfı düşmanlığında Türkiye Cumhuriyeti’nden aşağı kalır yanı yoktur. Mevcut demokratik mevziler ise Yunanistan işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin varlığı ile savunulmaktadır. İki ülke arasındaki asıl farklılık işçi sınıflarının örgütlülük ve bilinç düzeyleri ile ilgilidir. Yunanistan işçi sınıfı son aylarda defalarca 1 günlük genel grev örgütledi. 4 yıl önce gerçekleşen bir polis cinayetine yine isyanlarla yanıt verilmişti. 1967-1974 arasında yaşanan faşizm dönemi ise yine kitlelerin mücadelesi ile son bulmuştu. Kısacası kitlelerin örgütlülük ve bilinç düzeyleri ile mücadele kapasiteleri ne kadar gelişkin ise burjuva siyasi liderler o derece “demokrat” görünmek, demokrasi oyununu daha inandırıcı kılmak zorunda kalıyorlar. Öte yandan ise, silahlı güçleri ile işçi sınıfını ve gençliği bastırmanın yolunu döşüyorlar.
Türkiye’de son 11 ayda 17 silahsız insan polis tarafından katledilmiştir, ancak protestolar çok sınırlı kalmıştır. 12 Eylül faşizmi işçi kitlelerini yenilgiye uğratmış, işçi sınıfı örgütlerini dağıtmıştır. 12 Eylül’den bu yana Türkiye işçi sınıfı örgütsüzlük cehenneminden ve güvensizlik sarmalından kendisini kurtaramamıştır. Dünya kapitalizminin krizi ve Türkiye burjuvazisinin işçi sınıfına yönelik artan saldırıları, Türkiye işçi sınıfını da mutlaka ayağa kaldıracaktır.
Yunanistan’daki gençlik eylemleri, yakın gelecekte sertleşecek sınıf mücadelelerinin habercisidir. Gençlik toplumun barometresi gibidir. Sömürü düzenine karşı isyanın ilk dalgaları gençlik kesimleri içerisinde etkisini gösterir. Dünya kapitalizminin bunalımı, genç nüfusun işsizliğe mahkûm edilmesi, son yıllarda burjuvazinin işçi sınıfına yönelik artan saldırıları gibi etmenler, kitlelerin sadece polis baskısına değil, kapitalist düzenin bütününe yönelik artan öfkesine sebep oldu. Genç kuşak sadece polisi protesto etmiyor, sömürü düzeninin adaletsizliğine karşı devrimci bir ruhla isyan ediyor.
link: Kemal Erdem, Yunanistan: Gençlik İsyanda İşçi Sınıfı Eylemde, 12 Aralık 2008, https://marksist.net/node/1944
Yaşama dair
Depresyonda Bir Düzenin Hikâyesi