Elif Çağlı, 29 Kasım 2008
Ekonomik krizlerden nasibini fazlasıyla alan ve burjuva blok içindeki iktidar tepişmelerinden yakasını kurtaramayan Türkiye gibi bir ülkede krizin etkileri yoğun biçimde yaşanacaktır. Krizin dalgaları Türkiye kıyılarına daha da vurdukça, “krizin bize dokunmayacağı” yolunda uzun süre boşa böbürlenen AKP iktidarı güç yitirecektir.
|
Statükoculuk, Liberalizm ve Türk Tipi Burjuva Demokrasisi Üzerine Notlar
Mehmet Sinan, Aralık 2008
Mehmet Sinan'ın yazısının 9.bölümünü yayınlıyoruz.
|
Mersin Üniversitesi’nden bir öğrenci, 27 Kasım 2008
Kapitalizmin temel taşları olan aşırı üretim, daha fazla kâr, daha fazla sömürü, daha fazla rekabet, ona her yükselişin sonunda derin krizler yaşatır.
|
Kartal’dan bir MT okuru, 19 Kasım 2008
|
İlkay Meriç, Kasım 2008
Dünyanın en çeşitli etnik bileşimine sahip coğrafyalarından birisidir Kafkaslar. Farklı dillere, dinlere ve etnik kökenlere sahip çok sayıda halk, bin yıllardır bu coğrafyada iç içe geçmiş bir şekilde yaşamaktadır. Ne var ki, halkların gönüllü birlikteliği temelinde muazzam bir kültürel zenginliğin ifadesi olacak ulusal çeşitlilik, kapitalist-emperyalist sistemde, en azgın çatışmaların, boğazlaşmaların ve düşmanlıkların kanlı yatağına dönüştürülmektedir.
|
Selim Fuat, Kasım 2008
2003 Eylül ayında Bolivya hükümetinin çokuluslu petrol tekelleriyle imzaladığı doğal gaz satış anlaşmasının ardından, başta madenciler olmak üzere işçilerin ve yoksul köylülerin ayağa kalkmasıyla, ABD destekli Sanchez de Lozada hükümeti düşmüş ve Lozada ülke dışına kaçmıştı. O günlerden bu yana Bolivya’da kendi iniş-çıkışlarıyla devrimci öz taşıyan bir kitle seferberliği yaşanmakta. Ancak bu süreçte burjuvazinin karşı-devrimci faaliyeti de olgunlaşmış ve gelinen noktada kitle hareketinin kazanımları da tehlike altına girmiştir.
|
Aylin Dinç, Kasım 2008
Masallarda güzel yoksul kızlar prenslerini bulup sınıf atlayıp arkalarına bile bakmadan saraya doğru giderken, geride kalan çaresizler için de masallar vardır: Kibritçi kız masalı! Ona da mücadele nasip edilmemiştir. Ancak ölüm onu kurtarabilir. “Eğer çok yoksulsan debelenme, ‘çaresi yok’ diye düşünüyorsan işte sana çare: Öldür kendini, sen de kurtul ben de kurtulayım” der masalcı, yani burjuvazi. “Yaktığın her kibrit tanesi senin umutlarındır, ama çok kısa sürelidir, asla sonsuza kadar kurtuluş yok senin için” der. “Bu yüzden acı çekmeye değmez. Kimse seni görmüyor. Bunda suçlu olan sensin.”
|
Derya Çınar, Kasım 2008
Kapitalizmin Amerika kıtasını fethedişi, acımasızlığı ve vahşiliği, toplumcu yazarların romanlarında da anlatılır. İşte bu romanlardan biri de Chicago Mezbahaları. Amerika’da yaşanan hızlı tekelleşme süreci, sömürünün yoğunlaşması, büyük kitleler halinde toprağından kopartılmış insanların işçileşmesi sırasında yaşanan trajediler, insan aklının alamayacağı yokluk ve acılar, Upton Sinclair’in Chicago Mezbahaları adlı romanının satırlarından ruhunuza doğru içinizi de acıtarak yol alıyor.
|
16 Kasım 2008
DTP İstanbul il binası önünde bir araya gelen siyasi partiler ve işçi ve emek örgütleri, yaptıkları ortak basın açıklamasında, Kürt halkı ve DTP yöneticileri üzerindeki baskı ve şiddeti kınayıp, tutuklanan yöneticilerin derhal serbest bırakılmasını talep ettiler.
|
Utku Kızılok, Kasım 2008
Avrupa Birliği’nin emperyalist savaş sürecinde belirginleşen çatlakları, dünyayı sarsan ekonomik krizle birlikte daha da genişlemiş buluyor. Kriz dalgaları Amerika’dan Avrupa’ya sıçradığında, başta Birliğin lokomotif gücü Almanya olmak üzere, her kapitalist devlet, “her koyun kendi bacağından asılır” misali, ortaklığı unutarak kendi sermaye gruplarının imdadına koşmuştur.
|
Kasım 2008
Ekonomik kriz her geçen gün etki alanını yaygınlaştırıp daha da derinleşirken, burjuva medya günün 24 saati, borsadaki düşüşten, doların fırlamasından, yüz milyarlarca dolarlık kurtarma paketlerinden söz ederek krizin vurduğu tekeller için sızlanıyor. Bankalar patır patır batıyormuş, otomobil tekelleri çok zor durumdaymış, bunları kurtarmak için devlet elini taşın altına sokmalıymış!
|
Ankara’dan MT okuru bir öğrenci, 7 Kasım 2008
Tam 27 yıl önce, 6 Kasım 1981’de, 12 Eylül cuntası tarafından üniversitelerde de faşist rejimin ihtiyaç duyduğu tipte bir düzen kurulmuştu. 12 Eylül faşizminin kalıntısı olan YÖK’ü protesto etmek için, Genç-Sen, 9 Kasımda Ankara’da bir yürüyüş düzenledi.
|
Ankara’dan MT okuru bir öğrenci, 8 Kasım 2008
Seçim sürecinde birçok kişinin umudu olan Obama sermayenin sözcüsüdür ve onların sözünden dışarıya çıkamaz. Bu sistemde başa kim geçerse geçsin burjuvazinin egemenliği sürer. Onlar savaşa devam derlerse devam edilir. Çözüm ise işçi sınıfının örgütlü mücadelesinden geçmektedir.
|
Ankara Üniversitesi’nden bir öğrenci, 7 Kasım 2008
Ankara’da YÖK’ü protesto etmek için 6 Kasım Perşembe günü saat 15.30’da Sakarya Caddesi’nden başlayıp Yüksel Caddesi’nde sona eren bir eylem yapıldı. Polislerin yoğun önlemler aldığı eyleme, yaklaşık 250 öğrenci katıldı.
|
Bursa’dan MT okuru bir öğrenci, 7 Kasım 2008
YÖK’ün kuruluşunun 27. yılında, Uludağ Üniversitesi öğrencileri YÖK’ü protesto ettiler. Eylem sırasında ÖKM’nin önü güvenlik görevlileri ve jandarma tarafından kapatıldı.
|
Levent Toprak, Kasım 2008
Son 25 yılın savaş tecrübesi açıkça göstermektedir ki, işçi sınıfı bu haksız savaşa dur deyip bir devrimci özgürlük rüzgârı estirmedikçe, Kürt sorununda kalıcı, hakiki bir çözümün gelme ihtimali yok gibidir. Elbette Türkiye’deki gerici burjuva rejim sıkıştıkça kimi tavizler verebilecektir. Ancak her seferinde bunların Kürt halkının özlemlerini gidermekten uzak, bölük pörçük kırıntılardan öteye gidemeyeceği ve yeniden aynı döngüye girileceği görülmektedir. O nedenle halklar arasındaki kardeşliğin yegâne sigortası konumundaki işçi sınıfına büyük bir sorumluluk düşmektedir. Sınıf bilinçli işçiler bu kavrayışla hareket etmeli ve şovenist zehrin işçileri etkilememesi için azimle çaba harcamalıdırlar.
|
Oktay Baran, Kasım 2008
Kapitalizm çöküyor mu anlamına gelen tartışmalara ilişkin olarak Marksist perspektifi hatırlatmakta yarar var. Kapitalizm, yukarıda dile getirdiğimiz tüm çıkmazlarına, tüm çöküş eğilimlerine, çürümekte oluşu gerçekliğine rağmen, devrimci işçi sınıfının bilinçli ve örgütlü darbesiyle çökertilmediği sürece kendiliğinden çökmeyecektir. Lenin’in ısrarla vurguladığı üzere, kendi haline bırakıldığı sürece, kapitalizmin çözüm bulamayacağı hiçbir kriz, hiçbir açmaz yoktur. İşçi sınıfı tarafından yıkılmadığı sürece kapitalizm tüm insanlığı yeni felâketlere sürükleme pahasına eninde sonunda bir çıkış yolu bulacaktır. Yeni felâketlerden kurtulmanın tek yolu, kapitalizme bitirici darbeyi vurmak üzere işçi sınıfının devrimci bilinç ve örgütlülük düzeyini yükseltmekten geçiyor. Gün, daha da büyük bir inanç ve kararlılıkla bu görevi yerine getirme günüdür.
|
İstanbul Üniversitesinden MT okuru bir öğrenci, 7 Kasım 2008
Beyazıt Meydanı’nda her yılın 6 Kasımında olduğu gibi bu yıl da YÖK protesto edildi. 12 Eylül faşist darbesini takiben inşa edilen YÖK, kurulduğu ilk günden itibaren, üniversite gençliğini ve akademisyenleri hizaya getirme operasyonuna girişti.
|
Serhat Koldaş, Ekim 2008
Sınıf bilinçli işçiler, burjuva siyasetçilerin halklar arasında milliyetçi düşmanlıklar yaratmaya dönük politikaları karşısında uyanık olmalıdır. Öte yandan düne kadar birbirini düşman gören ülkeler yakınlaşma mesajları verdiklerinde iyimserliğe kapılınmamalı, “hangi dağda kurt öldü?” sorusu sorulmalıdır. Halkları kaynaştırmanın anahtarı işçi sınıfının elindedir. Farklı ülkelerin işçileri arasında örülecek dayanışma ağları ve mücadele birliği, savaşların ve husumetlerin sonunu getirecektir. Bugüne değin egemenler eliyle yaratılmış bulunan sorunların kalıcı çözümü, bütün ülkelerin işçilerinin birleşmesinden geçmektedir.
|
Selim Fuat, Ekim 2008
Çok açık ki, sendikal bürokrasi sendikalardaki demokratik işleyişin en büyük düşmanıdır. DİSK tarihinde de tanık olduğumuz gibi, işçi sınıfı hareketinin gerilemeye başladığı her dönemde sendika bürokrasisi hep güçlenmiştir. Bugün de sendika bürokrasisi sınıf hareketinin önündeki en büyük engellerden biridir. Ancak sendika bürokrasisinin böylesi dönemlerde ele geçirdiği bu güç öncü işçiler için yıldırıcı olmamalıdır. Bu nedenle sendikalara küsüp bu örgütlerden umudu kesmek, bu örgütleri burjuvalara ve onların ajanlarına kendi ellerimizle teslim etmekten başka anlama gelmez. Tersine sendikalara üye olmak, onlara sahip çıkmak, bu bilinci yaygınlaştırmak ve tabanın sendika yönetimi üzerinde denetim kurması için sabırla çalışmak gereklidir.
|
Ezgi Şanlı, Ekim 2008
Kimisine göre içinden deniz geçen tek şehirdir İstanbul. Kimisine göre taşı toprağı altındır. Kimisi eğlenirken sabahlara dek ışıltılı gece kulüplerinde İstanbul’un, kimisi hastanelerinde kuyruk beklemektedir aynı saatlerinde günün. Kimi boğaza nazır evlerinde tüm güzelliklerinin tadına varırken, kimisi başını sokacak bir ev bulamadığı için sorar 20 milyonluk devasa kente: “Sana bir ben mi fazla geldim İstanbul?” İki ayrı sınıfın insanları için iki ayrı İstanbul var.
|
Soner Güven, Ekim 2008
Cezaevlerinde 12 Eylül dönemini aratmayan uygulamalar sürüyor. Cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlalleri her geçen gün daha da artıyor. Tutsaklara yönelik görüş yasakları, disiplin cezaları, tedavi engelleri, baskı ve saldırılar sistematik olarak devam ediyor.
|
Ankara’dan bir eğitim işçisi, 2 Kasım 2008
Bir taraftan kapitalizm kendi krizini yaşarken, bir taraftan da emperyalist paylaşım savaşı dünyanın dört bir yanında devam etmektedir.
|
|