Neredeyse son bir yıldır medyada sürekli kredi kartları ile ilgili olumsuz haberler çıkıyor. Kredi kartı borcu yüzünden depresyona girenler, intihar edenler, boşananlar, ailesini öldürüp ardından kendisi de yaşama veda edenler. Galiba sonunda gerçekten ileri bir kapitalist ülke olabildik!
Burjuvazi, gelişmiş kapitalist ülkelerde herkesin cebinde bir kredi kartı var gazlamaları ile kredi kartını toplumun gözünde yüceltiyor. Kredi kartı kullanarak yanımızda para taşımamız gerekmeyeceğinden, böylece de soyulma, dolandırılma gibi olayların azalacağından bahsediyor. Aslında burjuvazi bizim soyulmamıza üzüldüğünden değil, başkaları yerine kendi soymak istediğinden bu türden masallar uyduruyor.
Bundan çok değil on yıl önce, tanıdık işyerlerinden taksitle alışveriş yapardık. Bugün ise taksitle alışveriş yapılabilecek birçok mağaza var, ama taksit için kredi kartı gerekli. Neredeyse her yerde karşımıza kredi kartlarına uygulanan, gerçekten cazip alış-veriş imkanları sunuluyor. Hayatımızda hiç ihtiyacımızın olmayacağını düşündüğümüz ürünleri dahi o kadar albenili hale sokuyorlar ki… Ve ayrıca hayalini kurduğumuz ama maddi imkanlarımızın yeterli olmayacağı ürünlere uygulanan, peşin fiyatına 15-20 taksit uygulamaları bizleri daha da gaza getiriyor. Böylece bakkala ekmek almaya gidip de çikolatanın cazibesine kapılan çocuklar gibi, alış-veriş yapmaya gittiğimizde almamız gerekenlerden daha fazlasını ve hatta almamamız gerekenleri bile alır hale getiriliyoruz.
Kapitalist ekonominin yürüyebilmesi için gerekli olan tüketim çılgınlığı kapitalist toplumların temel zaafı olmakla birlikte, özellikle Türkiye gibi sonradan görmüş toplumlarda da bu çılgınlık çok kısa bir sürede tüm topluma yayıldı. Normal koşullarda yaşamları çok da şaşaalı olmayan aileler, kredi kartlarının sunduğu imkanlar çerçevesinde çocuklarının cep telefonu, bilgisayar gibi gerekli gereksiz “ihtiyaçlarını” karşılamaya çalışıyorlar. Yani toplumun bir kesimi, ki bu kesim daha ziyade küçük-burjuvaziden oluşmaktadır, gerçekten de içmeye ayranı yokken tahtırevanla çeşmeye gidiyor. Araba, ev alma hayalleri sonunda haciz ile sonuçlanıyor. İşçi sınıfı ise kredi kartını çoğunlukla yaşayabilmek için kullanmaya devam ediyor. Aldığı asgari ücret veya kısmen daha iyi ücretler bugün bir işçinin yaşayabilmesine yeterli değil. Ortalama yaşam standardının yarısı ya da daha azı ile geçinmeye çalışan işçi aileleri, düne kadar bakkaldan borçla alışveriş yapar ve bu borcu bakkalın insafına kalacak sürelerde öderken, bugün artık borcu bakkala değil bankaya yapmaya başlamıştır. Ama finans kapitalin egemen olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ve bu finans kapitalin en büyük kontrolörü olan bankaların, alacakları konusunda mahallenin bakkalından daha vicdansız oldukları açıktır.
Yaşamsal ihtiyaçlarını dahi düzgün olarak karşılayamayan bir toplumun, aldığı borçları zamanında ödemesi doğal olarak beklenemez. Gerçekten de kişisel tüketici kredisi ve kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. 2004 yılında yapılan araştırmalara göre, 2004’ün ilk 6 ayında 47 bin kişi borcunu ödeyemedi. 2002 yılının tamamında bu rakam 54 bin, 2003’te ise 62 bin kişi olarak gerçekleşmişti. Bugün bu miktarın kat be kat aşıldığı apaçıktır.
Sonuç olarak, burjuvazi bizleri işyerlerinde birer köle gibi çalıştırmak yetmezmiş gibi hayatımızın her alanını kontrolü altında tutmak, bizleri sürekli olarak işe bağımlı kılmak ve paranın esareti altına sokmak istiyor. Kredi kartı ve benzeri alışveriş araçları, bu yönler üzerinden düşünüldüğünde, düzen tarafından insanların zaaflarını ve içine düştükleri güç durumları istismar etmeye yarayan birer tuzak niteliği de taşımaktadır.
Biz işçiler, emeğimizin gerçek değerini almak için, sömürüsüz bir dünya için mücadele ettiğimiz ölçüde yaşamı kurtarabiliriz. Başka bir çıkış yolumuz olamaz. Burjuvazinin kredisine ihtiyacımız yok! Ve artık burjuvaziye verecek kredimizin de olmaması lazım!
link: Kartal’dan MT okuru bir eğitim emekçisi, Burjuvaziye Kredi Vermeyelim!, 13 Nisan 2006, https://marksist.net/node/991
Emperyalist Savaş Devam Ediyor
Kadının Kurtuluşu Toplumsal Kurtuluştan Bağımsız Değildir