

Uzun zamandır neredeyse her yazımızda kapitalist çürümenin derinleştiği ve bunun toplum için ağır sonuçlarının olduğu dile getiriliyordu. Derinleşerek devam eden kapitalist kriz, artan faşist baskılar, rejimin kutuplaştırma ve sindirme politikaları, artan toplumsal çelişkiler… Tüm bu melanetler toplumun örgütsüzlüğüyle buluşunca ortaya ciddi sonuçlar çıkıyor. Bu sonuçlardan bir tanesi de belki tam olarak algılanamayan, sebebi tam kavranamayan genç yaşta insan ölümleridir.
Her ne kadar bu genç ölümlerin sebebi bireysel sorunlar gibi sunulup öyle algılansa da işin özü tam tersidir. Bu tablo kapitalist sistemin toplumu büründürdüğü ruh haliyle yani dolayısıyla kapitalizmle direkt bağlantılıdır. Her ne kadar olaylar, tarihler ve kişiler farklı olsa da konunun özü hep aynı noktada buluşuyor. Daha hayatlarının baharında yeni açmaya hazırlanan tomurcuk gibi, baharın tüm sıcaklığını ciğerlerine çekmeye hazırlanması gereken gençlerimizin kara toprakla buluşması aileleri başta olmak üzere hepimizi derinden etkiliyor.
Staj gördüğü Rixos Otelde 16 yaşındaki gencecik öğrenci Burak Oğraş katledildi, bu cinayeti aydınlığa kavuşturma iddiasındaki kurumlar ve kişiler kılını kıpırdatmadı, tüm mücadeleyi anne ve baba üstlendi. Acılı aileyi, evlat acısı kadar devletin katilleri koruması da ayrı yaralamaktadır. Yine yürekleri yakan bir başka vakada, ekmek kavgası için mücadele eden Samet Özgül, trafikte tartıştığı kişiler tarafından defalarca boğazından bıçaklanarak katledildi. Başka bir acı olay, kendisinden sigara isteyen kişilere “yok” diyen paramedik Hamit Aras’ın ağır darp sonucu yaşamını kaybetmesiydi. Benzer bir durum Kadıköy’de pırıl pırıl bir delikanlı olan Mattia Ahmet Minguzzi’nin başına geldi. Pazar yerinde yaşanan küçük bir münakaşa sonucu Ahmet defalarca bıçaklandı ve sonuç olarak yaşamdan koparıldı. Ahmet’in babasının şu sözleri yürek yakmaktadır: “Oğlumun katilleri serbest ve ben ömür boyu mahkûmum.” Bir anne ve baba için bir evladın katledilmesi ve bunun karşısında bir şey yapılmaması derin bir yaraya ve travmaya dönüşürken, katillerin adeta ödüllendirilmesi toplumda da kaygı yaratıyor.
Kartalkaya Grand Otelde, madenlerde yaşamını kaybeden gençlerimiz, sırtından vurulan 17 yaşındaki Ali El Hamdan… Daha nice gençlerimiz, çocuklarımız… Narinler, Kemal Korkutlar, Rabia Nazlar, Rojinler yani bizim gençlerimiz... Şüphesiz ki liste uzar gider, bu listeyi sıralamakla bitiremeyiz.
İnsanı insanlıktan çıkaran, toplumsal duyarlılık ve dayanışmanın, insan olabilmenin temellerini dinamitleyen böylesi bir sistemin bataklıktan bir farkı yoktur. Ailelerin adalet çığlıkları adeta bir boşlukta yok olup gitmektedir. Fakat bir gerçeklik baki! İşçi sınıfının gençliğine ağır bedeller ödeten bu sistemi bitirebiliriz. Yeter ki sorunun kaynağının bilincine varalım ve doğru bir yöntemle mücadele saflarında buluşalım. İnsanı insanın düşmanı haline getiren bu sisteme karşı yaşasın işçi sınıfının örgütlü mücadelesi!

link: İstanbul/Esenyurt’tan bir metal işçisi, İnsanı İnsana Düşman Eden Bu Sisteme Hayır, 28 Mart 2025, https://marksist.net/node/8483
Yunanistan’da Büyüyen Öfke: “Sizin Kârınız, Bizim Kanımız!”
Trump’ın Üniversite Saldırıları ve Gençlik