Yunanistan işçi sınıfı, faşizmin yarattığı acılarla yüklü bir tarihsel geçmişin yanı sıra bir o kadar da destansı bir mücadele geleneğine sahiptir. Her fırsatta alanları dolduran, kitlesel genel grevler yapan, kısa süre öncesine kadar devrimci durumlar yaratan bu mücadeleci sınıfın bugünü, dünden aldığı mirasla doğrudan bağlantılıdır.
Yunanistan’da 1967’de yönetime el koyan askeri cuntanın yıkılmasında önemli bir rol oynayan Politeknik (Atina Teknik Üniversitesi) ayaklanmasının 48. yıldönümünde öğrenci gençlik ve işçi sınıfı yine alanlardaydı. Atina ve Selanik başta olmak üzere pek çok şehirde on binlerce insanın katıldığı kitlesel eylemler düzenlendi. Sokakların faşizme ve emperyalizme karşı sloganlarla inlediği eylemlere sendikalar, emekçi kadınlar, üniversite öğrencileri, emekten yana partiler ve göçmen işçiler katıldı. 15-17 Kasım günlerinde süren anmalarda pek çok farklı etkinlik yapıldı. Anmalar 17 Kasım günü ABD büyükelçiliğine yapılan yürüyüşün ardından sonlandırıldı.
2. Dünya Savaşında Yunanistan’ı işgal eden Alman ve İtalyan faşist güçlerine karşı mücadele veren komünistler, savaş sonrasında ABD ve İngiltere’nin de desteğiyle yenilgiye uğratılmıştı. 1963 yılına kadar Yunanistan, sağcı Papagos ve Karamanlis hükümetleriyle yönetildi. 1963 yılına gelindiğinde ise sağ iktidarlara karşı gelişen hoşnutsuzluğun da etkisiyle Yorgo Papandreu, Demokratik Sol Birlik’in desteğini alarak hükümet kurdu. Bu hükümet, işçi ücretlerini yükselten, iç savaş hükümlülerinin serbest bırakılmasını sağlayan, eğitim sistemini yeni baştan düzenleyen bir dizi reform gerçekleştirdi. Sol muhalefetin yükselmesi burjuva düzeni tehdit etmeye başlayınca Papandreu hükümeti istifaya zorlandı. Burjuva düzenin derin bir krize sürüklenmesi sonucu CIA destekli askeri cunta 1967’de yönetime el koydu. Askeri cunta Yunan burjuvazisinin istediği gibi solun ezildiği bir toplum yaratma işine girişti. Devrimciler ve komünistler geçmiş yıllarda faşist rejimlerin de yaptığı gibi işkencelerden geçirildi. Fakat ordu içinde gelişen muhalefet, öğrenci hareketi ve kitle muhalefetinin yükselmesiyle askeri cunta zamanla güçsüzleşti.[*]
Devrimci öğrenci hareketi faşist cuntaya karşı verilen mücadelede çok önemli bir yer tutmuştu. Öğrenciler cuntanın dayatmalarına karşı çıkıyor, üniversite kurullarını özgürce seçmek istiyorlardı. Eylemler sonucu cunta seçim yapılmasını kabul etse de seçimler demokratik bir ortamda yapılmıyor, baskı unsuru olarak yaşı gelen öğrenciler zorla askere alınıyordu. Öğrenciler tüm saldırılara rağmen geri adım atmadılar. Kitlesel eylemler, üniversite boykotları gerçekleştirdiler. Bütün bu eylemlerin devamında üniversite işgalleri başladı. Bu işgallerin zirvesi ve askeri cuntanın da yıkılışını hızlandıran olay ise 1973 yılı Kasım ayında Politeknik kampüsünün işgali ve sonrasında gelişen olaylar oldu. Eğitim bakanıyla yaptıkları görüşmenin olumsuz geçmesi ve üniversitenin çevresinin askerler tarafından kuşatılması üzerine öğrenciler okuldan çıkmama kararı aldı. Üç gün sürecek işgal başlamıştı.
Gençler, laboratuvarlardan topladıkları malzemeleri kullanarak yaptıkları radyodan “çocuklarınız sesleniyor size!” diye seslendikleri emekçilere faşizme karşı ayaklanma çağrısı yaptılar. Çağrıları işçilerden, emekçilerden, aydınlardan büyük destek gördü ve 300 bin kişinin katıldığı büyük bir ayaklanmaya dönüştü. Ayaklanma diğer üniversitelere hatta liselere yayıldı, alanlara taştı. “Kahrolsun Cunta! Ekmek, Eğitim, Özgürlük!” talebi emekçiler tarafından coşkuyla sahiplenildi. Öğrenciler geri adım atmayıp eylemler daha da yaygınlaşınca üç günün sonunda Politeknik Üniversitesinin etrafı sarıldı. Cunta direnişçilere tanklarıyla saldırdı. Yüze yakın öğrenci ve emekçi katledildi, yüzlercesi yaralandı ve tutuklandı. Cuntanın faşist müdahalesi halkın öfkesini daha da arttırdı. Kitleler korkutulamadı ve direniş yaygınlaşarak devam etti. Politeknik ayaklanması sonrası askeri cunta bir daha eski gücüne ulaşamadı. Bir yıl sonra 1974’te yıkıldı.
Emekçi gençliğin zulme karşı isyan enerjisi çok güçlüdür. Kapitalizmin artık işsizlik ve geleceksizlik dışında hiçbir şey sunmadığı gençler bugün de büyük bir öfke içindeler ve bu öfke tüm dünyada sıkça sokaklara taşıyor. Özgürlük, barış, iş, aş ve sömürüsüz bir dünya özlemi içindeki gençliğin bu enerjisi işçi sınıfının devrimci mücadelesiyle birleştiğinde ortada ne sömürücü kapitalist sınıf ne de onun zalim düzeni kalacak.
[*] bkz. Elif Çağlı, Bonapartizmden Faşizme, Tarih Bilinci Yay.
link: Ankara’dan bir MT okuru, Politeknik Ruhu Yunanistan İşçi Sınıfının Mücadelesinde Yaşıyor, 24 Kasım 2021, https://marksist.net/node/7514
Egemenlerin Raporu, İnsanlığın Dramı: Gıda Krizi!
Belarus-Polonya Sınırında Göçmen Krizi