“İki yanımda iki polis, ellerim kelepçede, beni bul anne!”
Mümkün müdür bir ananın bu çığlık karşısında susup oturması? Susmadılar. Günler, haftalar, yıllar geçtikçe gözlerinin kenarları kuraklaştı. Gözyaşlarının tükenmesindendi belki. Fakat inatla beklediler. Başlarında beyaz başörtüleri, ellerinde kırmızı karanfiller. Karanfiller, başında ağlayacakları evlatlarının mezarına koymak içindi. Ne bedenlerine ne kemiklerine ne bir mezar taşına kavuşabildiler. Fakat solmadı karanfiller! Çünkü aradıkları yalnızca kaybedilen bedenler değildi. 27 Mayıs 1995 Cumartesi günü Galatasaray Meydanında ilk kez toplandıklarında “Gözaltındaki kayıplar son bulsun, kayıpların akıbeti açıklansın, sorumlular bulunsun ve yargılansın!” diye haykırmışlardı. O günden bugüne sorumlular yeni katliamlara imza atmaya, başka anaların canını yakmaya devam ettiler. Fakat beyaz başörtülü kadınların tükenmeyen umutları, azalmayan dirençleri, eksilmeyen özlemleri, bitmeyen bekleyişleri, kaybolmayan inançları ve solmayan karanfilleri vardı. Ölüme ve kana doyup taşan bu topraklar anaların gözyaşlarıyla sulandıkça yeni karanfiller yeşermeye devam edecekti. Ve hiçbir baskı, yasak ve katliam bu gerçeği solduramayacaktı.
700 kez, 700 hafta, 700 cumartesi… 23 yıldır gözaltında kaybedilen evlatlarının hesabını sormaktan asla vazgeçmedi Cumartesi Anneleri. 1995’ten bu yana 1999-2009 yılları arasında polisin sert müdahalesi nedeniyle toplanamadıkları 10 yıl dışında her Cumartesi aynı yerde, Galatasaray Lisesi önünde oturdular. “Kayıplar belli, failler nerede?” diye sordular. Bu kez, “buradayım” diye cevap geliyor 700. eylemde, polis müdahalesi, biber gazı eşliğinde… 700. haftada bakanlığın talimatıyla yasaklanan eylemde burjuva devlet, onlarca gözaltı ile, kayıp yakınlarına, aralarında HDP ve CHP vekillerinin de olduğu eyleme desteğe gelen kitleye yönelik polis saldırısı ile herkesin bildiği cevabı veriyor. Ancak Cumartesi Anneleri hesap sormakta kararlı, “Biz, her durumda, 699 hafta bu meydanda oturduk. Bu hafta da oturacağız” diyor. Polisin engelleme girişimine, biber gazı ve plastik mermili saldırılarına rağmen Galatasaray Meydanına giren kayıp yakınları oturma eylemi gerçekleştiriyor. Oturma eylemi sırasında bir konuşma yapan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, yasaklama kararına tepki göstererek kayıpların hesabı soruluncaya kadar mücadeleyi sürdüreceklerini ifade ediyor. HDP Eş Başkanı Pervin Buldan ise “700. haftada bizlere gazlarla, sopalarla karşılık verenler şunu bilsin ki kayıplarımız bulunana kadar, faili meçhuller açığa çıkana kadar, yargısız infazlar aydınlatılana kadar bu mücadele devam edecek!” diyor. Eyleme destek veren ve defalarca polis saldırısıyla karşı karşıya kalan kitle “Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak!”, “Baskılar Bizi Yıldıramaz!” sloganlarıyla karşılık veriyor. Sloganlar meydanı, caddeyi doldurup taşırıyor. Ankara, İzmir, Diyarbakır, Londra, Berlin, Melbourne ve daha birçok yerde aynı sloganlarla, aynı öfkeyle faillerden hesap soruluyor. 700. haftadan geriye kalan, baskılara ve yasaklara rağmen 701. haftada ve hesap sorulana kadar her Cumartesi mücadele bayrağının daha çok yükseltileceği sözü oluyor.
Sloganların, haykırışların, feryatların arasından bir fotoğraf karesi takılıp kalıyor hafızalara. Oğullarının, kızlarının “Beni Bul!” çığlığının peşinden 23 senedir koşan analardan biri Emine Ana, “iki yanında iki polis” alandan uzaklaştırılarak gözaltına alınıyor. 21 Mart 1995’te gözaltına alınan, 58 gün işkence edilerek öldürülen ve yürütülen kampanyalar sonucunda cenazesi Kimsesizler Mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın anası Emine Ocak 82 yaşında. Hasan Ocak’ın ve yine gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç’un cansız bedeninin bulunmasının ardından başlayan Cumartesi direnişlerine öncülük eden analardan Emine Ana. Ona bakan dirençle doluyor, düşman ise korkuya kapılıyor. 23 yıldır soluksuz bir mücadele sürdüren Emine Ana, oğlu Cemil’in kemiklerini bulmak için 33 yıldır mücadele veren ve 105 yaşında soluğu tükenen Berfo Ana, Kasım 1980’de gözaltına alınan ve bir daha haber alınamayan Hayrettin Eren’in akıbetini her sorduğunda “bizde yok” denmesine rağmen yılmadan hesap soran Elmas Ana ve başka analar… 40 yıldır Plaza de Mayo Meydanında Arjantin devletinin baskılarına rağmen kaybedilen oğullarının ve kızlarının peşine düşüp mücadele yürüten Mayıs Meydanı Anneleri ve daha niceleri, bu zulüm düzeninin efendilerine yılmadıklarını, tükenmediklerini haykırıyorlar. Onların haykırışları işkencelerle, katliamlarla, baskılarla, yasaklarla yok edileceği sanılan işçi sınıfının yeniden ve yeniden doğurduğu nice yiğit oğulların ve kızların mücadelesinde yankılanacak! Kayıplarımızın hesabı kazanacağımız dünyanın mücadele yolunda sorulacak!
link: Marksist Tutum, Kayıpların Ardından: “Tükenmedi Umudum, Solmadı Karanfilim!”, 26 Ağustos 2018, https://marksist.net/node/6470
23 Sentlik Askerlerden Biri: Koreli Sarı Oğlan
Hindistan’daki İntiharlar ve Çelişkiler