Irak’ta emekçiler hükümetin en temel hizmetleri yerine getirmemesine ve artan işsizliğe isyan ederek sokaklara çıktı. 8 Temmuzda önemli bir petrol kenti olan Basra’da başlayan gösteriler, başka kentlere de yayıldı. Iraklı emekçiler, Meysan kentinde Şii partilere ait binaları bastı. Başbakan Haydar İbadi’nin Dava Partisinin, Ulusal Hikmet Akımının, Bedir Örgütünün ve Yüksek İslami Konsey Partisinin binaları ateşe verildi. Necef Havalimanı da protestocuların hedefindeydi. Irak’ın birikmiş borçları nedeniyle İran tarafından 6 Temmuzda elektrik akışının kesilmesinden sonra, ülkede elektrik kesintileri yaygınlaştı. Kesintiler, kamu hizmetlerindeki yetersizlik, işsizlik gibi sorunlardan bunalan halkın isyanını tetikledi.
Irak’ın tek liman kenti olan Basra’daki protestolar, başkent Bağdat’a da sıçradı. Şiilerin çoğunlukta olduğu Şule bölgesinde yapılan gösterilerde hükümete istifa çağrısı yapıldı. Babil iline bağlı Hille’de Dava Partisi ile Şii Fazilet Partisinin binaları basıldı. Yüzlerce kişi Kuveyt sınırındaki Sefvan sınır kapısı önünde gösteriler yaparak kapıyı bloke etti. Basra’nın doğusundaki Mecnun petrol kuyusu, kent halkına istihdam sağlanması talebiyle kuşatıldı.
İşsizlikten ve 50 dereceyi bulan sıcak havalarda sık sık gerçekleşen elektrik kesintilerinden bunalan Basralıların en önemli taleplerinden biri, bölgede yıllardır faaliyet yürüten petrol şirketlerinde yabancıların değil kendilerinin istihdam edilmesi.
Protestolar ilk iki haftadan sonra etkisini azaltsa da çeşitli kentlerde toplanan emekçiler taleplerini dile getirmeye devam ediyorlar. Basra’daki Batı Kurna Petrol Sahasına giden yolu 1 Ağustosta keserek taleplerini dile getirdiler.
Irak Başbakanı Haydar İbadi, yayılan gösteriler karşısında “Basra halkı, gösterileri Basra’nın çıkarı için yapıyor. Bundan en ufak bir şüphemiz yok” açıklamasını yaptı. İbadi bir yandan halkın gösteri yapma hakkı olduğunu dillendirirken, bir yandan da protestoları bastırmak için kolluk kuvvetleriyle birlikte Şii milisleri de harekete geçirdi.
Göstericilerin taleplerinin meşru olduğunu açıklayan Şii liderlerden Mukteda el Sadr, kolluk kuvvetlerinden göstericilere zarar vermemelerini, göstericilerden de kamu mallarına zarar vermemelerini istedi. Sadr’ın ofisleri diğer siyasi parti ofislerine göre daha az hedef alındı. Başbakanlığı İbadi’ye vererek ve Fetih Bloku’nun desteğini alarak hükümet kuran Sadr, elektrik dağıtımının özelleştirilmesi gerektiğini savunuyor. Oysa emekçiler, devlet tarafından istihdam edilen işgücünün azalmasına ve elektrik fiyatlarının artmasına neden olacağı için elektrik sektörünün özelleştirilmesine karşılar.
Irak Şiilerinin Necef’teki dini mercisi olan Ayetullah Ali Sistani, yaptığı açıklamada göstericilerin taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğini söyleyerek, isyan eden halka destek verdiğini açıkladı. Protestoculara destek açıklamalarına rağmen, Sadr da Sistani de egemen sınıfın parçası durumunda. Çıkarları protestocularla değil bir parçası oldukları düzenin egemenlerinin çıkarlarıyla örtüşüyor.
IŞİD’in ülkedeki varlığının ortadan kaldırılmasının kendi hanelerine yazılacağını, otoritelerinin güçleneceğini düşünen Irak egemenleri, halkın isyanı karşısında önce şaşkınlığa uğradılar, ardından isyanı bastırmak için çeşitli yolları denemeye koyuldular. Şii liderlerin tansiyonu düşürmek amacıyla yaptıkları çağrılar, kitlelerin öfkesini dizginlemeye yetmedi. Kolluk kuvvetlerinin saldırıları sonucunda, 29 Temmuza kadarki eylemlerde 11 kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı.
Irak’ta ABD işgaliyle ve ardından IŞİD’in baskı, şiddet ve infazlarıyla geçen yıllardan sonra emekçiler, geçim sıkıntısıyla baş başa kaldılar. Irak egemenleri, ülkenin zengin petrol yataklarından kendi servetlerini arttırmak için istifade ederken, emekçilerin payına işsizlik, artan yoksulluk, elektrik kesintileri, temel hizmetlerden yoksunluk düştü.
Protesto dalgasının ülkenin güneyinde başlaması, Iraklı egemenlerin bundan sonra işinin kolay olmadığını ortaya koyuyor. Ülkenin güneyi ve Basra petrol bölgesi çünkü. Bunun yanı sıra, bu bölgedeki Şii nüfus, mevcut iktidarın üzerinde yükseldiği en önemli etken. Ancak iktidar partilerinin uzun yıllardır süregelen yolsuzluklara batmış olmaları, gitgide yoksullaşan emekçi halkın gözü önünde zenginliklerini arttırmaları ve bu uğurdaki iktidar kavgaları öfkenin kitlelerde birikmesine yol açıyor. IŞİD işgali sırasında varlığını koruma kaygısına düşen Iraklılar, tehlike büyük ölçüde bertaraf edildikten sonra, iktidarın çözmeye yanaşmadığı sorunları öfkeyle dile getiriyorlar.
Irak egemenleri protestoların önüne geçmek için gerçek çözümler üretmek yerine, karşılığı olmayan vaatlerde bulunuyorlar. Öte taraftan kolluk kuvvetlerini ve milisleri halkın üzerine salmaktan geri durmuyorlar. İran’da hükümete ve molla rejimine karşı yükselen protestolar da benzer bir mahiyet taşıyor. Emekçiler örgütsüz oldukları için, protestoların ateşi bir süre sonra sönmeye yüz tutuyor. Baskı ve sindirme politikalarının sonucunda eylemler sona erse de, çözümsüz kalan sorunlar emekçi kitlelerde daha büyük isyan dalgalarına yol açacaktır.
Irak’ın yoksul emekçileri ABD işgalinin gerçekleştiği 2003’ten bu yana neredeyse savaşın, yıkımın, katliamların olmadığı bir gün görmediler. Emekçiler yaşam kavgası verirken, egemenler iktidar kavgasına tutuştular. İktidar kavgası Sünni ve Şiiler arasındaki gerilimin büyümesine yol açtı. Irak’ta hangi mezhepten olursa olsun egemenlerin hiçbirinin boş vaatlerden başka emekçilere verecek bir şeyi yok. Siyasi çalkantılar, yolsuzluklar ve çatışmalar Iraklı egemenlerin varlığında eksik olmayacaktır.
Ortadoğu üçüncü dünya savaşının merkezine dönmüş durumda. Savaşlar, çatışmalar sonu gelmemecesine devam ediyor. Dünyayı sarıp sarmalayan krizden kurtulamayan kapitalizm, savaş ve yıkım üretiyor. Bu çıkışsızlıktan çıkışın tek bir yolu var; o da kapitalizm belâsından kurtulmaktır. Ortadoğulu emekçiler ve dünya işçi sınıfı bu seçeneğe yönelmediği müddetçe dünyaya huzur gelmeyecek!
link: Berdan Güney, Irak’ta Emekçilerin İsyanı, 4 Ağustos 2018, https://marksist.net/node/6457
10 Ekim Davası: Hesap Daha Kapanmadı!
Yunanistan’daki Yangın Felâketi: Düşmanlığa Son!