Gezi Parkı’nın ortadan kaldırılması kapsamında başlayan ve çeşitli kentlere yayılan kitle hareketlenmesinin niteliği pek çok açıdan tartışma konusu yapılmaktadır. Hemen herkes, harekette ağırlığın “orta sınıf”ta olduğunda hem fikirdir. Bizim açımızdan “orta sınıf” küçük-burjuvaziden başkası değildir. Küçük-burjuvazinin ise bağımsız bir siyaset yürütemeyeceğini biliyoruz, nitekim bu tespit, işçi sınıfının devrimci örgütlülüğüyle sahnede olmadığı koşullarda, bu hareketin kısa süre içerisinde burjuva kesimler arasındaki kamplaşma ve kavganın eksenine oturmasıyla bir kez daha doğrulanmıştır.
Harekete geçen kitlenin önemli bir bölümünü küçük-burjuva kesimler oluştururken, “beyaz yakalı” işçilerin bir kesimi de harekete yoğun bir şekilde katılım göstermişlerdi. Liberaller ve hatta sosyalist hareketten çoğu kimseler de herhangi bir ayrım gözetmeden “beyaz yakalı” işçileri “orta sınıf” kapsamına sokmaktalar. Kimi sosyalistlerse daha düne kadar işçi sınıfından saymadıkları bu kesimleri, bugün sınıfın öncüsü ilan etmeye kadar varan nitelemelerle değerlendiriyorlar. Kuşkusuz bunda kuyruğuna takıldıkları hareketi “proleter” olarak niteleme ihtiyacı göze çarpıyor. Bize göre her iki yaklaşım da yanlıştır. “Beyaz yakalılar” “orta sınıf”ın değil nesnel olarak işçi sınıfının bir parçasıdırlar, ancak bu nesnel konum onların proleter devrimci bilince daha yakın ya da yatkın olduğu anlamına gelmiyor. Her ne kadar nesnel olarak işçi sınıfı içinde yer alıyor olsalar da, yaşam tarzları ve mekansal-fiziksel çalışma koşulları, bu kesimlerin, küçük-burjuva zihniyete çok daha yatkın olmalarına yol açıyor. Kapitalizmin daha da gelişmesi ve hele ki arkası kesilmeyen krizler nedeniyle, nesnel konumları ile öznel bilinçleri arasındaki açı giderek daralsa da, bu açının diyelim ki sanayi proletaryasına göre çok daha belirgin olduğunu unutmamak gerekiyor. Yine de “beyaz yakalı” işçileri şu ya da bu ön sıfatla “orta sınıf” olarak nitelendirmek ve böylelikle onları küçük-burjuvazinin hanesine dâhil etmek bilimsel bir yaklaşım değil, ideolojik bir çarpıtmadır.
Bu vesileyle, bu kesimlerin nesnel sınıfsal konumlarını analiz eden ama öznel-bilinçsel zaaflarına da işaret eden iki yazının yeniden yayınlanmasını yararlı buluyoruz. Birinci yazı, konuyu etraflıca ve teorik düzlemde ele alan Elif Çağlı’nın Büyüyen İşçi Sınıfı adlı çalışmasının ilgili bölümüdür. İkinci yazı ise, “beyaz yakalı”ların neden “orta sınıf”a dahil edilemeyeceğini, bu kesimlerin “yeni orta sınıf” da olmadığını güncel boyutlarıyla ele almaktadır.
link: Marksist Tutum, “Beyaz Yakalı” Kim, “Orta Sınıf” Ne?, 4 Temmuz 2013, https://marksist.net/node/3284
Nükleerden “Güzel Ölümleri” Beklerken
Egemenlerin Kirli Dili