1. Çin söz konusu olduğunda, üç kategoriye ayrılan etkenleri dikkate almalıyız: (a) Çin’in iç güçleri; (b) bir yandan şu veya bu biçimde Çin’in iç güçlerini ifade ederken büyük ölçüde yabancı hükümetlere dayanan militarist örgütlenmeler; (c) bir tarafta yabancı emperyalist güçler ve diğer tarafta da SSCB’nin ve proleter devrimci hareketin güçleri.
Bir yönelim tutturmanın tüm güçlüğü, herşeyin iç mantığının ve gelişim temposunun kendisinden türediği bu üç kategorideki etkenlerin karşılıklı ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Şüphesiz, 400 milyonluk nüfusuyla yeni uyanmış bir ülkenin gelişiminde, iç faktörler son tahlilde belirleyicidir. Temel yönelimimizi bu iç güçlerin gelişimine, yani, esasen köylülüğü devrime katmaya ve proleter örgütlerin önderliğini garanti altına almaya dayandırmak zorundayız. Kesin üstünlüğümüz, Çin’de, büyük bir tarihsel amacın politikasını yürütme fırsatımızın oluşundadır.
Bunu yaparken söylemeye bile gerek yok ki, tüm dönemsel gel-gitleriyle militarist gruplar arasındaki mücadeleyi göz ardı edemeyiz, ama bunların bizi temel siyasal çizgimizden uzaklaştırmasına izin vermemeliyiz.
I. Çin Devriminin Uluslararası Yönelimi ve SSCB
1. Bize, Çin devriminin iç güçlerinin gelişiminde, ne kadar geçici olursa olsun, bir duraksama olacağını düşündürtecek bir veri mevcut değildir. Tersine, önümüzdeki dönemde geniş halk kitlelerinin –işçi ve köylü kitlelerinin– hareketinin gelişeceğine ve güçleneceğine inanmak için her türlü sebebimiz mevcuttur. Biz, kendi açımızdan, bu hareketin azami kapsamına ulaşması için mümkün olan herşeyi yapmalıyız. Fakat uluslararası durum, herkesin malûmu olan Avrupa’nın stabilizasyonu, Locarno Paktı[4] ve özellikle emperyalistlerin Çin sorununu tüm kapsamıyla koyuş tarzları ışığında çok daha güç hale gelmiştir. Bu koşullarda Çin’in başta gelen devrimci güçleri ve dahası Sovyet hükümeti, Çin’e karşı birleşik bir emperyalist cephenin oluşumunu engellemek için mümkün olan herşeyi yapmalıdırlar. İçinden geçtiğimiz anda Japonya, hem coğrafi konumu itibarıyla hem de Mançurya’daki hayati ekonomik ve askeri çıkarları açısından Çin devrimi için son derece tehlikeli bir hale gelebilir. Çin devrimci hareketi, Japonya’yla ilişkiler sorununun en büyük öneme sahip olduğu aşamaya ulaşmıştır. Geçici bir soluklanma zamanı kazanmaya çalışmak zorunludur, ve bu, gerçekte, Mançurya’nın politik akıbeti sorununu “ertelemek” anlamına, yani, önümüzdeki dönemde güney Mançurya’nın Japonların elinde kalacağı gerçeğine şimdiden razı olmak anlamına gelir.[5]
2. Bu politik yönelim, ki şüphesiz Japon emperyalizmine karşı genel politik mücadelenin hiçbir şekilde durması anlamına gelmez, bütünüyle Çin Komünist Partisi ve Kuomintang’ın onayına sunulmalıdır. Ne var ki, Çin’deki devrimci unsurlar ve geniş Çin kamuoyu açısından, Japonlara yönelik yoğun düşmanlık dikkate alındığında, bu yönelimi kabul etmenin ne kadar zor olacağını önceden düşünmek gerekir. Bununla birlikte, bu yönelim, Avrupa ve Asya’da yeni bir devrimci dalga söz konusu oluncaya değin emperyalistlerden gelecek birleşik bir çılgınca saldırıya karşı koyamayacak olan Çin devriminin iç gereksinimleri tarafından dayatılmaktadır. Çin devriminin çıkarları, tıpkı Çin devrimci hareketinin zaman kazanmaya duyduğu ihtiyaç kadar uzayan bir soluklanma zamanına gereksinim duyan Sovyetler Birliği’nin çıkarlarıyla diğer durumlarda olduğu gibi bu durumda da bütünüyle çakışmaktadır.
3. Söylenenlerden açıktır ki, Uzak Doğu’daki emperyalist güçler arasındaki çelişkileri arttırmaya dönük bir yönelim ve herşeyden önce Japonya’yla belli bir anlaşmaya varmaya dönük bir yönelim, Çin’in devrimci güçlerinin genel tutumuna göre dikkatlice hazırlanmalıdır, öyle ki bu politika, eksik bilgilenmiş unsurlar tarafından Sovyet-Japon siyasal ilişkilerinde bir anlaşmaya varma amacıyla Çin’in çıkarlarının feda edilmesi şeklinde yanlış bir biçimde yorumlanmasın.
4. Çin kamuoyunu gerektiği gibi yönlendirmek için, Çin basını üzerindeki devrimci ve anti-emperyalist etkiyi –yalnızca yeni organlar yaratarak değil, aynı zamanda zaten mevcut olanları da etkileyerek– güçlendirme gerekliliğini kavramak bilhassa önem taşır.
5. Mançurya’nın özerkliğinin kurulması durumunda, ki Japonya’nın yapmaya çalıştığı şey budur, Çang Zo-lin’i Güneydeki kampanyasından vazgeçmeye ve genel olarak Çin’in geri kalanının iç işlerine karışmaktan kaçınmaya ikna etmeliyiz. Şüphesiz, hiçbir koşul altında, bu konuda inisiyatifi veya dolaylı bir sorumluluğu bile üstlenemeyiz, ama şu anki şartlarda Mançurya’nın özerkliğinin anlamının net bir kavranışının bizzat kendisi bir yandan Çin devrimci hareketinin önde gelen çevreleri açısından ve diğer yandan da bizim açımızdan izlenmesi gereken çizgiyi dayatmaktadır.
6. Yukarıda özetlenen genel politik plan göz önünde tutulduğunda, Çin kamuoyunu rahatsız eden tüm gereksiz, arızi ve ikincil sorunları bertaraf etmek, bugün bizim açımızdan daha önce hiç olmadığı kadar önemlidir. Kesinlikle hiç şüphe yok ki, çeşitli resmi daire temsilcilerinin faaliyetlerinde, Sovyet hükümetini zora sokan ve bir Sovyet emperyalizmi izlenimi oluşturan, kabul edilemez bir büyük-güç üslubu söz konusuydu.
Büyük-güç maksatları kuşkusunun tüm izlerinin bertaraf edilmesi için, ilgili büro ve kişilerin kafasına şunu iyice sokmak gerekir: bizim açımızdan böyle bir politika ve hatta Çin’e ilişkin böylesi bir politikanın dış biçimleri hayati önemdedir. Çin’in haklarına, onun egemenliğini vb. vurgulayarak, en sıkı riayete dayanan bu çizgi her düzeyde hayata geçirilmelidir. Bu politikayı ihlalin her tekil örneğinde, ne kadar önemsiz olursa olsun, sanıklar cezalandırılmalı ve bu olgu Çin kamuoyunun dikkatine sunulmalıdır.
7. Çeşitli biçimlerde açıkça ifade etmeliyiz: Bizim politikamız tamamıyla, tek bir bağımsız hükümet ve demokrasi için Çin halk kitlelerinin verdiği mücadeleye duyduğumuz sempatiye dayanmaktadır. Ne var ki biz kendi adımıza ne türden olursa olsun askeri bir müdahale düşüncesini reddederiz. Çinlilerin sorunu bizzat Çin halkı tarafından çözülebilir ve çözülmelidir. Birleşik bir Çin gerçekleşene dek, Sovyet hükümeti, Çin’deki mevcut hükümetlerin tümüyle –merkezi olduğu kadar eyalet hükümetleriyle de– içten ilişkiler kurma ve korumaya çabalayacaktır.
8. Mançurya’daki diplomatik faaliyetimiz bütünüyle ve tamamen Harbin’den Mukden’e taşınmalıdır.[6]
9. Çang Zo-lin’le şu temelde müzakerelerde bulunmalıyız: Bizim için açıktır ki mevcut koşullarda Mançurya hükümeti Japonya’yla iyi, istikrarlı ilişkiler sürdürmek durumundadır. Bu ilişkilere tecavüz etmeyeceğiz. Ama aynı zamanda bizimle de istikrarlı ve barışçıl ilişkiler sürdürmek ve bu suretle Tokyo’ya ilişkin olarak kendisi için belli bir bağımsızlığı garanti altına almak, Mançurya hükümetinin yararınadır.
Müzakereler sırasında Çang Zo-lin’in dikkatini şu noktaya çekmeliyiz; belli Japon çevreleri onun yerine bir başka tampon generali geçirmeye hazırdırlar ama biz normal ilişkiler mevcutken onun yerine bir başka kişinin geçirilmesi için herhangi bir neden görmemekteyiz.
10. DÇD [Doğu Çin Demiryolu] için tam anlamıyla iş kotaran idari bir yapıyı, yani karşı çıkılan veya ihtilâflı tüm sorunları (eşit koşullar içerisinde) halletmek için apaçık ve herhangi bir anlaşmazlık olacak olursa sorunu Mukden’e havale eden bir prosedürü bütün ayrıntılarıyla hazırlamak Mançurya’yla müzakerelerin temel unsurudur.
Bizim demiryolu idarecimiz, Harbin’deki konsolos ve Mukdendeki başkonsolos, demiryolu yetkililerinin sorunları tek taraflı olarak, Çinli yetkililerin üstünden atlayarak veya –daha kötüsü– onlara ültimatomlar vererek çözmeye dönük teşebbüslerinin acımasızca cezalandırılmaları gerektiği hususunda eşzamanlı olarak bilgilendirilecektir.
11. Çang Zo-lin’le yapılacak bir anlaşmayı ve bu anlaşmanın Pekin’de tanınmasını takiben, Mançurya’daki demiryolunun ortak bir ekonomik ve inşa planı ve Mançurya’yla ilgili olarak karşılıklı çıkar ve haklara tam saygı esasına dayanan bir ekonomik anlaşma üzerinde çalışmak amacıyla toplanacak bir Çin-Japon-Sovyet demiryolu konferansı için çaba gösterilmelidir.
12. DÇD’nin mevcut aygıtını Sovyet hükümetin ellerinde sıkıca tutarken –ki önümüzdeki dönemde demiryolunu emperyalistlerin ele geçirmesini önlemenin biricik yolu budur– demiryolunun Çinlileşmesini hedefleyen kültürel ve politik tabiatlı geniş önlemleri derhal almak gerekir. (a) Yönetim iki dilde olmalıdır; istasyon işaretleri ve istasyonlara asılan talimatlar iki dilde olmalıdır. (b) Demiryolu işçileri için teknik ve politik eğitimi birleştiren Çince okullar kurulmalıdır. (c) Demiryolu boyunca uygun noktalarda, Çinli işçiler ve demiryoluna bitişik oturan Çinliler için kültür-eğitim enstitüleri kurulmalıdır.
13. Yoldaş Serebriyakov’un, demiryolunu doğrudan Ulaşım Halk Komiserliği’nin eline vermenin Çinliler tarafından demiryolunu tek taraflı olarak ele geçirişimiz yönünde atılmış bir adım olarak yorumlanıp yorumlanmayacağını tahkik etmesi gerekir.
Demiryolu idari yapısının değiştirilmesinin tüm detayları, bu işe uygun Çinli yetkililerle birlikte ele alınmalı ve başından sonuna kadar dikkatlice düşünülmelidir.
14. Demiryolundaki çalışmamız henüz bütünüyle engellenmemişken, çok az işe yarayan ya da kendileriyle uzlaşılan işçi ve idari unsurları Sovyetler Birliği’nin demiryollarına naklederek ve Mançurya’da onların yerine merkezi demiryollarından eni konu güvenilir ve politik bakımdan eğitimli işçileri geçirerek DÇD’de bir temizlik yapmak için şu anki avantajdan yararlanmalıyız.
15. Diğer taraftan, tam da şimdi, Rus işçilerine ve DÇD çalışanlarına karşı, Çinli militaristlerin, polisin ve Rus Beyaz Muhafız unsurlarının gaddarlık ve zorbalığının tüm sorunlarını ve aynı zamanda Ruslar ile Çinliler arasında ulusal-toplumsal zemindeki tüm uyuşmazlık olaylarını dikkatlice derlemek (ve daha sonra gözden geçirmek) gerekiyor. Aynı zamanda, Rus işçilerinin bireysel ve ulusal itibarını koruyacak araçlar ve yollar düşünüp bulmak gerekir, öyle ki, bu zemindeki uyuşmazlıklar her iki tarafta da çeşitli şovenist duyguları tutuşturmak yerine, tersine, politik ve eğitimsel bir öneme sahip olabilsin. Her iki tarafın da eşit bir temelde katıldığı, ulusal sorunun tüm önemini ve keskinliğini kavramış ciddi komünistlerin gerçek kılavuzluğu altında, sendikalara bağlı özel uzlaştırma komisyonları ya da onur mahkemeleri kurmak gereklidir.
Demiryolu çalışanlarını yerel Çinli yetkililerin zorbalığından korumanın araçları (Pekin ve Mukden ile) uygun bir anlaşmada bütün ayrıntılarıyla geliştirilmeli ve gerekli bütün örgütsel güvencelerle donatılmalıdır.
Bu hususta Rusça ve Çince talimatlar ve ilânlar yayınlamak ve bunları istasyonlara ve benzer binalara olduğu kadar otomobillere de asarak demiryolu hattı boyunca yaymak gerekir.
16. Harbin’deki başkonsolosluk personeli yukarıda tanımlanan politikalarla uyuşacak tarzda yeniden örgütlendirilmelidir.
17. Çang Zo-lin’le (daha sonra Japonya’yla) yapılacak anlaşma maddelerinden biri Halkın Devrimci Moğolistan’ını Çang Zo-lin’in tacizinden korumalıdır.
18. Japonya’yla ortak müzakereleri derhal başlatmak yerine, yukarıda özetlenen önlemlerin tümünü gerçekleştirerek ve Japon kamuoyunu gereği gibi etkileyerek ilişkileri gerçekten geliştirmek üzerine yoğunlaşmalı; ve Dış İşleri Halk Komiserliği’ne bu yaklaşımı gözeten sistematik önlemleri detaylandırma direktifi verilmelidir. Olası bir üçlü anlaşmanın (SSCB, Japonya, Çin) biçimine peşinen karar vermeksizin, politik ve diplomatik olarak öylesine bir zemin hazırlanmalı ki, Çinlilerin, Japonya’ya geçici olarak vermek zorunda kalabilecekleri herhangi bir ödünü bizim katılımımızla etki alanlarının bir paylaşımı olarak yorumlaması imkânsız olsun. Çin kamuoyu, özellikle sol çevreler, şu noktanın iyice farkına vardırılmalıdır ki; Japon emperyalizmine verilecek bizim tahammül etmeye hazır olduğumuz Çin tavizleri ancak, bizzat Çin’deki devrimci halk hareketi açısından kendisini birleşik bir emperyalist saldırıya karşı korumak amacıyla zorunlu olan tavizlerdir. Bu perspektifle olası ortak müzakereler, bazı tavizler pahasına, Japonya ile Britanya arasına bir takoz yerleştirmeyi amaç edinmelidir.
19. Halk ordularının uzunca bir süre için Wu Pei-fu’ya bazı alanları bırakmak zorunda olduğunun anlaşılması durumunda, bir yandan Çin’in bağımsızlığının amansız ve baş düşmanı Britanya’ya karşı durmaksızın mücadele verirken, Britanya’ya bağlılığını zayıflatmak amacıyla Wu Pei-fu’yla bir anlaşmaya varmaya çalışmak geçici bir tedbir olabilir.[7]
20. Halk ordularına gelince, onları devrimci halk hareketinin bireysel etkilerden bağımsız gerçek kalelerine dönüştürmek amacıyla (Kuomintang ve Komünist Parti içinde) kapsamlı bir politik, eğitimsel ve örgütsel çalışma yürütmek zorunludur.
21. Kanton: Çin’de devrimci hareketin yavaş gelişimi dönemi boyunca Kanton yalnızca geçici bir devrimci köprübaşı olarak değil, aynı zamanda 37 milyon nüfuslu devasa bir ülke olarak ele alınmak zorundadır. Burada doğru ve istikrarlı bir ekonomik ve politik yönetime ihtiyaç var. Kanton hükümeti tüm çabalarını, tarımsal, mali, idari ve siyasi reformlar aracılığıyla; geniş halk kitlelerini Güney Çin Cumhuriyeti’nin siyasi yaşamına çekmekle ve onun iç savunma kapasitesini geliştirmekle cumhuriyeti içeride güçlendirmeye yoğunlaştırmalıdır.
Kanton hükümeti saldırgan bir askeri kampanya düşüncesini ve –genel olarak– emperyalistleri askeri müdahale yoluna sürükleyecek herhangi bir faaliyeti içinden geçtiğimiz dönemde kesin bir biçimde reddetmelidir.[8]
Not: Yoldaş Rakovski’den, Kanton hükümetinin Fransa’yla resmi ya da gayri resmi bir çeşit modus vivendi [geçici anlaşma] düzenleme şansının olup olmadığı ve Kanton hükümetinin Fransız hükümetinin bu konudaki tutumunu yoklaması amacıyla bir temsilcisini Paris’e göndermesinin uygun olup olmadığı sorulup öğrenilecek.[9]
22. Kabul edilmiş olan bir dizi kararda, genel çizgiden nasıl olursa olsun her çeşit politik sapmadan kaçınmak amacıyla Kuomintang önderliğini ortaya çıkan ve burada titizlikle özetlenen sorunlarda ihtiyatlı ve yumuşak bir tutum almaya zorlayan maddelerin olduğunu göz önünde tutarak; koşulların gerektirdiği böylesi ödünlerin hiçbir şekilde hareketin devrimci ufkunu daraltmaması ve hem Çin’de hem de onun sınırlarının ötesinde, ezilen komşu sömürge ülkelerin vb. devrimci hareketlerine yardımcı olma amacıyla yürütülen en geniş ajitasyonu kısıtlamaması gerektiği enikonu açıklanmalıdır.
23. Çinli gericilerin, emperyalistlerin kışkırtmalarıyla, Yoldaş Karahan’ın geri çağrılmasını talep etmiş olmalarını göz önünde tutarak, bu rezil talebe karşı, Çin’de (ve mümkün olduğunca diğer ülkelerde, herşeyden önce Britanya ve Japonya’da), Sovyetler Birliği’nin bir temsilcisi olarak Yoldaş Karahan’ın izlemekte olduğu kurtuluş politikasının içeriği ve anlamını açıklayan çok enerjik bir politik kampanya örgütlemenin zorunluluğunu kavramalıyız.
II. Mançurya’da Demiryolu Sorunları
1. Mançurya demiryolu konferansını, DÇD’ye dair tutumlar düzeltilene dek ertelemek akıllıca olabilir.
2. Demiryolu inşasında DÇD, SSCB’nin Mançurya’da demiryolu inşasında bağımsız hareket edemeyeceğini akılda tutarak, Mukden ile ön hazırlık anlaşmaları yapmalıdır.
3. DÇD demiryolu inşasını yaygınlaştırma amacıyla, DÇD’nin ıslah edilmesine ayrılan harcamalar, eldeki tüm kaynakları inşaya yöneltecek şekilde kısıtlanmalıdır.
4. DÇD inşası için Ulaşım Halk Komiserliği tarafından geliştirilen plan kabul edilmelidir.
5. Tekil ray hatlarının inşası için, yerel Çin sermayesini cezbedecek anonim ortaklıklar –mümkün olan her yerde Çinlilerin inisiyatif almalarıyla– oluşturmak akla uygun olurdu.
6. DÇD kendi görevlerini ray hatlarını döşemekle sınırlandırmamalı, aynı zamanda otomobil ulaşımı için asfalt yol inşasını ve su taşımacılığını geliştirmeyi projelendirmelidir.
7. DÇD eldeki tüm araçlarla Japonların kuzeye ve aynı zamanda Hailun’a doğru demiryolu hatları kurmalarını engellemeye ve Kirin hattı gibi hatları DÇD ile bağlantılandırmayı engellemeye çabalamalıdır.
8. Japonya’ya baskı yapmak için Çin’den doğu Moğolistan’a uzanan demiryollarını inşa ettiğimiz haberini her tarafa yaymalıyız.
9. Amacımız, mümkün olduğunca çabuk, Verkhneudinsk’den Urga ve Kalgan’a, ve Kabarovsk’dan Sovetskaya Gavan’a uzanan bir demiryolu üzerinde çalışmaya başlamak olmalıdır.
10. Ulaşım Halk Komiserliği’ne, tarifeler, iskontolar ya da düşük kaliteli mallara yapılan indirimler ve navlun tanzimi konularında DÇD ile Güney Mançurya Demiryolları arasında çıkan hangi anlaşmazlıkların hükümetler konferansına getirilmesi gerektiğini tahkik etmesi direktifi verilmelidir.
11. Yoldaş Serebriyakov’un kısa gezisiyle ilişkili olarak Dobuçiye şu mealde bir yanıt göndermeliyiz: Serebriyakov Tokyo’yu kişisel olarak ziyaret edeceği için, karşı karşıya kaldığımız sorunlar derhal oracıkta soruşturulacaktır.[10] Daha sonra bizim tarafımız, söz konusu üç tarafın çıkarlarına karşılıklı saygı ilkesi temelinde ihtilâflı sorunları çözüme bağlamayı ve sürtüşmeleri ortadan kaldırmayı hedefleyen somut öneriler getirecektir.
III. Japon Göçü Üzerine
Sovyet Uzak Doğu’suna Japon göçü sorununu karara bağlarken, Japon kamuoyunun bu konuya gösterdiği yoğun ilgiyi hesaba katmalıyız. Ne var ki, Uzak Doğu’daki Japon sömürgeciliği tehlikesini göz önünde tutarsak, atacağımız her adımın ihtiyatlı ve kademeli olması gerekir. SSCB’ye girmesine izin verilen Japon göçmenlerin sayısını sabit tutmak için vakit erkendir, ama ne olursa olsun Japon göçü büyük bir göç olmamalıdır. Bu göç kesinlikle denetim altına alınmalı ve bu amaç için oluşturulmuş özel bir ajans vasıtasıyla Japonların denetimindeki kaynakların kesilmesiyle sonuçlanmalıdır. Japon yerleşimciler, orta Rusya’dan gelen yerleşimcilerin arttırılmasıyla dengelenerek dama tahtası tarzında iç içe yerleştirilmelidirler. Parsellenen toprak Japon köylülerinin kabul edebileceği ve Japon tarımının özgüllüklerine uygun bir yapıda olmalıdır. Japon yerleşimcilere uygun toprak alanları Kabarovsk civarında ve onun daha da güneyinde mevcuttur, ama Sibirya’nın iç bölgelerinde mevcut değildir. Bu bölgelere Korelilerin göçüne, oraların Japon bölgesi olduğu gerekçesiyle izin verilmemelidir. Korelilerin göçü sorunu ayrıca değerlendirilmelidir. Korelilere Sibirya’nın çok daha içlerine kadar toprak verilebilir.
[3] Bu belge Uzak Doğu’daki Sovyet dış politikası için öneriler hazırlamakla görevli özel bir Politbüro komisyonunun raporudur. Troçki’nin başkanlık ettiği bu komisyonun diğer üyeleri, Çiçerin, Cerjinski ve Voroşilov idi, ki bunların hepsi Stalin-Buharin Politbüro çoğunluğunun taraftarıydılar. Rapor Politbüro tarafından onaylandı. Bu belge yalnızca Uzak Doğu’daki Sovyet diplomatik hedeflerinin bir ifadesi olduğu için değil, birçok tarihçinin Mart 1926 gibi geç bir tarihe kadar Çin sorununda Troçki’nin Stalin’le ciddi farklılıklarının olmadığını ve aynı zamanda, Çang Zo-lin’in önderlik ettiği Kuzeydeki savaş ağalarını yenilgiye uğratma olasılığı hakkında kötümser olduğunu, Çin’de büyük devrimci olanaklar görmediğini göstermek için kullandıkları bir belge olması dolayısıyla da ilginçtir. Okuyucunun da görebileceği gibi komisyon yalnızca, Ekim devriminden beri mevcut hükümetlerle görüşmeler temeline –buna paralel olarak Komintern politikası onların yıkılmasına gayret etse bile– dayanan Sovyet hükümet diplomasisini ele almıştır. Kuomintang egemenliğindeki bölgelerde ÇKP’nin izleyeceği yol gibi tartışmalı sorunlar hiç ele alınmamıştır. Troçki’nin komisyona atanması da bir sır değildir. Stalin ve Zinovyev arasındaki bölünme Aralık 1925’teki On Dördüncü Parti Kongresinde son haddeye varmıştı. Yeni Politbüro Buharin taraftarlarının egemenliği altındaydı. (Dokuz üyeden üçü Buharinci, ikisi Stalinist, ikisi Stalin ile Buharin arasında yalpalayanlar, diğerleri de Troçki ve Zinovyev idi) Stalin’in kişisel hizbinin alışılmadık zayıflığı, onu Troçki ve Zinovyev arasındaki açık bloğu engelleme konusunda kaygılandırıyordu. Komisyona atanması, Troçki’ye gelecekte bir işbirliği umudu sunmakla onu tarafsızlaştırmayı hedefleyen bir jest idi. Birkaç hafta sonra, Nisan ayında, Politbüro Çin’deki ÇKP politikasını tartışmış ve Troçki Kuomintang’dan çekilme talebini ortaya atmıştı. Aynı ay Birleşik Muhalefet oluşturuldu. Bu Stalin’in uvertürlerine bir son verdi. Komisyonun raporu Kuomintang’ın Kuzey Seferini ele almazken, Politbürodaki tartışmada Stalin’in bu harekete şiddetle karşı çıkan bir değişikliği önermesi kaydedilmelidir. Çan Kay-şek Stalin’in öğüdünü reddetti ve Temmuz 1926’da Kuzey Seferine başladı.
[4] Locarno Paktı, Aralık 1925’te, Almanya, Belçika, Fransa, İtalya, Büyük Britanya, Çekoslovakya ve Polonya arasında imzalanan ve barışı ve mevcut bölgesel sınırları “güvence altına alan” beş antlaşma ve arabulucu mukaveleden oluşan bir pakttı.
[5] 1905’teki Rus-Japon Savaşında Japonların elde ettiği zaferi kağıda geçiren Portsmouth Antlaşması uyarınca Japonya, güney Mançurya’da Çarlığa ait bölgesel imtiyazları ele geçirmişti. Rusya Vladivostok’taki Pasifik limanını ve Mançuryadan geçip sahile ulaşan Trans-Sibirya Demiryolunun bir kısmı olan Doğu Çin Demiryolunu (DÇD) elde tutmuştu. Ne var ki Japonya, Harbin’de DÇD’yle bir bağlantıyla başlayan ve Mukden (bugün Şenyang) aracılığıyla güneyden geçerek Kwantung yarımadasının ucundaki Luşunkou’ya (Port Arthur) ulaşan Güney Mançurya Demiryolu’nu ele geçirdi. 1911’de Çing hanedanının yıkılmasından sonra Mançurya, Çinli savaş ağası Çang Zo-lin’in yönetimi altında fiilen bir Japon mandası haline geldi.
[6] Mukden (Şenyang) Çang Zo-lin’in Mançurya’daki başkentiydi. Doğu Çin Demiryolu üzerindeki Harbin Mançurya’daki en önemli Rus yerleşimiydi.
[7] Bu raporun taslağı oluşturulurken, Orta Çin’in Honan-Hupeh-Hunan bölgesinin savaş ağası lideri Wu Pei-fu, Kuomintang ile ittifak içerisinde olan “Hıristiyan General” Feng Yü-ziang’ın ordularına karşı başarılı bir saldırıya girişmişti. “Halk orduları” kavramı burada Kuomintang taraftarı birliklere atfen kullanılıyor.
[8] (Stalin’in düzeltmesi –L.T., 25 Mart 1926. İtalikle yazılmış cümlenin yanına Troçki’nin kenar notu. Çan Kay-şek savaş ağalarına karşı 26 Temmuz 1926’da Kuzey Seferini başlattı. –Editör)
[9] Rakovski bu dönemde Fransa’da Sovyet büyükelçisiydi.
[10] Haberleşme halk komiserliği vekili ve Sol Muhalefet üyesi olan Leonid Serebriyakov, Nisan 1926’da Çang Zo-lin ile demiryolunun durumunu tartışmak üzere görüştü ve ardından Tokyo’ya geçerek 14 Mayısta Japon Demiryolları Bakanı Mitsugu Sengoku ile bir görüşme yaptı.
link: Lev Troçki, Çin ve Japon Politikamızın Sorunları, 25 Mart 1926, https://marksist.net/node/1448