Şanghay’da Katledilen İşçi ve Öğrencilerin Anısına[1]
İngiliz burjuvazisinin önde gelen gazetesi The Times, Çinli kitlelerin hareketinin bir “Moskova ruhu”nu açığa çıkardığını yazıyor. Doğrusu bu seferlik muhafazakâr suçlayıcıları kabul etmeye hazırız. Çin’deki ve Britanya adalarındaki İngiliz basını, grevci işçi ve öğrencileri Bolşevikler olarak damgalıyor. Bir dereceye kadar bu korkunç teşhiri bile kabul etmeye hazırız. Olay, Çinli işçilerin Japon polislerince kurşunlanmaya karşı çıkarak bir protesto grevi ilân etmeleri ve öfkelerini caddelerde duyurmalarıdır. Burada bir “Moskova ruhunun” hüküm sürdüğü açık değil midir? Mücadele eden işçilere içten bir sempatiyle bakan Çinli öğrenciler, yabancıların zorbalığına karşı yürütülen greve katıldılar. Öğrenciler söz konusu olduğu ölçüde Bolşeviklerle uğraşmak zorunda olduğumuz apaçıktır.
Biz Moskovalılar tüm bu suçlama ve teşhirleri kabul etmeye hazırız. Ne var ki, Doğuda “Moskova ruhunu” yaymanın en iyi ajanlarının kapitalist politikacı ve gazeteciler olduğunu eklemek isteriz. Cahil bir kulinin[2] “Bolşevik nedir?” sorusunu, İngiliz burjuva basını şöyle yanıtlıyor: “Bolşevik, İngiliz ve Japon polisi tarafından kurşunlanmayı istemeyen Çinli işçidir; Bolşevik, kanlar içindeki Çinli işçiye kardeşçe el uzatan Çinli öğrencidir; Bolşevik, kendi topraklarında, ağa ve efendiymişçesine davranan ve tek yöntemi zorbalık olan yabancılara içerleyen Çin köylüsüdür.” Her iki yarıkürenin gerici basını Bolşevizmin bu kusursuz tarifini veriyor.
Doğuda bundan daha iyi, daha ikna edici, daha kışkırtıcı bir propaganda yürütmek mümkün mü? Ve soruyoruz, neden Doğuda, veya bu bakımdan Batıda da, bir cebinde Moskova altını, diğer cebinde de zehir ve dinamit taşıyan gizli ajanlara ihtiyaç duyalım? Eğitim görmüş hangi ajan, The Times ve şürekâsının tüm dünya çapında bedavaya yürüttükleri bu takdire layık eğitim faaliyetinin binde birini gerçekleştirmeye yeteneklidir acaba? Eğer sözde bir Moskova ajanı, ezilen Çinlilere, Moskova’nın politikasının ezilen sınıfların ve boyunduruk altındaki ulusların kurtuluşunun politikası olduğunu anlatacak olsa, Çinliler pek muhtemelen ona inanmayacaklardır –ne de olsa yabancılar tarafından az kandırılmamışlardır! Ama İngiliz Muhafazakâr gazeteleri suretine bürünmüş Moskova’nın en büyük düşmanı, ona Moskova hakkında aynı şeyleri anlattığında buna zımnen inanacaktır.
Ezilen ve aşağılanan yarı çıplak ve yarı aç Çinli işçi, bir insan olarak kendi değerinin bilincine varmaya başladığında, ona şunu söylüyorlar: Moskova ajanları seni kışkırtıyor! En temel insani haklarını savunmak için diğer işçilerle birleştiğinde de şunu söylüyorlar: Bu “Moskova ruhu”dur. Kendi şehrinin caddelerinde, varolma ve koşullarını iyileştirme hakkını savunmaya çalıştığında, şu çığlıkları işitiyor: Bu Bolşevizmdir!
Böylece devrimci eğitiminin gidişatı, yabancı polisin ve polis kafasıyla çalışan gazetecilerin yönetiminde adım adım iliyor. Ve İngiliz polisi, politik dersleri onun belleğine iyice kazımak amacıyla, düzinelerce ve yüzlerce Çinli işçi ve öğrenciyi katlettikten sonra, onu Şanghay’daki İngiliz hapishanelerinin mahzenlerine sürükleyiveriyor. Böylece politik kavrayışa kestirme bir yoldan varılıyor. Bundan böyle her Çinli bilecektir ki, “Moskova ruhu”, ezenlere karşı kavgada ezilenleri birleştiren bir devrimci dayanışma ruhudur, ve öte yandan yine bilecektir ki, Şanghay’daki İngiliz hapishanelerinin mahzenlerine sinen atmosfer “İngiliz özgürlük” ruhuyla doludur.
Kapitalist basının Moskova lehindeki bu belâgatlı ve ikna edici propagandasına ekleyecek fazla şey olmadığından burada noktayı koyardık. Ama aklımıza MacDonald tipi liberal İşçi Partisi politikacılarının Muhafazakârlarla sohbetimizi can kulağıyla dinledikleri geliyor. The Times’ın baş editörüne didaktik bir şekilde seslenerek, “Görüyorsunuz” diyorlar, “her zaman söyledik, Muhafazakârlarımız Bolşevikler için çalışıyorlar.” Bu da doğrudur. Muhafazakârlar veya daha doğrusu gericiler –tüm kapitalist partiler bugün gericidir– sermaye tarafından desteklenen ve onun en önemli çıkarlarını ifade eden muazzam bir tarihsel gücü temsil ediyorlar. MacDonald, eğer sermaye güçleri olmasaydı ne Doğuda ne de Batıda Bolşevizm diye bir şey olmazdı derken haklıdır. Ne var ki sermayenin gücü ve egemenliği mevcut olduğu sürece, “Moskova ruhu” tüm dünya çapında başarıya ulaşacaktır.
Şanghay’daki olayların “telâfisi” için ve “Moskova”nın etkisine karşılık verebilmek amacıyla, liberaller ve Menşevikler Çin sorunu hakkında uluslararası bir konferans düşüncesini telkin ediyorlar. Ama bu konferansta karara varacak olanların, verdikleri emirle Şanghay’daki işçi ve öğrencileri öldürten aynı beyefendiler oldukları gerçeğine gözlerini kapatıyorlar.
Muhtemelen MacDonald’ın bu konferans için hazır bir programı vardır. Eğer değilse bizimkini kendisine sunabiliriz. Oldukça basit. Çin yurdu Çinlilerindir. Kimsenin bu eve kapıyı çalmadan girmeye hakkı yoktur. Ev sahibi, dostlar dışında kimseyi kabul etmeme ve düşman olarak gördüklerinin içeri girmesini reddetme hakkına sahiptir. Bu bizim programımızın başlangıcıdır. Şüphesiz bunu reddedeceksiniz, çünkü bu sizin burun deliklerinize, patlayıcı “Moskova ruhuyla” adamakıllı dolu gelecektir. Fakat tam da bu nedenle bu program ezilen Çinlilerin ve her dürüst İngiliz işçisinin bilincine nakşolacaktır. Bu program kendi içinde doğuştan gelen bir gücü barındırıyor. Bu, Şanghay işçi ve öğrencilerinin uğrunda öldükleri bayraktır. Şanghay sokaklarına dökülen kan, kitlelere “Moskova ruhu”nu bulaştıracaktır. Her yere nüfuz eden ve alt edilemeyen bu ruh, tüm dünyayı özgürleştirerek ele geçirecektir.
International Press Correspondence, cilt 5, no.51, 15 Haziran 1925’ten alınma.
[1] Bu makale ikinci Çin devriminin başlangıcını oluşturan 1925’teki 30 Mayıs Olayına ilişkin olarak Sovyet basını için kaleme alınmıştı. Şanghay’da Japonların sahip olduğu bir fabrikada Çinli işçilerin öldürülmesini protesto eden on iki öğrenci Britanya birliklerince öldürülmüştü. Bu olay tüm ülkeye yayılacak bir genel grevi başlattı. O dönemde, 1922’de Troçki ve Lenin tarafından hazırlanan program aracılığıyla parti-içi demokrasi mücadelesi vermek üzere Troçki tarafından Ekim 1923’de oluşturulan Sol Muhalefet ciddi bir yenilgi almıştı. Stalin’in parti aygıtı üzerindeki denetimi, Ocak 1924’deki On Üçüncü Parti Konferansında Zinovyev-Kamenev-Stalin bloğunun oylarıyla büyük ölçüde şişirilerek başarı kazanmıştı. Bunu izleyen yıl, cezai yaptırımlar ve örgütlü bir holiganlık Muhalefetin gücünü keskin bir şekilde azaltmış ve onu neredeyse suskunluğa sürüklemişti. Ocak 1925’te Troçki Sovyet Kızıl Ordusunun başı olan Devrimci Askeri Konsey başkanlığından istifa etmeye zorlandı. Politbüro ve KEYK’deki yerini korudu ve 1923’den beri şiddetle devam eden “Troçkizm”e karşı kin dolu kampanyaya cevap vermesine izin verilmemesine rağmen, yine de basına bir parça da olsa ulaşabiliyordu. Mayıs 1925’te, bir atama olmaksızın geçen dört aydan sonra, Troçki, Cerjinski’nin başkanlığındaki Ulusal Ekonomi Üst Konseyi’ne atandı. Bu makalenin yazıldığı dönemde, Politbüroda, Stalin ile “triumvira”nın [üçlü –ç.n.] diğer iki kişisi, Zinovyev ve Kamenev arasında çoktan bir çatlak ortaya çıkmıştı, fakat bu sonuncuların, Stalin ve Buharin’e karşı Troçki ile ortak hedefler arayışına girmesinden önce on ay daha geçmesi gerekecekti.
[2] kuli: Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkelerinde hamal veya rençper.
link: Lev Troçki, "Moskova Ruhu", 6 Haziran 1925, https://marksist.net/node/1446