İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs yine yaklaşıyor. 1 Mayıs, tüm sorunlarımızın kaynağında yatan kapitalist dünya düzenine karşı duyduğumuz öfkeyi, ona karşı mücadele azmimizi ve tarihin işaret ettiği sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız ve zulümsüz bir dünya hedefine ulaşma özlemimizi coşkuyla haykırmak için bir fırsattır.
Hem ülkemizde hem de tüm dünyada işçi sınıfı ve emekçilerin öfkelerini haykırmak için çok sebebi var. Dizginsiz bir kâr hırsıyla işçi ve emekçilerin kanını emen kapitalist dünya düzeninin iğrenç yüzü son yıllarda içine düşmüş olduğu bütünsel kriz nedeniyle daha da belirginleşmiş durumda. Sermaye, dünya işçi sınıfının uzun mücadele yılları boyunca elde etmiş olduğu kazanımlara her yerde ağır saldırılar yöneltiyor. İşçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları tüm dünyada genel bir kötüleşme sürecinde. Açlık ve sefalet, işsizlik, eşitsizlik dünya çapında görülmemiş boyutlara ulaştı. O kadar ki, bunları gösteren rakamlar artık burjuva medyada bile sık sık tekrarlanan harcı âlem haberler haline gelmiş durumda. Kapitalizmin küstahlığı o derekeye ulaştı ki, hani neredeyse artık örtünmek için asma yaprağına bile ihtiyaç duymuyor. Kan, irin ve terle beslenen bu canavar çırılçıplak ortada!
Diğer taraftan hiçbir şey kapitalizmin içine girdiği bütünsel krizi, başlamış olan emperyalist savaşlar sürecinden daha iyi ifade etmiyor. Aslında Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana işlemekte olan bu süreç, Afganistan’a ve Irak’a yönelik saldırılarla yeni aşamalar kaydetti. Bu sürecin daha da kızışarak devam edeceğini anlamak için kâhin olmaya gerek yok. Emperyalistler dünyayı kendi aralarında yeniden bölüşmek için azgınca tepişiyorlar. Fakat tepişen onlar olsa da üzerinde tepinilenler tüm dünyanın işçi ve emekçileridir. Ölenler, sakat kalanlar, üzerinde yaşadıkları topraklar ölüm çöllerine çevrilenler hep onlar. Özellikle saldırıya uğrayan yoksul ülkelerin işçi ve emekçi kitleleri bundan en çok acı çekenler. Afganistan, Irak ve Filistin’de can veren yoksul işçi ve emekçilerin sayısı onbinleri çoktan aşmış durumda. Her gün onlara dönük sayısız emperyalist vahşet eylemine tanık oluyoruz. Öte yandan şimdilik bu emekçi kitleler kadar olmasa da, emperyalist orduların saflarında can veren ve yanlış bir davaya asker edilmiş gençler de aynı sınıfın evlâtları. Bu askerlerin büyük bölümü, işsizliğin kahredici kıskacından kurtulmak için orduya yazılmaktan başka çıkar yol bulamamış yoksul işçi, emekçi ailelerinin umutsuz çocukları. Onlar ne yaptıklarını bilmeyen çaresizlik içindeki işçi çocukları. Ve elbet günün birinde, geçmişte örnekleri yaşandığı gibi, emperyalist savaş makinesini işlemez hale getirecek işçilerin arasında onlar da olacak.
Kapitalizm insanlığı öylesine büyük bir yıkımın eşiğine getirmiş durumda ki, artık koca gezegenin üzerindeki doğal hayat bile tehdit altında. Son yıllarda adını daha sık duymaya başladığımız küresel ısınma gibi ekolojik sorunlar tüm yeryüzündeki canlı yaşamını tehdit eden boyutlara varmış durumda. Bunun sebebi kâr için doğayı acımasızca tahrip eden kapitalizmdir. Ortaya çıkan tarihsel ikilem çok açık: Ya kapitalizm insanlığı ve canlı hayatı gömecek, ya biz kapitalizmi!
Tüm bunlar savaşsız, sömürüsüz, adil bir dünyaya olan ihtiyacı bağırırcasına ortaya koyuyor. Bu ihtiyaç hem insanlığın tarihsel gelişmesinin ortaya koyduğu nesnel bir imkânı, hem de haklı bir özlemi ifade ediyor. Bilim ve teknolojideki hayret verici gelişmeler, eğitim ve kültürel etkileşmenin artışı, üretici güçlerin muazzam ölçüde geliştiğini gösteriyor. Bu imkânlar bir yeryüzü cenneti yaratmak için eşi görülmemiş bir zemin sunuyor. Tek yapılması gereken bu üretici güçleri kapitalistlerin egemenliğinden kurtarıp insanlığın gerçek çıkarlarının emrine vermek. Tüm dünyada işçi sınıfının önünde duran görev budur. Çağrımız bu soylu amaç için mücadeleyi yükseltme çağrısıdır.
Evet, başka bir dünya mümkün! Ama bu sözü söyleyenler genellikle bunun adını koymuyorlar. Oysa bunun bir adı var: SOSYALİZM! Sosyalizmi yanlış bilenler onun çöktüğünü söylüyorlar. Çöken sosyalizm değil, kendisini sahte bir biçimde “sosyalizm” olarak adlandırmış olan modern türde bir despotik-bürokratik diktatörlüktür. Sömürü, baskı ve zorbalık varolmaya devam ettikçe insanlığın sosyalizm özlemi de varolmaya devam edecektir. Gerçek sosyalizm, bu davanın büyük öncülerinin hep söylediği gibi, sömürünün, baskı ve zorbalığın her türlüsünü yok edecek olan tüm dünya işçilerinin ortak ürünü olacaktır. Bu sosyalizm doğası gereği enternasyonalisttir. Aynı 1 Mayıs gibi!
Yaşasın işçi sınıfının uluslararası mücadele günü 1 Mayıs!
Bütün ülkelerin işçileri birleşin!
Yaşasın sosyalizm!
link: Marksist Tutum, 1 Mayıs'ta Mücadele Bayrağını Yükselt!, 22 Nisan 2004, https://marksist.net/node/1355
Seçimler ve Propaganda
Yaşasın 1 Mayıs!