Bir yerel seçimi ve sonuçlarını hep beraber yaşadık. 3 Kasım genel seçimini AKP’nin kazanarak tek başına hükümet olması, yine AKP’nin burjuvaziyle tam bir işbirliği ve uyum içinde devleti yönetmesi (!) konjonktüründe yerel seçimlere gidildi. Görüldü ki, Türkiye işçi ve emekçilerinin oylarını alan AKP bu seçimde de oylarını artırmaktadır. AKP’ye oy veren kitleler hâlâ AKP’yi bir umut olarak görmektedir. AKP’nin emekçilere dönük saldırıları işçilerin zihninde pek de yer etmiş gözükmüyor. AKP hükümetinin çıkardığı İş Yasasının mürekkebi kuramadan, yeni bir saldırı daha gündeme getirildi. Kamu Personeli Rejimi Yasası böyle bir yasadır. Ne yazık ki, tüm bu saldırılar emekçiler tarafından anlaşılabilmiş ve bilince çıkartılabilmiş değildir.
Altı partinin bir platformda bir araya gelerek oluşturdukları Demokratik Güç Birliği (DGB) ise bir çekim merkezi olamadı. Bu platformun merkezi, omurgası ve tek taşıyıcı partisi aslında DEHAP’tır. Fakat Kürt ulusal hareketinin kendi içinde yaşadığı sorunlar ve ayrışmaların gündeme oturması ve çalışmaların yetersizliği nedeniyle DGB yeterince destek görmedi. Kürt illerinin bir kısmını AKP almıştır. Bu da şunu gösteriyor ki, yoksul Kürt yığınlarının, emekçilerinin bir kısmı AKP’yi tercih etmiştir. Kürt burjuvazisi ve küçük-burjuvazisi DEHAP’a oy verirken, metropollerde yaşayan Kürt emekçileri Türk emekçileri gibi AKP’ye oy vermişlerdir.
Son yıllarda yapılan seçimlerin önemli bir yanı, yapılan propaganda ile dikkat çekmesidir. Medya gibi bir iletişim aracının olmasıyla propagandaların her türlüsü bu kitle iletişim aracıyla yapılabilmektedir. Seçimlerde öne çıkmayan ve saklanan önemli bir nokta ise, propaganda amacıyla ayrılan seçim bütçesidir. Propagandalarda kullanılmak üzere ayrılan bütçeler trilyonlarla ifade ediliyor. Bir mahalle muhtarının dahi seçim masrafı on milyarları geçiyor. İkbal yolları için masraftan kaçınmayan hükümet ve burjuva partiler, sıra işçilere geldiğinde para yok diyorlar. İşte burjuvazinin ikiyüzlülüğü!
Bu seçimlerde burjuva partilerin adaylarının vaatleri, aslında yapılması gereken fakat burjuva sistem içinde, burjuvazinin ya da belediyelerin yerine getiremeyeceği şeylerdir. Her burjuva parti adayı kendisini daha dürüst, daha becerikli olarak gösterip pazarlamaya çalıştı, bu yönde kampanyalar yaptılar. Hani nerdeyse mübarekler dürüstlük abidesi kesilecekler! TV kanallarındaki atışmalı tartışma programları, burjuva düzene kimin daha iyi bekçilik yapabileceği yarışına sahne oldu. Burjuva partiler, işçi sınıfını aldatmak için, sürekli daha iyi yalanlar uyduran ve buna da karizma, vizyon diyen fırıldakları aday yapıyor. Bu adaylar vatanseverlikten, demokrasiden, barıştan dem vuruyorlar. Yapılan propaganda çalışmaları zıvanadan çıkıyor adeta. Adaylar ne kadar çok atarlarsa o kadar inandırıcı olacaklarını düşünüyorlar. Bu nedenle son seçimlerde de işi profesyonelliğe döktüler. Profesyonel reklam danışmanlarıyla, modacılarıyla, makyajcılarıyla, gazete sayfalarına verdikleri ilanlarıyla işi gerçek anlamıyla kapitalist sistemin işleyişine uygun hale getirdiler. Kâr düzeni her şeyi metalaştırıyor. Bu kadar yoğun bir ideolojik-politik propaganda altında kalan, örgütsüz, dağınık, önderliksiz işçilerin neden AKP’ye oy verdiğini anlamak aslında o kadar da zor olmazsa gerek.
Burjuvazi seçimleri böyle geçirdi. Peki biz komünist işçiler ne yapmalıyız? Bize düşen görev, seçim dönemlerini burjuva demokrasisinin teşhiri yönünde kullanmaktır. Burjuva partilerin bütün çabalarının, bu kadar rezilliklere başvurmalarının nedeni, bu düzenin burjuvazinin lehine sürmesi için işçileri kandırmak, ikna etmektir. Bizler bunun yalan olduğunu işçilere göstermeliyiz. Düzen partilerinin her adayının diğerlerinden hiçbir farkının olmadığını, bunların çıkaracakları yasaların, yapacakları işlerin burjuva sınıfın istekleri doğrultusunda olacağını bıkmadan anlatmalıyız işçilere. Yine bu burjuva düzenin ancak biz işçilerin mücadeleye katılmasıyla değişeceğini anlatmalıyız. Yani biz işçilerin politik sahneye inme vakti çoktan geldi; burjuvaziyle hesaplaşmak için arenada yerimizi alalım. 1 Mayıs bunun için bir vesiledir. Tüm işçi kardeşlerimi 1 Mayıs’a, mücadeleye çağırıyorum.
ÇÖZÜM BURJUVA DEMOKRASİSİNDE DEĞİL, İŞÇİ SINIFININ DEMOKRASİSİNDE!
link: İstanbul'dan bir MT okuru, Seçimler ve Propaganda, 20 Nisan 2004, https://marksist.net/node/196
TARİŞ Direnişi
Toyota: Bir Japon Harikası