Şili
Şili’nin en büyük sendikal konfederasyonu CUT’nin çağrısı üzerine, işçiler 13 Ağustosta bir günlük greve gittiler. CUT’nin hükümetin ekonomi programını protesto etmek ve işçi haklarına saygı gösterilmesini sağlamak amacıyla yaptığı genel grev çağrısı geniş yankı uyandırdı. Greve katılım konusunda her ne kadar sendikanın verdiği rakamlar ile hükümet arasında çelişki varsa da –örneğin grevci öğretmenlerin oranı hükümete göre %63, sendikaya göre %95– gün boyu süren ve kentlerin çeşitli bölgelerinde düzenlenen gösteriler, katılımın ve coşkunun yüksek olduğunu gösteriyordu. Katolik kilisesinin greve destek vermesi, ve kilise çalışanlarının sözcüsü Ignacio Munoz’un şu sözleri Şili halkının durumunu yansıtmakta: “toplumsal hoşnutsuzluk ve emek pazarındaki köklü istikrarsızlık artık inkâr edilemez boyutlara ulaştı”.
Santiago’da sabah erken saatlerde başlayan gösterilerde gerilim öğlen saatlerinde yükseldi, hükümet binasının önündeki ana caddede barikat kuran ve yürüyüşü burada durdurmaya çalışan polisle göstericiler arasında çatışma çıktı. Polisin göz yaşartıcı gaz ve basınçlı su kullanarak dağıtmaya çalıştığı göstericiler taş ve sopalarla karşı koydu. Göstericilerin saldırdığı polis araçlarının birinin içinde bulunan bir polis şefi yaralandı... Santiago’nun kuzeyinde yer alan bir mahallede, kimliği belirlenemeyen bir grup bir otobüsü silah zoruyla durdurarak ateşe verdi. La Florida’da arabalarıyla şehir merkezini kapatan taksi ve otobüs şoförlerinden 12’si tutuklandı. Ülke ekonomisi açısından önemli bir yere sahip olan Calama ve Chuquicama bakır madenleri arasındaki yol 150 araba ve kamyonla kapatıldı. Rancagua ve zengin bakır yataklarının bulunduğu El Teniente arasındaki yolu kapatmaya çalışan kamyon şoförleri ve taksicileri polis engelledi. Santiago, Arica, San Antonio, Iquique, Talca, Valparaiso, Concepcion, Temuco ve Valdivia’da yapılan gösterilerde ve gösteriler sonrasında iki yüzün üzerinde işçi gözaltına alındı.
Kendilerini “ortanın solu” olarak tarif eden koalisyon hükümetinde Sosyalist Parti hala başı çekiyor, hükümet başkanı Ricardo Lagos da Sosyalist Partiden. Komünist Parti ise hükümette yer almayı reddetmişti. İşçiler ile hükümet arasında iplerin gerilmesi, aynı zamanda, Sosyalistlerin ve Komünistlerin başını çektiği 640 bin üyeye sahip CUT içinde önemli bir çatlağa işaret ediyor.
1986’da bakır madenlerinde başlayarak yayılan grevler Pinochet diktatörlüğünün sonunu hazırlamıştı. O zamandan beri Şili’de ilk kez genel grev yapılıyor. Uzun zamandır kaynayan Latin Amerika kazanına böylece Şili de katılmış oldu.
Güney Kore
GM Daewoo işçileri toplusözleşme görüşmelerinin tıkanması sonucu yapılan grev oylamasında %78 çoğunlukla greve gitme kararı aldı. Hyundai işçilerinin başarılı ve zorlu bir grevden kazanımla çıkmış olmalarının Daewoo işçilerini cesaretlendirdiğini düşünen patronlar gelişmelerden rahatsız. Bu rahatsızlıkları, hükümete grevlere karşı daha sert tutum alması yönünde yaptıkları baskıların artmasına neden oluyor. Sendikaların desteği ile başbakan koltuğuna oturan Roh Moo Hyun’un üzerindeki basınç, Mayıs ayındaki kamyoncuların eylemlerinde aldığı tutumun ardından giderek artmıştı. Önümüzdeki yıl yapılacak seçimler nedeniyle iki ateş arasında sıkışan Başbakan, demiryolu işçilerinin grevinde köşeye sıkışmakla beraber sonuçta durumu idare etmeyi de başarmıştı.
28 Haziranda demiryolu işçilerinin başlattığı özelleştirme karşıtı grev, 1 Temmuzda sendika başkanının “halkı daha fazla mağdur etmemek için” grevlerine son verdiklerini açıklaması ile son bulmuştu. Grev cumartesi başlamış, Pazar günü üniversitede oturma eylemi yapan 1500 kadar grevci işçiye 5400 polis saldırmıştı. Polisin saldırısının ardından, pazartesi günü hükümet demiryolcularının grevini yasadışı ilan ederek sendikacıları gözaltına almış, FKTU ve KCTU (Kore’nin en büyük iki işçi federasyonu) 200 bin kişiyi kapsayan bir grev çağrısında bulunmuştu. Başbakanın isteği üzerine grevlerine son veren demiryolcular halen özelleştirilecek bölümlerde çalışan işçilerin durumu konusunda pazarlıklarını sürdürüyorlar.
22 Ağustosta, 30 bin kamyoncu toplusözleşme görüşmelerinde ücret ve çalışma koşullarına ilişkin maddeleri kabul ettirebilmek için bir günlük uyarı grevi yaptı. Ücretlerin %30 arttırılması, tüm ülkede tek tip sözleşmenin imzalanması, hükümetçe “esnaf” statüsünde sayılmalarına neden olan yasalarda değişiklik gibi taleplerini kabul ettirmeye çalışan kamyoncuların sendikası CTWU, tüm ülkedeki işverenler ile tek tip sözleşme imzalamak istiyor. Bunu gerçekleştirmek için toplusözleşme masasına hükümetin yanı sıra özel şirketleri de aynı anda oturtmaya çalışan sendikanın talebine karşılık, bazı şirketler tek başlarına sözleşme imzalamakta ısrar etmekteler. Kamyoncuların sendikanın masadaki elini güçlendirmek için yaptıkları bir günlük greve hükümetten sert tepki geldi.
Kamyoncuların Mayısta gerçekleştirdikleri grevin burjuvalara günlük maliyeti 190 milyon dolardı. Bu grev nedeniyle mallarını limanlara taşıtamayan Samsung, Hankook gibi ihracat devleri büyük zarar görmüşlerdi. Bu yüzden şimdi hükümete bastırarak mallarının askeri araçlarca ya da hükümetin sağlayacağı diğer araçlarla taşınmasını istiyorlar. Hükümet geçen hafta, illegal greve karşı her türlü önlemi alacağını açıkladı ve tehditler savurdu.
Önümüzdeki süreç, Başbakan Roh’u iyice zorlayacağa benziyor. Zira hükümetin çalışma koşullarını ve saatlerini düzenleyen yeni yasal düzenlemeler mecliste karar aşamasında ve FKTU ve KCTU istedikleri düzenlemeler yapılmazsa genel greve gideceklerini açıkladılar. Başbakanlık önünde 10 bin kişi oturma eylemi ile kararlılık gösterisi yaptı. Sendikalar ile işveren sendikaları arasındaki temel ayrılıklardan biri de, 44 saatten 40 saate düşürülen haftalık çalışma süresinin, ücretlere de aynı oranda bir düşüş şeklinde yansıtılıp yansıtılmayacağı konusu. Burjuvazi her yerde olduğu gibi burada da ücretlerin düşürülmesi yönünde bastırıyor. Sonucu elbette işçilerin mücadelesi belirleyecek.
İsviçre
Zürih’teki öğretmenler, düşen eğitim standartlarından duydukları hoşnutsuzluk nedeniyle 22 Ağustos Cuma günü greve gittiler. Eğitime ayrılan bütçenin yetersiz oluşu, eğitim fonlarının sürekli kesintiye uğraması, sınıflardaki öğrenci sayılarının fazlalığı, çalışma koşullarının kötülüğü, düşük ücretler, öğretmen sendikalarının üzerinde durdukları temel sorunları oluşturuyor.
İngiltere
160 bin posta çalışanın toplu sözleşme görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlandı. İletişim İşçileri Sendikası bu hafta ülke çapında grev oylaması yapıyor. Önümüzdeki ay belli olacak oylama sonuçlarından grev kararı çıkarsa, Eylül ayında posta çalışanları greve gidecek. Londra metro çalışanlarının, dört şehirdeki Rhodia işçilerinin ve otobüs şoförlerinin toplusözleşmeleri de aynı şekilde tıkanmış durumda.
link: Marksist Tutum, Dünya İşçi Hareketinden Kısa Haberler, 24 Ağustos 2003, https://marksist.net/node/832
Colin’s Direnişinin Gösterdikleri
Çin Üzerine'ye Önsöz