Bu çalışmayı kaleme aldığım 1991 yılında amacım, bir taraftan yetmiş yılı aşkın bir süre tarihe damgasını basan bir sosyo-ekonomik gerçekliği irdelemek, diğer taraftan Marksist teoriyi bütünüyle tahrif eden Stalinist gelenek karşısındaki uzlaşmaz bir tutumu dile getirebilmekti. Öte yandan, bu bağlamda vardığım sonuçların, katılmadığım diğer görüşlerle de ayrım noktalarının netleştirilmesi gerekiyordu.
Görüşlerimi ifade etmeye çalışırken, gerçekliği Marksist teorinin ışığında kavrama endişesi dışında her türlü dogmatik ve bilim dışı endişeye prim vermemeyi başarabildiğimi sanıyorum. Stalinist ve merkezci siyasetlerin suçlamaları her ne olursa olsun, Troçki gibi büyük bir devrimcinin tarihsel açıdan haklı ve devrimci konumunu savunmanın doğru bir tutum olduğuna inanıyorum. Fakat Troçki’nin adının ardına sığınıp yanlış limanlara yelken açanların izledikleri yolun da çıkar bir yol olmadığı kanaatindeyim.
İncelemeye çalıştığım tarihsel deneyim konusunda vardığım sonuçların, yıllar içinde ortaya konulmuş bulunan çeşitli çözümlemelerle ayrım noktalarının belirtilebilmesi büyük önem taşıyor. Ne var ki, düşüncelerimin netleşmesine kaynak teşkil eden kolektif tartışmalar sırasında ayrıntılı biçimde üzerinde durulan bu türden hususlar kitabın ilk yazımına yansımamıştı. Bunun asıl nedeni, okuyucunun dikkatini farklı yazarların varmış olduğu sonuçlar yerine, devrimci Marksizmin unutturulan ya da tahrif edilen temel açılımları eşliğindeki bir kavrayışa çekmenin daha doğru olacağına inanmış olmamdı.
Aradan on yıl gibi bir süre geçtikten sonra çalışmamı yeniden gözden geçirdiğimde, bazı bölümleri genişletmeyi gerekli gördüm. Ama, önemli olayların sıcağı sıcağına yaşandığı ve daha Gorbaçov’un “Sovyetler Birliği”nin var olduğu bir dönemde kaleme alınmış bu çalışmanın bazı bölümlerini ise ilk haliyle okuyucuya sunmayı daha doğru buldum. Bürokratik rejimlerin çözülüş sürecinde yazılmış bulunan bu bölümlerde kullanılan ifadelerin, o döneme ilişkin gözlemleri ve buradan hareketle yapılan tahminleri bizzat o dönemin içinden bir dille yansıtmaya çalıştığını okuyucuya hatırlatmalıyım. Bu nedenle, metnin içinde geçen “bugün” gibi zaman kavramlarını olduğu gibi bıraktım.
Öte yandan, gerek “devlet kapitalizmi” teorisinin eleştirisi için ve gerekse Sovyetler Birliği deneyimini çok daha eski dönemlerde inceleyip, konuya dair çeşitli görüşler geliştirmiş olan bazı yazarlarla farklılıklarımız hakkında genel bir fikir verebilmek üzere kitabın elinizdeki bu baskısına iki yeni bölüm (8. ve 9. bölümler) eklemeyi gerekli gördüm. Bu bölüm içinde söz konusu yazarların görüşlerinin irdelenmesi, bu çalışmanın içeriği kapsamında gerekli gördüğüm sınırlar içinde tutulmuştur. Bu bağlamda, daha geniş biçimde ele alınması gereken sorunları ve konuları zaman içinde yürüyen yeni çalışmalara devretmek koşuluyla, şimdilik kitabın bu baskısı nedeniyle belirtilmesini ivedi bulduğum hususlarla yetinmek zorunda olduğumu söylemeliyim.
Kitabın hazırlandığı 1991 yılında kimi orijinal kaynaklara ulaşma olanağım olmadığı için, bazı referansları ikinci elden yapmak zorunda kalmıştım. Ancak bu baskı için, bu tür ikincil referansları ulaşabildiğim ölçüde birincil kaynaklara dönüştürdüm. Türkçeye yanlış ya da yetersiz çevrildiğini düşündüğüm kimi referansları, orijinal kaynaklarından yeniden çevirerek kullandım. Okuyucuya kolaylık sağlanması için bu tür referansların Türkçe kaynaklarını da köşeli parantez içinde belirttim.
“Giriş” bölümünde de belirtildiği üzere, ne dört başı mamur bir teori yaratma iddiasının ne de salt Sovyetler Birliği’nin nitelenmesindeki bazı farklılıklar temelinde yeni bir sekt yaratma tutumunun doğru olabileceğini asla düşünmüyorum. Son olarak şunu belirtmeliyim ki, gerçeği arama, doğruyu yakalayabilme ve geleceği yaratma mücadelesine katkısı olacak her ciddi eleştirinin yanlışlarımı görmeme yardımcı olacağına ve bizleri daha da zenginleştireceğine inanıyorum.
link: Elif Çağlı, Önsöz, Temmuz 2001, https://marksist.net/node/1108