Tarihte bazı olayların etkisi, kapladıkları zaman diliminin uzunluğuyla ölçülmez. Yüzyıllardır süren sınıf mücadelesi tarihinde 72 günlük bir yer işgal eden Paris Komünü de bu olaylardandır. Komünün büyüklüğü, onların ardılları olan sınıf mücadelesi neferleri bizlerin içimize atılan o tohumlardan bir orman yaratacağımızdandır. Zannediyorlar ki, Komünarlar kurşuna dizerek katlettikleri duvarın önünde düşerek bittiler. Yanılıyorlar! Yapılan bir grev ziyaretinde tutulan el onların, türlü oyunlarla yalnızlaştırmaya çalıştıkları emekçilere uzanan o eller onların, dünyanın her yerinde haksızlığa karşı kalkan o eller yine onların. Gününü, zamanını, geleceğini bu sınıfa layık yaşayanların ta kendisidir Paris’in yiğit Komünarları. Yeter ki içimize atılan bu tohumu filizlendirecek cesaret ve azmimiz hiç bitmesin.
Bu düzene ve düzenin efendilerine öfkeliyiz. Döktükleri kanın bir gün onları boğacağını biliyoruz. Bizler öfkemizi de sevgimizi de bizden önce bu mücadeleye nefer olanlardan ve sınıf tarihimizden öğreniriz. Biz onlardan öğrendik insanları, doğayı ve dünyayı sevmeyi. Bu sevgimize düşman olanlaradır öfkemiz. Öfkemiz yaşama olan sevgimizden gelir…
Burjuvazinin her zaman kaçacağı Versay Sarayı gibi sığınakları olacaktır. Ama dünya proletaryasının da kalıp savunacakları ve yeniden yaratacakları koskoca bir dünyası olacaktır.
Paris Komününün ışığında daima ileri!
Yaşasın İşçilerin Enternasyonal Birliği!
![Share](/sites/mtw7/files/pictures/icons/share.png)
link: Ankara’dan MT okuru bir eğitim emekçisi, Yaşasın İşçilerin Enternasyonal Birliği!, 19 Mart 2021, https://marksist.net/node/7308
Kadın Komünarların Direnci ve Cesareti Yolumuzu Aydınlatıyor
Paris Komününün Sönmeyen Ateşi