İşçi sınıfı tarihin tekerleğini iyiye ve daha ileriye doğru döndürecektir. Bu görev örgütlü disiplinli proletaryanın zorunlu görevidir. Çünkü bu eylemi gerçekleştirebilecek başka bir güç yoktur. İnsanları zombiye çeviren kapitalizmin mezar kazıcıları, onun karşıtı olan proleterlerdir.
Uluslararası proletaryanın 21. yüzyılda karşı karşıya olduğu üçüncü emperyalist paylaşım savaşı dünyanın birçok ülkesinde nice canlar almaya devam ediyor. Ortadoğu’da sürdürülen emperyalist savaşın bir sonucu olarak Suriye’den göç eden insanlar Türkiye’de korkunç sistematik ve ırkçı saldırılara maruz kalıyor. Emperyalist haydutlar ve bölgenin gerici despot ülkelerinin egemenleri daha çok para kazanmak için, pazardan daha fazla nemalanmak için yoksulları öldürüyor, öldürtüyorlar. Ucuz işgücü olarak kölece bir yaşama mahkûm ediyorlar. Egemenlerin pazar savaşında can veren yine her milliyetten yoksullar oluyor. Çünkü bu egemen haydutlar örgütsüz yoksulları, baldırıçıplak yoksulları örgütsüz olduklarından ötürü ucuz işgücü ve cephede asker yapmaktan korkmuyorlar, çekinmiyorlar. Ancak kendi çıkarları için her türlü vahşeti gerçekleştirmekten geri durmayan bu her milliyetten egemen haydutlar bilsinler ki kazanın altı közlerden yayılan ateşle ısınmakta, su kaynamaktadır. Bu kazandaki su eninde sonunda fokurdamaya başlayacak ve tarihsel misyonunu oynayacaktır.
Bu hayati öneme sahip görevi ancak örgütlü işçiler gerçekleştirebilir. Umutsuz ve karamsar bir işçi sınıfı kapitalist canavarların karşısında tarihsel görevini yerine getiremez. Nice fabrikada nice işçiler bugün egemenlerin zafer kahkahalarına, despot uygulamalarına bakarak derin bir umutsuzluk duymaktadırlar. Umutsuzluk, örgütsüz, mücadele azmini kaybetmiş, sınıfsal düşünemeyen, bireysel buhranların derin dehlizlerinde boğulanların işidir. Proleterler vardır ve bütün savaşları başlatan haydutların kanlı düzenlerini yerle bir edecek güçtedirler. Sadece yapmamız gereken umutsuzluktan kurtulmaktır. Biz bir sınıfız ve biz dünyanın, insanlığın daha ileriye, daha iyiye gitmesini sağlayacak olan devrimci bir sınıfız.
Kapitalist ahmaklığa son vermek zorundayız. Çünkü proleterler bir avuç kan emicinin dünyamızı ve insanlığı yok etmesine göz yumamaz. İnsanlığın başına felâketler, savaşlar, tecavüzler getirmekten başka hiçbir işe yaramayan, devrimci ve ilerici hiçbir yanı kalmayan kapitalizm, emperyalist savaşlarla, kan ve katliamlarla derin, kaotik ekonomik siyasal krizini aşmaya çalışmaktadır. Sömürülen, savaşlara gönderilen, açlık ve yoksullukla “terbiye” edilmeye çalışılan işçiler, uyanın, silkelenin! Reddedin onların bütün vahşetlerini. Onların ahmakça hırslarının uğrunda ölmeyeceğiz, öldürmeyeceğiz diye haykırın. İnsan fikriyatına sonsuz aykırı bu köle düzeni devam edemez böyle. Mesele sadece asgari ücret değil, mesele sadece kıdem tazminatı değil, mesele kapitalizmin durdurulmazsa kendiyle beraber bütün dünyayı yok edecek olması. Bunu ancak biz durdurabiliriz. Bu tarihsel görev biz işçilerindir. Egemenlerin işçileri birbirine düşman ettiği, işçilerin ise egemenlerin her türlü oyununa geldiği bir dünyada düzen değiştirilemez. Bize tepeden seslenip Kürt işçilerin, Suriyeli işçilerin düşmanımız olduğunu söyleyen kan emiciler yalan söylüyor. Egemenlerin bütün bu ırkçı söylemleri bizi parçalamak içindir. Çünkü onların yüksek kürsülerden söyledikleri her söz işçileri parçalamak ve kendi düzenlerini güvende tutmak içindir. Onların o sonsuz gözüken güçleri ve örgütlülükleri bizim örgütsüzlüğümüzdendir. Savaşların, katliamların, insanlık dışı bu düzenin ortadan kaldırılması için daha fazla mücadele, inatla mücadele etmemiz gerekir. Biz işçiler, Marx, Engels ve Lenin’den 400 yıl önce “yarin yanağından gayrı paylaşmak için her şeyi” diyen Şeyh Bedreddin gibi bu topraklarda insanlık davasının devamcıları olacağız. Onların hasret duyduğu o mavi gök kubbenin altında herkesin eşit olduğu, din, dil, ırk ve mevkinin hiçbir üstünlük sebebi sayılmadığı o güzel dünyayı kuracağız.
susku içinde bir damla öfke gibi sabırsızdır yüreğimiz
kan ter içinde kalmış bir cenktir bizim onurlu mücadelemiz
ya vardıracağız bu davayı o yüce eşit divana ya da kan ter içinde öylece…
öylece susku içinde bir damla öfke gibi kalacağız
ey kan uykulardan dört nala koşan heybetli atımız
bilesin ki yüreğimizden çivilenmiş gibi acı içindeyiz
ya bu kan uykulardan kurtulacağız ya da
öylece susku içinde bir damla öfke gibi kalacağız...
soluklarımızın efendisi kesilenlere hınca hınc doludur yüreğimiz
biz haklıyız gayrı keskin bıçak gibidir öfkemiz...
durduramaz hiçbir güç gayrı o dört nala, o asi küheylan koşan yüreğimizi
ya derin girdaplarda yok olacağız yahut patlayacağız!
ya da öylece susku içinde bir damla öfke gibi kalacağız.
alnı ter, bileği yağ, siperlerde barut kokar bizim ceplerimiz
söyleyin şimdi nasıl kör, sağır, dilsiz sürsün bu berbat düzeniniz
işte uyanmak üzere kan uykulardan bedenimiz fethe çıkacak yerden taa gök kubbeye
ne şirketiniz ne karteliniz, biz örgütlüysek sizden bin kat daha güçlüyüz
link: Adana’dan MT okuru bir tekstil işçisi, İşçi Sınıfı Tarihin Tekerleğini İyiye ve Daha İleriye Doğru Döndürecektir!, 19 Temmuz 2017, https://marksist.net/node/5754
Açlık ve Yoksulluk Afrika’nın Kaderi mi?
Sermaye Yeşili Sadece Dolarda Sever