Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Gıda Programı (WFP) ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu Gıda Krizine Karşı Küresel Ağ (GNAFC), yıllık raporunu açıkladı. “2021 Küresel Gıda Krizi” başlıklı rapora göre, “çatışma, yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınıyla bağlantılı ekonomik şoklar ve aşırı hava olayları sebebiyle” milyonlarca insan daha akut gıda güvensizliğine sürüklendi. Akut gıda güvensizliği; bir kişinin yeterli gıdaya ulaşamaması, kişinin yaşamını veya geçimini doğrudan tehlikeye atması durumunu ifade ediyor. Raporda Afrika’nın akut gıda güvensizliğinden orantısız şekilde etkilendiği belirtiliyor. Bunun haricinde geçen yıl gıda krizinin en fazla yaşandığı yerler Yemen, Afganistan, Suriye ve Haiti olarak sıralanıyor. Genel olarak dünya çapında 41 milyondan fazla insanın, acil kurtarıcı yardım almamaları halinde kıtlık veya kıtlık benzeri koşullara düşme riskiyle karşı karşıya kalacağı belirtiliyor.
Afganistan, Burkina Faso, Orta Afrika Cumhuriyeti, Kolombiya, Kongo, Haiti, Honduras, Sudan ve Suriye gibi ülkelerde daha fazla sayıda insanın “kritik gıda güvensizliği”nin yanı sıra kötüleşen açlığın pençesinde olduğu ifade ediliyor. Sadece Afganistan’da 3,5 milyondan fazla insanın akut yetersiz beslenme ve ölümlerle nitelendirilen gıda güvensizliği düzeyiyle karşı karşıya kalacağı belirtiliyor. Nitekim Taliban’ın yönetimi ele almasıyla durumun daha da içinden çıkılmaz hale geldiği görülüyor. Hint Okyanusunda bir ada ülkesi olan Sri Lanka’da da durum pek farklı değil.
Döviz krizi nedeniyle ithalatın zora girdiği ve enflasyonun arttığı Sri Lanka’da son dönemde bariz bir gıda krizi baş göstermiş durumda. Şeker, pirinç, soğan, patates gibi temel gıda ürünlerinin fiyatlarının katlanarak artması, süt tozu ve tüp gazın karaborsaya düşmesi ve dükkânların önünde uzun kuyruklar oluşması, toplumsal tepkiyi de yükseltmeye başlamıştı. Bu durum karşısında devlet başkanı Gotabaya Rajapaska, Ağustos sonunda OHAL ilan edildiğini açıkladı. Hükümet, OHAL’le temel gıda ürünlerinin tedarikinin ve fiyatlarının kontrol altına alınacağını ve stokçuluğun önüne geçileceğini iddia ederken, eski bir üst düzey generali de “temel hizmetler komiseri” olarak atadı. Böylece yaşanan sorunların izlenen politikalardan kaynaklanmadığı algısını yaratmak isteyen egemenlerin, sorumluluğu sırtlarından atarak tepkileri birtakım “fırsatçılara ve kötü niyetli kişilere” yöneltmek istedikleri görülüyor. Oysa tüm dünyada olduğu gibi Sri Lanka’da da sorunların merkezinde, her alanda kriz ve kaos yaratan kapitalizm ve kapitalist politikalar yatıyor.
2020 başlarında patlak veren ekonomik kriz ve koronavirüs salgını tüm dünyada emekçilerin yaşam koşullarını daha da zorlaştırdı. Sri Lanka’da 2020 Martının ortalarından Hazirana kadar tam kapanmaya geçilmişti. Hükümet pandemiyle ilgili bilgi paylaşımını önlemek için resmi adımlar atmıştı. Hükümetin sağlık politikalarına yönelik eleştiriler artmaya başlayınca, Sağlık Bakanlığı, “yanlış bilgi” paylaştıkları iddiasıyla, sağlık görevlilerinin medyaya konuşmalarını yasaklayan bir genelge yayınlamıştı. Genelgedeki ifadeler bizim için oldukça tanıdıktı: “... bu eğilim sağlık hizmetlerinin etkin yönetimine engel olmakta ve halkın kamusal sağlık sektörüne olan güvenini zedelemektedir.” Buna karşı sivil toplum kuruluşlarının tepkisi gecikmemişti: “Pandemi hızla yayılıyor. Ağızlara da seyahat kısıtlaması getirildi!”
“Hepimiz saldırı altındayız” algısı yaratarak kitleleri felçleştirip salgını fırsata çevirmeye çalışan egemenlerin emekçiler üzerindeki baskıları giderek arttı. Tam kapanmayla birlikte bazı fabrikalar işçilere tek kuruş ödeme yapmadan kapatıldı. Ücretlerini alamayan işçiler, sokağa çıkma yasağı yüzünden örgütlü bir tepki gösteremediler. Tekstil sektörünün çok geniş olduğu Sri Lanka’da işten atmalardan en çok etkilenen kadınlar oldu. Tekstil işçilerinin yüzde 85’i, çoğunluğu 18 ilâ 35 yaş arasında olan kadınlardan oluşuyor. İşçi hakları ve çalışma mevzuatlarından habersiz olan bu işçiler ağırlıklı olarak kırsal alandan geliyor. Sömürüyü alabildiğine arttırmaya çalışan patronlar bekâr işçileri tercih ederken, işe alım sürecinde hamilelik testi yaptıranlar da var.
21 milyon nüfuslu Sri Lanka’da pandemi nedeniyle her gün 200’den fazla insan hayatını kaybediyor. Emekçilerin temel ürünlere ulaşması giderek daha da zorlaşıyor. Bir tarafta pandeminin yarattığı olanaksızlıklar, öte tarafta iktidarın “stokçulara karşı koyuyoruz” iddiasıyla ilan ettiği OHAL ve baskıların arttırılması yaşamı daha da zorlaştırıyor. Adeta bir mizansenle gece yarıları pirinç ve şeker stoklarına yapılan baskınlar, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Sri Lanka’da da kitleleri manipüle etmek için kullanılıyor. Her ne kadar sorunun ana kaynağını gizlemek, çarpıtmak isteseler de emekçiler açısından gerçeklik ortadadır. Bunun karşısında örgütlü bir güç olarak birleşmek dışında başka çıkar yolu olmadığı açıktır.
link: Kocaeli’den bir MT okuru, Gıda Krizi ve Sri Lanka’da OHAL , 30 Eylül 2021, https://marksist.net/node/7472
Bir Umut Türküsü Çal
Göbeklitepe de Marksizmi Doğruladı!